İşgalin erkekteki izdüşümü 

Rojbin EKİN yazdı —

  • 17 yaşında Süleymaniyeli bir genç kadın, motosiklet yarışlarının yapıldığı sahaya girdiği için, etek boyu kısa olduğu için, başı açık olduğu için tekmeleniyor, hakarete uğruyor ve sahanın dışına çıkana kadar küfürlerle fiziksel şiddet uygulanarak sürükleniyor.
  • Siyasette, toplumsal alanda, ekonomide, askerlikte, diplomaside bu kadar öznelleşmiş bir erkeklikten her şey beklenir ve yapacakları karşısında da şaşkınlık içerisine girmemek gerekir. 
  • Sistem, iktidar kınandı ama bu sistemi de, bu iktidarı da yaratan erkeklik kınanmadı. Kendisini bu kadar kaybetmiş, bu kadar yozlaşmış ve çürümüş bir erkekliğin sorgulanması gerekirken, bunun yerine ‘bir genç kadının orada ne işi var?’ diyerek olay sorgulandı.

Zamanın kıymetini bilenlerle bilmeyenlerin ortak yaşadığı bir çağdayız. Dünyaya sığan 8 milyar insan için hiçbir zaman takvimler, aynı adalet ve eşitlik dengesiyle çevrilmedi. Birileri hep daha çok bedel ödedi ve ödüyor. Hala daha özgür, eşit ve adil bir hayat sürmenin olabilirliğine inananların, cesaretine, inancına ve kararlılığına sığınıyoruz. Onların bize öğrettikleri, miras bıraktıklarıyla yol alıyoruz. Bu gerçeği kabul edenler için bu çağın en mutlu, en umutlu eden yanı belki de bu. Ama onlar daha çok eksilmesin diye, ama onlarla ve hep birlikte daha özgür yaşayabilelim diye yapmamız gerekenler var: Daha özgürce yaşamak için daha çok mücadele etmek.

****

Ülkemizin dört bir yanında kadınlar öncülüğünde Kürt halkı özgürlük mücadelesini sürdürüyorken, erkek-devlet faşizmine karşı asla boyun eğmeyeceğini, diz çökmeyeceğini ve mutlaka başaracağını haykırıyorken, bu faşist sistemi yerle bir edeceğinin sözünü veriyorken, ülkemizin Rojhilat parçasında kadınlar öncülüğünde üç aydır kesintisiz devam eden bir özgürlük serhildanı sürüyorken, Başûrê Kurdistan’ın Süleymaniye kentinde bir genç kadın bir erkek güruhu tarafından linçe maruz kaldı. 17 yaşında Süleymaniyeli bir genç kadın, motosiklet yarışlarının yapıldığı sahaya girdiği için, etek boyu kısa olduğu için, başı açık olduğu için tekmeleniyor, hakarete uğruyor ve sahanın dışına çıkana kadar küfürlerle fiziksel şiddet uygulanarak sürükleniyor. O namussuz erkekler tarafından taciz edilerek hem de… Bir çakal sürüsü gibi saldırdılar adeta. Yaşanan bu anların kaydı medyaya düştükten sonra izleyenlerin tümünde öfke patlamasına, infiale yol açsa da, bu coğrafyada beslenen erkeklik damarının her gün daha beter bir yıkıcılıkla yaşamı nasıl öldürdüğünün bir kesitiydi gördüklerimiz. Bilinci çarpıtılmış, köreltilmiş, kültürel ve tarihsel değerlerinden kopartılmış bu erkeklik, aynı zamanda her gün kadın katlediyor, yakıyor ve intihara sürüklüyor.

Saldırının tartışma ve haberleştirilme biçimi, bu saldırıdan daha dehşet duygular içerisine soktu bizi. Çünkü kimse orada açığa vuran erkekliği gerektiği gibi sorgulamadı, ortada yüzlerle ifade edilecek bir erkek saldırısı varken, o genç kadın adına ve biz tüm kadınlar adına yine konuşanlar, konuşturulanlar erkekler oldu. Bu erkeklerin hiçbiri nasıl erkekler olduğunu sorgulamadan yaptı hem de bunu. Sistem, iktidar kınandı ama bu sistemi de, bu iktidarı da yaratan erkeklik kınanmadı. Kendisini bu kadar kaybetmiş, bu kadar yozlaşmış ve çürümüş bir erkekliğin sorgulanması gerekirken, bunun yerine ‘bir genç kadının orada ne işi var?’ diyerek olay sorgulandı. Bölgesel başbakandan, siyasi partilere kadar herkes saldırı hakkında bir şeyler konuştu, yazdı ve çizdi. Hızını alamayan İslami partilerin öngördüğü çözüm ise kadınların toplu örtünme merasimlerinde çekilen fotoğraflarının saldırıya uğrayan genç kadının olay anında çekilen fotoğrafıyla karşılaştırmalı bir şekilde paylaşılması oldu. Anlayacağınız olay minvalinde söz söyleyen erkeklerin kadın özgürlüğünden, eşitliğinden ne kadar yana olduğunu, savunduğunu okuduk, gördük ve işittik hep. Kadınlar lehine işlemeyen yasalar, her nedense o gün olay hakkında konuşan herkesin diline pelesenk oldu. Oysa ebeveyn şiddetine uğrayan, hem evli olduğu erkekler, hem babaları, hem erkek kardeşleri, amcaları vs. tarafından katledilen, daha birkaç gün önce 7 erkeğin tecavüzüne uğrayan 15 yaşındaki kız çocuğunun failleri bu eşitliğin, özgürlüğün timsali olan ve o çok sözü edilen yasalarla korunmadı, korunmuyor. Failler yargılanmadığı gibi söz konusu katliamlar, şiddet olayları ve tecavüzler mevcut hukuk ve yasaların davası haline bile getirilmiyor.  

Olay karşısında gericiliğin, çürümüşlüğün bu kadar nüfus ettiği bir erkekliğin Kurdistan gibi bir coğrafyada bu şekilde dışa vurmasından utanç duyduğunu bile söyleyenler oldu. Oysa binlerce bedel ödenerek oluşan bu Kurdistan, yeteri kadar parçalanmış, öz değerlerinden, kültüründen boşaltılmış, hayalini kurduğumuz Kurdistan olmaktan çokça uzaklaştırılmış bir Kurdistan. Kısacası burada mekanın önemi kadar, mekana yerleşen, taht kuran ve kendini yaşamın yaratıcısı ve sahibi sanan erkekliğin, bilincin sorgulanması gerekir. Siyasette, toplumsal alanda, ekonomide, askerlikte, diplomaside bu kadar öznelleşmiş bir erkeklikten her şey beklenir ve yapacakları karşısında da şaşkınlık içerisine girmemek gerekir. 

Açığa çıkan bu sonucun elbette sosyolojik nedenleri var ve toplumsal, sosyolojik bir analizi de gerekli kılıyor. Yine mevcut iktidar sistemiyle, eğitim ve örgütlülük düzeyiyle analize tabi tutulmalı, nedenleri köklü sorgulanmalı. En önemlisi de kapitalist modernitenin gerici bir arka bahçesine dönüştürülen, ülkesiyle yurtseverlik bağları zayıflatılan, tüm toplumsal değerlerin, ahlaki ve kültürel ölçülerin mevcut iktidarı besleyen politikalara, ekonomik çıkarlara nasıl kurban edildiğiyle, zayıflatıldığıyla birlikte ele alınması gerekir. En önemlisi de bu sonucun toplumsal, kültürel, coğrafik işgalle bağını görmek lazım. Tüm bunlara refleksiz kalan bir erkeklikten her şey beklenir. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.