İtalyanlar Öcalan’ı okuyor

Dosya Haberleri —

Robert Mapelli

Robert Mapelli

  • Punto Rosso, Kürt tarihi ve mücadelesine dair kitapların yanı sıra şimdiye kadar Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 7 kitabını çevirerek okuyucuyla buluşturdu. Kitaplar arasında, Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa 1 ve 2, Bir Halkı Savunmak, Yol Haritası, Demokratik Uygarlık Manifestosu, Kapitalist Uygarlık ve Özgürlük Sosyolojisi bulunuyor.
  • Demokratik konfederalizm önerisinin tüm temel noktalarına çok etkili bir şekilde değinen içeriği nedeniyle de önemli bir eser olarak yok sattı diyebilirim. Hala da isteniyor. Öcalan'ın tüm metinleri göz önüne alındığında, 8 binden fazla baskı yaptık ve hepsi birkaç kez yeniden basıldı. En son bu yıl Özgürlük Sosyolojisi kitabı 2 bin adet basıldı ve yeni baskıya çok yakınız.
  • Öcalan’ın özgürlüğü için yürütülen çalışmalara tüm gücümüzle katılıyoruz. Tüm yayıncıları, yazarları, öğrencileri, işçileri ve mücadele eden herkesi, 10 Aralık 2023'teki Öcalan Kitap Günü'nde, "Parmaklıklar ardında düşünceler: Fikirler hapsedilemez!" sloganı altında, İmralı tecridini açıkça protesto etmek ve düşünceleri özgürleştirme fikrini yaymak için bu eylem gününe katılmaya çağırıyorum.

Punto Rosso Kültür Derneği Başkanı ve Punto Russo Yayınevi’nin editörü Roberto Mapelli ile Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın kitaplarını ve kitaplara dönük ilgiyi konuştuk. 

 

REWŞAN DENİZ

Çeyrek asır boyunca devam eden tecride rağmen Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın fikirleri dünya halklarına ulaştı, giderek daha fazla karşılık buldu. Öcalan’ın İmralı Adası'nda yoğun tecrit altında geçen 25 yılda yazdığı kitaplar, İngilizce, Almanca, İtalyanca, Fransızca, İspanyolca, Portekizce ve Felemenkçe gibi birçok dile çevrilerek, geniş bir okuyucu kitlesine ulaştı. Öcalan paradigmasının ve bunu yansıttığı eserlerinin en fazla karşılık bulduğu ülkelerden biri de kuşkusuz İtalya oldu. İtalyanlar, Uluslararası Komplo sırasında İtalya’ya giden Öcalan'ı o dönemden bu yana ilgiyle takip ediyor.  Öcalan’ın eserlerinin İtalyan kamuoyuyla buluşmasında Punto Rosso Yayınevi’nin ise büyük bir katkısı bulunuyor.
Punto Rosso Kültür Derneği bünyesindeki yayınevi, 1991'den bu yana varlığını sürdürüyor ve ağırlıklı olarak politik-kültürel nitelikte bir yayımcılık yapıyor. Yılda yaklaşık 15 kitap yayımlayan Punto Rosso, Kürt tarihi ve mücadelesine dair kitapların yanı sıra şimdiye kadar Öcalan’ın 7 kitabını çevirerek okuyucuyla buluşturdu. Kitaplar arasında, Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa 1 ve 2, Bir Halkı Savunmak, Yol Haritası, Demokratik Uygarlık Manifestosu, Kapitalist Uygarlık ve Özgürlük Sosyolojisi bulunuyor.
Punto Rosso Kültür Derneği Başkanı ve Punto Russo Yayınevi’nin editörü Roberto Mapelli ile çalışmalarını, Öcalan’ın kitaplarını ve kitaplara dönük ilgiyi konuştuk. Mapelli “Öcalan, batı düşüncesinde tıkanmış olan bazı teorik düğümleri ele alıyor ve yenilikçi, ikna edici çözümler sunuyor” diyor.

Yayınevinde basılan kitap seçkinize Öcalan ve Kürtleri dahil etme süreciniz nasıl gelişti?
Punto Rosso'nun kurucu ortaklarından olan ve o dönemki Avrupa Parlamentosu Milletvekili Luigi Vinci ve eşi Silvana Barbieri ile birlikte, Leyla Zana'nın tutuklanması döneminde İtalya'da büyük bir dayanışma örgütledik. Leyla Zana'nın ve diğer Kürt milletvekillerinin yargılandığı davanın tüm tutanaklarını ve konuyla ilgili diğer tüm kitapları yayımlayarak dayanışma faaliyetine başladık. Ardından Kürt hareketi bizden Başkan Öcalan'ın eserlerini yayınlamamızı istediğinde, bu öneriyi büyük bir istekle kabul ettik. Şimdiye kadar, kendisinin yedi kitabını yayımladık. 
Bunları web sitemizde oluşturduğumuz özel bölümde görebilirsiniz.* 
Öcalan'ın eserlerine ek olarak, Kürt tarihine ve siyasetine giriş niteliğinde tanıklıklar içerikli başka kitaplar da yayınlarımız arasında bulunuyor.** 

İtalyan kamuoyu Öcalan'ı komplo sürecinden beri tanıyor. Yayımladığınız kitaplara ilgi nasıl? Nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?
Başlangıçta Kürt mücadelesi neredeyse tamamen görmezden geliniyordu. Öcalan'ın İtalya'ya gelişinden ve komplonun ardından gelen güçlü dayanışma hareketliliği, teorik yazılara da ilgiyi arttırdı. Kürtlerin DAİŞ'e karşı mücadelenin kahramanları oldukları süreçte okumaya ilgi, çok daha fazla büyüdü. Bugün her ne kadar bu ilgide belli bir gerileme olsa da “hapishane yazıları” adıyla yayımlanan kitaplar güçlü bir temaya sahip olması nedeniyle kültürel tartışmalarda sürekli yer buluyor. 
(Öcalan’ın kitapları Mussolini faşizmini eleştirdiği için hapsedilen ve ölümüne kadar hapiste kalan İtalyan düşünür Antonio Gramsci’nin hapishane yazılarına atıfta bulunarak başından bu yana ‘hapishane yazıları’ olarak basılıyor.)
Oltre lo Stato, il potere e la violenza (Devletin Ötesinde, İktidar ve Şiddet, Türkçe başlığıyla ‘Bir Halkı Savunmak’) 2016'da çıktığında, DAİŞ'e karşı aktif mücadele zamanlarıydı ve siyasi hava doruktaydı. Bu eserin diğerlerine oranla daha fazla satıldığını söyleyebilirim. Bu eseri 3 binden fazla sattık. Ve bu, İtalya'da 500 sayfadan fazla bir kitap için hafife alınamayacak bir başarı. Aynı zamanda demokratik konfederalizm önerisinin tüm temel noktalarına çok etkili bir şekilde değinen içeriği nedeniyle de önemli bir eser olarak yok sattı diyebilirim. Hala da isteniyor. Genel olarak ve Öcalan'ın tüm metinleri göz önüne alındığında, 8 binden fazla baskı yaptık ve hepsi birkaç kez yeniden basıldı. En son bu yıl Mart ayında bastığımız Özgürlük Sosyolojisi kitabı 2 bin adet basıldı ve yeni baskıya çok yakınız.

Öcalan tarafından yazılan kitaplar ve geliştirilen tezler hakkında fikirleriniz nelerdir?
Öcalan'ın düşünceleri büyük önem ve özgünlük taşıyor. Avrupa merkezciliğin eleştirilmesi ve aşılması konusunda çok açık bir örneği ifade ediyor. Öcalan, batı düşüncesinde tıkanmış olan bazı teorik düğümleri ele alıyor ve bu düğümlere yenilikçi ve ikna edici çözümler sunuyor. Örneğin; bireysel özgürlük ve kolektif özgürlük arasında bloke olmuş düğüm. Bizler bu özgürlüklerden hangisinin daha üstün gelmesi gerektiğini tartışıp duruyoruz. Öcalan, başkalarını bertaraf etmek için kişisel güce dayanan bireysel özgürlüğün tamamen yanlış yönlendirilmiş olduğunu ve devletin dayatmasına dayanan kolektif bir özgürlüğün de, en hafif tabirle, pek de etkili olmadığını gösteriyor. Asıl mesele, kişinin gerçekleşme arzusuyla bunu mümkün kılabilecek kurumlara katılımının siyasi olasılığı arasındaki ilişkidir. Böylece, özgürlüğümün benimle birlikte yaşayanların özgürlüğüyle başlayıp bittiğini ve bunu gerçekleştirmenin en büyük olasılığının, herkesin yeteneklerini ve eğilimlerini ifade edebileceği bir ortamın ortak sosyal inşasından geçtiği anlaşılıyor. 
Öcalan’ın politik olarak ortaya çıkardığı bir diğer düğüm ise devlet ve kurumlar arasındaki düğüm. Devlet, görünüşte tarafsız bir şekilde, egemen bir sınıfın iktidarını hayata geçirir. Ancak devletsizlik, farklı ve hatta rekabet halindeki toplumsal çıkarları temsil edebilecek ve bunlara aracılık edebilecek kurumları inşa etmekten vazgeçmek anlamına gelmez. Sınıfsal ve ulusal çıkarlar arasındaki rekabet düğümünü ancak gerçekten demokratik bir şekilde yapılacak kolektif çıkarlar ve siyasi temsiller konfederasyonuyla olumlu yönde çözülebilir.
Aslında Öcalan, kapitalizmi ve nihayetinde zorunlu olarak ona tekabül eden hiyerarşik toplumu karakterize eden çelişkilerin üstesinden gelinecekse, devlet iktidarına dayalı bütün bir uygarlık sisteminin üstesinden gelinmesi gerektiğine işaret etmektedir. Dolayısıyla, bir halkın kendi kaderini tayin etmesi radikal demokraside gerçekleşir, bir ulusun kimliğinde ya da bir devletin inşasında değil. Ve bence bu, Marksizm'in yenilikçi, çığır açan heterodoks görüşüdür ve çok değerlidir. 

Peki kadın özgürlük mücadelesine ilişkin katkılarını nasıl yorumluyorsunuz?
Çok önemli gördüğüm bir diğer nokta da bu. Batı kültüründe özgürlük esasen emir verme, komuta etme özgürlüğüdür ve bu anlamda son derece eril bir anlayışı temsil eder. Öcalan, şu hususa dikkat çekmektedir; kadın özgürlüğü, kendi içinde ilişkilerin zorluğunu ve karmaşıklığını barındırır. Çünkü kişinin en yakın ilişkilerinde başkaları üzerinde hakimiyet kurması, kendisini özgür olarak tanımasına izin vermez. İşte bu nedenle kadınların özgürlüğü yalnızca daha genel bir mücadelenin arzu edilen bir sonucu değil, aynı zamanda özgürleşme sürecini tetikleyen her adil mücadelenin temelidir.  Aynı zamanda kendisini demokratik olarak tanımlayan her toplumsal yapının vazgeçilmez bir parçasıdır. Batı için çok değerli olan biçimsel demokrasi ancak bu şekilde tüm bir halkın somut demokrasisi haline gelebilir. Örneğin; Rojava'daki toplumsal güç, bu fikirlerden güçlü bir şekilde esinlenmekte ve Öcalan'ın düşüncesinin aslında çağdaş zorluklara karşı en uygun yasamsal felsefe niteliğinde olduğunu göstermektedir.

Tecridin amaçlarından biri de Öcalan'ın fikirlerinin Ortadoğu ve dünya halklarına ulaşmasının engellenmesi. Bu, bir nevi sansür olarak da değerlendirilebilir. Bir yayınevi editörü olarak bu konuyu nasıl ele alıyorsunuz?
Elbette sansür olarak değerlendiriyorum. Ancak giderek daha fazla ikna olduğum bir şey var ki; tecridin temel sebebi yalnızca Öcalan'ın mücadele eden bir halkın lideri olması ya da Türk faşizmi değil, aynı zamanda sıklıkla ifade edilen ancak somut olarak ilkelerini dahi dile getirmekten aciz tüm sözde demokrasiler, Öcalan’ın fikirleri tehlikeli buluyor.

Uluslararası komplonun üzerinden 25 yıl geçti. Öcalan'ın özgürlüğü için çalışmalar ise o günden bugüne güçlenerek devam ediyor. Yürütülen kampanyalara ilişkin görüşleriniz neler?
Öcalan’ın özgürlüğü için yürütülen çalışmalara tüm gücümüzle katılıyoruz ve zaman zaman cesaretimiz kırılsa da görüyoruz ki gün geçtikçe farklı kesimlerin katılımıyla daha da büyüyor. Örneğin; daha önce düşüncesi dağınık olan bir yapı bir süre sonra Kürt mücadelesine yaklaşıyor ve kendi köklü gerekçeleriyle bu davanın çok önemli ve hatta öğretici olduğunu keşfediyor. Kendi küçük çabalarımızla 10 Ekim'de Milano’da gerçekleşen basın toplantısına İtalya'nın en büyük sendikası olan Genel İş Konfederasyonu’nu (CGIL) dahil etmeyi başardık. Bu bize şunu gösterdi: İnat ve tutarlılık, demokrasinin kazanmasına yardımcı oluyor.
Bu söyleşi vesilesiyle, tüm yayıncıları, yazarları, kitapçıları, eğitimcileri, öğrencileri, işçileri ve mücadele eden herkesi, 10 Aralık 2023'teki Öcalan Kitap Günü'nde, "Parmaklıklar ardında düşünceler: Fikirler hapsedilemez!" sloganı altında, İmralı Cezaevi'ndeki tecridi açıkça protesto etmek ve düşünceleri özgürleştirme fikrini yaymak için bu eylem gününe katılmaya çağırıyorum.


* http://www.puntorosso.it/libri-di-ocalan.html 
** http://www.puntorosso.it/edizioni.html

Söyleşiye katkılarından dolayı Rojîn Felat’a teşekkür ederiz. 


Öcalan'ın kitapları 17 dilde...

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın toplumsal sorunlara dair sistematik çözümler önerdiği yeni sosyalist yaklaşımı birçok dilde yayınlanan kitapları ve broşürler ile halklara ulaşıyor. Bugüne kadar Öcalan’ın kitapları Kürtçenin Kurmancî, Soranî lehçeleri olmak üzere Farsça, Arapça, Almanca, İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Portekizce, İsveççe, Felemenkçe, Danca, Korece, Katalanca, Baskça ve Yunanca gibi 17 dile çevirilerek basıldı. Son olarak Demokratik Modernite Akademisi tarafından Hintçe bir broşür yayınlandı. Öcalan’ın düşüncelerinin farklı dillerde çevrilen kitap ve broşürlerine şu adreslerden ulaşılabilir:
* https://www.ocalanbooks.com/
* https://democraticmodernity.com/blog

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.