Irkçılık çukurunda debeleniyorsunuz

Kadın Haberleri —

.

.

  • Işıl Özgentürk gibi tipler, ‘aydın’ ve ‘hümanist’ görünerek ırkçılıklarının üzerini örter. İnsan sevgisini kullanarak kök kazıma da bir Türk-aydın tipolojisidir.

RONİ EYLEM

Dün Cumhuriyet gazetesinde ‘Porno çukurunda debeleniyoruz’ başlıklı bir yazı Işıl Özgentürk tarafından kaleme alındı. Güya bir kadın gazeteci olarak soruna eğilmek istemiş. Cumhuriyet için ‘Doğu’daki cumhur malumunuz, ’kıro’dan ibarettir.
Yazdığı yazıdan hiç de ışıldamadığı, tam soyadı gibi yaklaştığını çıkarsamak mümkün. Bu tipler ‘aydın’ ve ‘hümanist’ görünerek ırkçılıklarının üzerini örter. İnsan sevgisini kullanarak kök kazıma da bir Türk-aydın tipolojisidir.
Bunlar ‘çağdaştırlar’, Kürdistan’a ‘medenileşmemiş’ bir yer olarak bakarlar. Bunlar için ülkenin yaşadığı sorunların görünürlüğü yazılarına konu olacak kadardır.
Kürdistan, orda bir köy var uzaktadır. Sevmezler, gitmezler ama onlarındır. Orada yaşanılanları çok güvendikleri öğretmen arkadaşlarından öğrenirler.
O bölgeyi ‘çok iyi bilen’ öğretmen dostlarının bildikleri tek gerçek ise asimilasyondur. Onlara göre Kürt çocukları başkalaştırılmaları gereken deneklerdir. Hemen kuyrukları kesilmeli, asilikleri terbiye edilmeli, analarının dillerinden utanır hale getirilmelidirler. Dağlıdırlar, serttirler; ehlileştirip çiçekleştirmeleri gerekir.

Öğretmen dost değil düşmandır

Medeniyet dedikleri; dilinden, kültüründen, anasından utanç duyan bir nesil yetiştirmektir. Dolayısıyla Kürt çocukları için öğretmen bir dost değil, bir düşmandır. Asker işkenceden geçirir, dışkı yedirir, öğretmen ise Kürt çocuklarını kendi askeri yapar.
1938-1954 yılları arasında Dersim’de katliamdan geriye kalan, anne ve babalarından kopardığı kız çocuklarını toplama, Elazığ Kız Enstitülerinde eğitme, bu kanlı Cumhuriyet’in uygulamalarıdır. Bu kadın, Atatürk’ün emriyle gönderilmiş misyoner bir öğretmendir. Tıpkı bir ordu mensubu gibi bunlar da vatana hizmet şiarıyla Kürdistan’ı fethe gitmişlerdir.
Türkçe’yi ananın eliyle geliştirme, Türk soykırımının bir planıdır. Döverek sevdirme, sevdirerek öldürme ikilemi ırkçılığın tezahürüdür.
O yüzden Kürdistan’daki öğretmenlerin hepsi Sıdıka Avar’ın takipçileridirler. ‘Dağ çiçekleri, kardelenler, haydi kızım okula’ projeleri, Türk ırkçılığının kadınların eliyle geliştirdiği kırım projeleridir. Kürdistan’da devlet tarafından açılan tüm okulların, vakıfların tecavüz merkezlerine dönüştüğü de gün gibi ortadadır.
Bu beyaz, ırkçı elitlere göre Batman’da yaşanan tecavüzün nedeni de ‘geri kalmışlıktır’. Kadınlara değer verilmezmiş, herhangi bir beceri edinmezlermiş, ya dağa çıkmak ya da bir askerle evlenmek dışında başka seçenekleri yokmuş.
Nasıl oluyor da böyle bir yerde kadınlar belediye eşbaşkanları oluyor, vekil çıkarabiliyor, yüzlerce kadın kurumuna sahip olabiliyor. Değer verilmeyene toplum nasıl güven duyuyor ve nasıl temsilini ona bırakıyor?
Bunlar kadınların her türlü sorununa cevap olmak isteyen onlarca kurumun kapatılmasına hiç ses çıkarmazlar. Bu saldırıları bir gün köşelerinde yazmazlar. Bir gün gerçek aydın duruşunu ortaya koymazlar.
Devletin eliyle devletin memurlarıyla bu coğrafyada her gün tecavüzün sistemli bilinçli bir politika olarak geliştirildiğini hiç görmezler. Onlara göre Musa Orhan porno düşkünüdür. Türk devletinin Kürdistan’a gerillaların kulaklarını kesmek, bedenlerine tecavüz etmek ve Kürt genç kadınlarını tuzağa düşürmek için gönderdikleri bir görevli olarak bakmazlar.
Tecavüzü bu denli tekilleştirmenin nedeni yine Türk devleti ve askerini aklama değil midir?
Aydın olmak, Sartre gibi “Hepimiz katiliz” demekten geçiyor. Türk askerinin Kürdistan’daki tecavüzünü aklayarak suçun üstünü örtme, katili kayırma karanlığın en dip noktasıdır. Hepimiz katiliz diyeceğinize katilleri aklıyorsunuz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.