İsveç Kürt halkına verdiği zararı onarmalı

Dosya Haberleri —

PALME

PALME

  • Dönemin İsveç Başbakanı Olof Palme’nin 1986’da öldürülmesi ardından PKK ve Kürtler asılsız suçlamalarla hedef alınmış, büyük bir karalama kampanyasının startı verilmişti. Geçtiğimiz Haziran ayında ise İsveç’te Başsavcılık, 34 yıl sonra suçlamaların asılsızlığını itiraf etti. Onlarca mağdur, Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürt halkı, yalanlarla yaratılan mağduriyetten dolayı İsveç’ten aktif bir özür ve zararların tazminini bekliyor.

ERKAN GÜLBAHÇE

İsveç Başbakanı Olof Palme’nin 28 Şubat 1986’da öldürülmesi ardından İsveç soruşturma makamları, cinayetin sorumlusu olarak PKK’ye işaret etmiş; bu, Kürtlere yönelik bir saldırı dalgasının da başlangıcı olmuştu. PKK’nin ‘terör örgütleri listesine’ dahil edilmesine de bahane edilen bu iddianın mesnetsizliği, geçtiğimiz günlerde İsveç makamları tarafından da kabul edilmişti. Avrupa’daki Kürtler, on yıllar boyunca bu iddia ile meşruiyet kazandırılmaya çalışılan baskı politikalarının hedefi oldu ama iddianın mesnetsizliği iyice ayyuka çıktıktan sonra bile PKK’den ve Kürtlerden özür dileyen olmadı.
İsveç devleti, Palme’nin öldürülmesi ardından Kürtlere yönelik bir saldırı dalgasının da startını vermişti. Ülkede yüzlerce Kürt uzun süreli sorgulara maruz kaldı, içlerinden tutuklananlar ve hapis yatanlar oldu. Suikast ardından gözaltına alınan ve uzun yıllar devlet baskılarıyla yaşamak zorunda kalan Halis İkincisoy ile Hasan İnce ve dönemin tanıklarından Bayram Kaya ile o günleri ve sonrasını konuştuk.
Olof Palme’nin bir sosyal demokrat olarak ulusal kurtuluş mücadelesi veren halklarla dayanışma içinde olduğunu ve Amerika’nın Vietman işgaline karşı da eylemlerde en önde yürüdüğünü hatırlatan Halis İkincisoy, “O, emperyalist işgale karşı net bir duruşa sahipti. İsveç’te gizli bir el Palme’yi bu duruşundan dolayı bir cinayetle öldürdü diye düşünüyorum” dedi.

Dokuz yıl kasaba hapsi
PKK’nin Ortadoğu’da büyümeye başlayan bir hareket olarak bölgedeki emperyalist planları tehdit ettiğini ve bu nedenle uluslararası çapta hedefe konulduğunu söyleyen İkincisoy, “Böylece hem Palme’yi katledenler gizlenmiş olacaktı hem de kendi politikaları için tehlikeli buldukları PKK’nin kamuoyu önünde karalanarak zayıf düşeceğini hesapladılar.
İkincisoy, bu suçlama ardından kendi başına gelenleri ise şu sözlerle özetledi: “Dokuz yıl boyunca bir kasabadan çıkmamıza dahi izin verilmedi. Haftada üç gün karakolda imza atmak zorunda bırakıldık. Bir kez olsun gitmediğimizde bizi göz altına alır, sorguya tabii tutarlardı. Tabii ki sonunda bir şey çıkmazdı ve bizi kasabamıza getirirlerdi. Evlerimiz dinleniyordu, dışarıya çıktığımızda da takip ediliyorduk. İsveç gizli servisi daha sonra bizi dinledikleri cihazları ABD’den özel olarak getirdiğini itiraf etmek zorunda kaldı. Diyebilirim ki 9 yıl boyunca evlerimiz İsveç istihbaratının karargahı haline gelmişti. Evlerimizi basmaları ve bizi gözaltına almaları o kadar çoğalmış ve rutinleşmişti ki sayısını bile unuttum.”

‘İsveç bu zararı onarmalı’
Olof Palme cinayeti ardından PKK’nin ve Kürtlerin suçlanmasının Avrupa ve dünyada Kürt katliamlarına karşı suskunluğa büyük katkılar sağladığına dikkat çeken İkincisoy, ekledi: “Bu cinayet referans gösterilerek PKK birçok yerde terör listelerine alındı ve bu nedenle Kürtlerin kendini savunma, yapılan katliamları dünyaya duyurma, diplomasi yürütme hakkı da elinden alınmış oldu. Bundan dolayı İsveç’ten bir özür bekliyoruz. Bu suçlamalarla Kürt halkı mağdur edildi, bu mağduriyetin giderilmesi gerekiyor. İsveç’in Kürt diplomasisine verdiği zararı onarması gerekiyor.”

‘Yirmi kişi değil, bir halk’
PKK’nin haksız yere suçlanması sonucu 20 kişinin mağdur olduğundan bahsedildiğini aktaran İkincisoy, “Mağdur olan sadece yirmi kişi değildi, bir halk mağdur edildi” dedi ve devam etti: “Çoktan beri bu mağduriyete karşı ne yapabileceğimiz hakkında arkadaşlarla ve avukatlarla konuşuyoruz. İsveç yetkililerinin 10 Haziran’da yaptıkları açıklamalarla biz de çalışmalarımıza hız verdik. Mağduriyetimizin giderilmesi için kuru bir özür yetmez. Şahsım adına söyleyeyim: Bu olaydan dolayı 40 yıldır doğduğum topraklara gidemiyorum. Kırk yıldır ailemi göremiyorum. Şimdi ülkeme gitsem amcamı, dayılarımı, kardeşlerimi, yeğenlerimi tanıyamam. Bunun nasıl bir acı olduğunu bilir misiniz? Çok sayıda akrabam, arkadaşlarım öldü, cenazelerine gidemedim. Tüm bunlara İsveç hükümetinin yalanlarla, sahte belgelerle Kürtleri suçlaması neden oldu. O dönem İsveç’te yaşayan Kürtlerin büyük bölümü de bundan etkilendi. İnsanların Kürt derneklerine gitmesi engellendi, sadece derneğe gittiği için bile insanlar gözaltına alındı.”

Hem Palme’yi susturmak hem Kürt’ü boğmak...
İsveç’te 1983 yılından beri yaşayan ve Olof Palme cinayeti sonrasında baskıların hedefi olan Bayram Kaya ise cinayetin işlendiği tarihten önce de Kürtler arasında yaşanan bazı münferit olayların PKK’ye yıkılması üzerinden bir karalama kampanyası yürütüldüğü bilgisini vererek devam etti: “Bence Palme’yi nasıl ortadan kaldıracaklarını ve bu olayı nasıl PKK’ye ve Kürt halkına mal edeceklerini daha önce planlamışlardı. Bir yandan Palme susturulurken diğer yandan da Kürt mücadelesini boğmak hedefleniyordu. Cinayetten hemen sonra Kürtlerin evleri basıldı, birçok insanın ifadesi alındı. Bu baskınlarla hiçbir şey bulamamalarına rağmen ikinci bir gözaltı furyası daha başlattılar. Ev baskınlarından bir şey elde edemeyince de takibat sürecini başlattılar. Gittiğimiz her yerde bizi takip ediyor, aramıza sızmaya çalışıyorlardı. Takip edildiğimizi çevremizdeki herkes de görüyor, bize söylüyordu.”
Dosyayı Emniyet Müdürünün yürüttüğünü, “Cinayeti Kürtler işledi” teorisi çökünce ise müdürün soruşturmadan uzaklaştırıldığını aktaran Kaya, “Soruşturmayı iktidar partisinden bir milletvekiline verdiler ancak o da ‘Kürtler cinayeti işledi’ savını bir söylemin ötesine taşıyamadı. Soruşturmada birkaç hez heyetler değişti ama sonuç çıkmadı. Bir ara CIA ve İsveç istihbaratının isimleri ortaya atılsa da bunu araştıracak gücü kimse kendisinde bulamadı. Böylece Palme cinayeti bir faili meçhul cinayet olarak kaldı” dedi.

‘Bu mağduriyet toplumsal’
“Elbette mağduruz ve bu mağduriyet sadece bireysel değil aynı zamanda toplumsaldır” diyen Kaya, devam etti: “Bu cinayet ardından Kürt toplumuna hakaret edildi. Şu anda mağdurları toplayıp toplantılar yapmayı düşünüyoruz. Uzun zaman geçti tabii, bazı arkadaşlarımız vefat etti, bazıları uzak yerlere gitti. Kalanlarla avukatların ve İsveçli bazı politikacıların da bulunduğu ilk toplantımızı gerçekleştirdik. Daha farklı kesimlerin de katılacağı kapsamlı toplantılarla devam edeceğiz. Beş on kişinin dava açıp tazminat alması fazla bir şey ifade etmez. Burada bir iftira ile Kürt halkı mağdur edilmiştir, biz daha çok onun peşindeyiz.”

İsveç Dışişleri Bakanıyla toplantı
“Geçenlerde İsveç Dışişleri Bakanı, arkadaşlarımız ile bir saatlik bir online toplantı gerçekleştirdi” bilgisini veren Kaya, bunu olumlu bir adım olarak gördüklerini belirterek “Toplantıda İsveç Dışişleri Bakanlığı, Kürt sorununun çözümü noktasında çaba içinde olacağını ve Rojava’ya da siyasi destek sunacağını belirtmiş. Bu yaklaşımı olumlu buluyoruz ve sözlerin takipçisi olacağız” diye konuştu.
İsveç hükümetinin ancak Kürt sorununun çözümünde rol alırsa ve dünya kamuoyunda Kürt Özgürlük Hareketinin meşruiyetinin gelişmesine katkı sunarsa gerçek bir özür dilemiş olabileceğinin altını çizen Kaya, “İsveç hükümetine bir çağrımız olacak. Bu çağrı olumlu yanıtla karşılanmazsa elbette ki hukuki her türlü yola başvuracağız” dedi.

‘Palme bir Kürt dostuydu’
Olof Palme cinayetinin işlendiği ve Kürtlerin hedef alındığı dönemin İsveç’te yaşayan ve politik çalışmalar yapan tanıklarından olan Hasan İnce, Palme’nin politik çabalarını cinayetten önce takip ve takdir ettiğini belirtti. 
“Palme’nin birkaç röportajını okumuştum ve ulusal kurtuluş mücadelesi veren halklara yaklaşımı beni çok etkilemişti” diyen İnce, devam etti: “Nikaragua, Namibya, Angola’da ve Güney Afrika’daki ‘apartheid’ rejimine karşı verilen mücadelelere ya da Güney Amerika’daki mücadelelere bakışı bende olumlu bir izlenim bıraktı. Sempati duymaktan da ötesini yapıyor, mücadeleleri destekliyor ve yardımlar gönderiyordu. Röportajlarında Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkı olduğunu, dört parçaya bölünen Kürdistan’a demokratik haklarının verilmesi gerektiğini dillendiriyordu. Palme, bir Kürt dostuydu.”

Palme neden katledildi?
İnce, Palme cinayetinin PKK’ye yıkılmasının nedenleriyle ilgili ise şunları söyledi: “Palme, apartheid rejimine karşı çok sert bir tutum takınmıştı. Güney Amerika’daki antidemokratik yönetimlere, Şili’deki diktatörlüğe, Türkiye’deki 12 Eylül darbesine karşı da çok ciddi tutum almıştı. 12 Eylül’den sonra Türkiye’den kaçan mültecilerin yüzde 40’ı İsveç’e gelmiş ve hepsi de oturum almıştı mesela. Palme, Amerika ve Sovyetlerin başını çektiği iki kutba karşı üçüncü bir yol seçmiş; Sovyetlerin 1968’deki Çekoslovakya işgaline de, Amerika’nın Vietnam’ı işgaline de karşı tavır almıştı. 1973’te New York Times gazetesine verdiği mülakatta Çekoslovakya ve Vietnam işgallerine karşı tavrına ilişkin ‘Pişman değilim çünkü bu dünyada birilerinin sizi dinlemesi için bağırarak konuşmanız gerekiyor. Bu konuda sessiz kalamam ve baskılara boyun eğemem’ demişti.”
Bu tavrından dolayı zaten hedef haline getirilen Palme’ye yönelik suikastle ilgiliyse Türk MİT’i ile İsveç gizli servislerinin iletişim haline olmuş olabileceğine dikkat çeken İnce, şu bilgileri verdi: “Bu cinayet planlıydı. Soruşturma görevini yürüten Hans Holmer, göreve başlar başlamaz yaptığı ilk basın toplantısında ‘Palme vurulduğu gece ilk aklıma gelen PKK olmuştu’ demişti. Yani niyetini zaten önceden belli etmişti. Polisler cinayet yerine bir buçuk dakika uzaklıktaydı ama yedi dakikada gelebildiler. Birileri bu cinayeti planladı ve Kürtlere mal etmek için de önceden hazırlık yaptı. Bu cinayeti yapanlar, Kürtlerin o dönemde zor bir durumda olduğunu ve kendilerini ifade edemeyeceklerini de biliyordu.”

‘İsveç AB düzeyinde devreye girmeli’
İsveç’in Kürtlerden özür dilemesinin yetmeyeceğini de belirten İnce, şunları söyledi: “34 yıl boyunca Kürt halkına dönük yaptıkları haksızlıklardan dolayı da özür dilemeliler. Bu haksızlığın tüm dünyaya anlatılması lazım. Yani uluslararası kamuoyunda da yarattıkları Kürt imajını düzeltmeleri gerekiyor. PKK’nin Avrupa’da ‘terör örgütleri listesine’ alınmasının en büyük nedenlerinden biri Palme cinayeti. İsveç, Avrupa Birliğini bilgilendirmeli ve PKK’nin ‘terör örgütleri listesinden’ çıkarılması için çaba sarf etmelidir. Eğer İsveç devleti kendini affettirmek istiyorsa, Palme’nin yolundan gitmeli ve Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkını destekleyip uluslararası alanda savunmalıdır.”
Kendisinin de cinayet ardından mağdur edildiğini aktaran İnce, “Dokuz yıl boyunca küçük bir kasabadan çıkmamıza izin verilmedi. Kürt halkı da o kadar baskı altındaydı ki, insanlar bizimle iletişim kurmaya korkuyordu. Halkımıza bir gazete dahi veremiyorduk, bizden bir şey aldıklarında on defa çevrelerine bakıyorlardı” dedi.

 

‘Hukuki tüm yolları kullanacağız’

 

Hasan İnce, PKK’ye yönelik asılsız suçlamalar nedeniyle mağdur edilen Kürtlerin hukuki çabalarına dair şu bilgileri verdi: “34 yıl boyunca ciddi anlamda mağdur olan, takibata uğrayan insanlarımız ile ilişki halindeyiz. Bazıları vefat etti, bazıları da uzak yerlere taşındı. Mağdurların büyük bir kısmı Malmö ve Stockholm'de yaşıyor. İki grup halinde toplantılar gerçekleştiriyoruz. Avukatlar ve politikacıların dahil olduğu mağdurlar toplantısının ilkini gerçekleştirdik. Bu toplantıda mağdurların hakları için bir komite oluşturma kararı aldık.
Toplantılardan çıkacak kararlar çerçevesinde haklarımızı arayacağız. Hukuki tüm yolları kullanarak İsveç devletinden mağduriyetimizin giderilmesini isteyeceğiz. Komitenin avukatlar ile alacağı karar sonucunda bireysel veya toplu bir şekilde hukuki yollara başvuracağız. Eğer İsveç devleti mağduriyetimizi ortadan kaldırmazsa hukuki olarak nereye kadar gidecekse gitmeye hazırız. Sonuna kadar takipçisi olacağız. Bu mağduriyeti önemli görüyoruz. Bireysel mücadelemizin yanında toplumsal mağduriyeti ortadan kaldırmak için ayrı bir hukuk mücadelesi de vereceğiz.”

 

‘Bazı Kürt örgütleri de özür dilemeli’

 

İsveç’te Başsavcılığın Palme cinayetine dair soruşturmayı Haziran ayında “baş şüpheli Stig Engström’ün 2000 yılında ölmesi” nedeniyle kapatması ardından İsveç yetkilileri ve basınının genel olarak suskunluğa gömüldüğüne dikkat çeken Hasan İnce, devam etti: “Oysa 34 yıl boyunca mağdur edilen Kürt halkının masumiyeti anlatılmalıydı. ‘Katil zanlısı 20 yıl önce intihar etti, dosya da kapandı’ şeklinde çok sakin bir hava var. Cinayetin ikinci gününde onlarca Kürt'ün evi basıldı, insanlarımız içeri alındı. O gün tüm basın "katil Kürtler” diye manşet attı. Ama bugün bir de bakıyoruz ki katil Kürt değil, Katil İsveçli biri. O zaman şimdi de aynı gazetelerin manşet atıp "Katil Kürt değil, İsveçli” diye yazması gerekmiyor mu?”
İsveç’te geçen 34 yılda “Palme cinayeti ve Kürtler” konulu 10 kitap yayımlandığını aktaran Hasan İnce, “34 yılda Kürtler hakkında İsveç basınında 34 bin kez olumsuz şeyler yazıldı. Kürtlere edilmeyen kötü söz kalmadı. Şimdi basın, bu yazdıklarını düzeltmek için iki satır şey bile yazmıyor” dedi.
Kürtlere karşı geliştirilen olumsuz havanın bireysel mücadelelerle değiştirilemeyeceğine dikkat çeken Hasan İnce, “Toplumsal dinamiklerimizi harekete geçirirsek bu havayı değiştirebiliriz” dedi ve ekledi: “Ulusal birlik için çalışmalar var, hepimizin de bunun için heyecanlanıyoruz. Peki Palme cinayeti sonrasında ‘PKK suç işledi’ diye onlarca dilekçe yazan birtakım Kürt örgütleri ne olacak, onlar da özür dileyecek mi? Onların da Kürt halkına bir özür borcu var. Bu özrün ulusal birliğe de büyük bir katkı olacağını düşünüyorum.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.