Arap kemerinden Türkmen kemerine

Dosya Haberleri —

foto:AFP

foto:AFP

Gazeteci Zeynep Boran, Türk devletinin Rojava ve Suriye’de işgal ettiği bölgeleri ‘Türkmen Kemeri’ne dönüştürme planlarını gazetemize anlattı:

  • Arap kökenli Sünni gruplar ve İhvancılar, Ankara-Şam normalleşmesine karşı çıkıyor. Bunlar; 3’üncü Kolordu’da yer alan Cephe El Şamiye grubu ve ona bağlı çoğunluğu Marê asıllı El Mutasim ve Ehrar Marê, 1’inci Kolordu’dan Cephe El Şarqiye ve İdlib’de 11 El Nusra kökenli grubun birleşimi olan Heyet Tahrir El Şam ve 2’nci Kolordu’ndan Siqûr El Şîmal. 
  • Erdoğan, Arap ve İhvancıları gerillaya karşı kullandı. Arap gruplar eliyle işgal ettiği Kürt topraklarına Arapları yerleştiriyordu fakat bölgedeki iktidar gücü daima Türkmen’di. Şu an Efrîn, Ezaz, Marê, Cerablus’ta Türkmen kökenli El Hamzat ve Süleyman Şah grupları ile Sultan Murad ve El Emşat grubu hâkim kılınmaya çalışılıyor.
  • ABD son 3 aydır işgal bölgelerine yönelik aktif harekete geçti. Ağustos ayında HT Şam lideri Colani ile görüşüp, İdlib ve Halep’te Suriye ordusuna karşı savaşmasını istedi. İdlib’ten Cerablus hattına kadar olan bölgeyi denetime almaları için destek vereceğini belirtti. HTŞ kabul etti. Ayrıca
  • İdlib hattında Moskova, Şam ve Ankara’nın ortak planı çerçevesinde tasfiye edilmeye çalışılan grupları ve HTŞ’yi tek bir cephede toplamaya çalışıyor.

İSMET KAYHAN

 

Suriye lideri Beşar Esad, Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ‘normalleşme’ çağrısına "Sorun görüşmekte değil, görüşmenin olabileceğini ancak ‘kuralsız ilerlemeyecekleri’” yanıtını verdi. 21 Eylül’de Erdoğan, “Esad ile görüşme irademizi ortaya koyduk. Şimdi karşı taraftan cevap bekliyoruz” açıklaması yaptı. Önceki gün de Esad’ın siyasi danışmanı Buseyna Şaban, Ankara’yı Suriye ile yakınlaşma konusunda ‘yanıltıcı’ olmakla suçladı. Şaban ayrıca, Türkiye’nin işgali altındaki bölgelere dikkat çekti ve ekledi: “Ankara, sahadaki mevcut durumu korumak, topraklarımızı işgal etmeye devam etmek, Kürtlere saldırmak ve bizimle dost kalmak istiyor. Bu mümkün değil.”

Erdoğan iktidarı Suriye politikasındaki değişikliği, 2022’den bu yana daha yüksek sesle dillendirmeye başladı. Ancak Türkiye ile “normalleşme” meselesi birçok nedenden dolayı hem karmaşık hem imkansız gibi görünüyor. Çünkü Türk ordusu, doğrudan veya çeteleri aracılığıyla Rojava ve Suriye'nin yaklaşık yüzde 10'unu işgal etmiş durumda. Türkiye’nin işgali altındaki bölgeler Lübnan’ın iki katı büyüklüğünde.

Rusya’nın girişimleri üzerine Ankara ve Şam arasındaki “normalleşme” açıklamalarından sonra Efrîn, Marê, El-Bab, Azez, Cerablus, El Rai ve İdlib'de Türkiye karşıtı gösteriler düzenlendi. Türk ordusunun hedef alındı, silahlı çatışmalar yaşandı. Bölgedeki durumu yakından takip eden Gazeteci Zeynep Boran ile sahadaki son durumu konuştuk.

Moskova, Suriye-Türkiye ilişkilerinin yeniden başlamasında neden bu kadar ısrarlı?

Ukrayna savaşıyla birlikte Rusya’nın Suriye’deki varlığı zayıflasa da hedeflerinden vazgeçmedi. ABD’nin Ortadoğu’da kaybettiği prestijini fırsata çevirmek istiyor. Ukrayna savaşıyla birlikte bu sekteye uğradı. Zaten Türkiye ve Suriye ile olan ilişkilerini de bu sebeple bir üst aşamaya taşıdı. Türk devleti de Rusya’nın Batı’nın yaptırımlarını delmesine yardım etti. Rus gazı ve tahıl ihracatını güvence altına almak için anlaşmalar yaptılar. Türkiye bu hizmetler karşılığında Rusya’dan Suriye ile ilişkilerini normalleştirme koşullarını kabul etmeye zorlamasını, yine Türk devleti ve ona bağlı “silahlı grupların” işgali altındaki bölgelerde işlenen savaş suçlarının meşrulaştırılması ve Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırıların devamı için ikna etmesini istiyor. Zaten, Efrîn dâhil neredeyse tüm işgal girişimleri Moskova’nın bilgisi, onayı ile yapıldığını biliyoruz.

 

foto: AFP

İki başkent arasındaki “normalleşme” ne aşamada?

Öncelikle 20-21 Ocak 2024’te Türkiye-Suriye sınırında bulunan Kesep bölgesinde Rusya gözetiminde Türkiye ve Suriye arasında yapılan toplantı, 19 Temmuz 2022 yılında yapılan ve Suriye Dışişleri Bakanı Fesan Oktat’ın da hazır bulunduğu Tahran zirvesinde tartışılan planın ilk somut adımıydı.

Geçen yıl Haziran ayında yapılan Astana’nın yirminci turundan sonra sahadaki zemin güçlendirilirken bu yılın Ocak ayında da Astana’nın son turundan sonra yoğun bir görüşme trafiğiyle ikinci somut adımlar atılmaya çalışıldı.

Rusya, İran, Suriye ve Türkiye ile ortaklaşa bir istihbarat ofisi kuruldu. İstihbarat faaliyetleri Suriye ve Rojava’nın belirli noktalarında kurulan birimler üzerinden örgütlenmektedir. Bu istihbarat merkezlerinden birincisi Kiwêrê Havaalanı, ikincisi İran’ın Halep’teki Konsolosluğunda, üçüncüsü Ebû Kemal Sınır Kapısı’nda, dördüncüsü Şam Uluslararası Hava Limanında, beşincisi ise Halep Uluslararası Havalimanında bulunuyor. İstihbaratın koordinatörlüğünü de Rusya’nın bölgedeki generali üstlendi.

Erdoğan-Esad görüşmesi için arka kapı diplomasisi Rusya Dış İstihbarat Servisi Direktörü Sergey Naryshkin tarafından yürütülüyor. Naryshkin, Şam’dan sonra Ankara’ya gitti. Burada MİT Başkanı İbrahim Kalın’la görüştü. Moskova’daki Putin-Esad görüşmesinin hemen öncesinde yapılan bu ziyaret dikkat çekiciydi. Putin ile Esad görüşmesinden iki gün sonra ise Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile ASEAN Dışişleri Bakanları toplantısında bir araya geldi. Tüm diplomasi çalışması Rusya öncülüğünde gerçekleştiriliyor.

Sahadaki duruma gelmeden önce, şu an Şam ve Ankara arasında nasıl bir ilişki var?

Şam ve Ankara arasındaki ilişkiler örtülü görüşmeler şeklinde sürüyor. Serêkanîye, Ankara ve Himemim üssünde yapılan askeri ve istihbaratı görüşmelerin bir kısmı basına yansıdı. Erdoğan ve Hakan Fidan, görüşme sürecinin olumlu ilerlediğini belirtti. Ancak her görüşmeden sonra, “Esad ile görüşmeye hazırız, bugün yarın görüşeceğiz” tarzındaki açıklamalar aslında sahada pek karşılık bulmadı. Esad’ın meclisteki son açıklamasına kadar da Türkiye’nin Suriye topraklarından çekilmesi ön şartını dillendirmeye devam etti. Son tahlilde Esad, zaman zaman görüşmeleri hiç yokmuş gibi yansıtırken bir taraftan da Ankara’ya göz kırpmaya devam ediyor. Ebu Zendin Sınır Kapısı’nın açılışı, Suriye yönetiminin El Bab’a su vermeye başlaması, karşılığında da Türk devletinden Halep üzerinden elektrik istemesi gibi karşılıklı adımlar atılmak istense de her iki ülkede hala birbirlerine çok yakın değiller. Çünkü işgal koşullarında Şam hükümetinin Türkiye ile görüşmesi bugüne kadar sürdürdüğü konumun ciddi darbe alması anlamına gelecektir. Öte yandan mevcut durumda Kürt düşmanlığı üzerinden gelişecek bir Ankara-Şam ilişkisine muhtaç olan asıl taraf, Suriye’den ziyade Türk devletidir. 

Peki Efrîn, Ezaz, Bab ve Cerablus’ta tam olarak neler oluyor?

Ankara ve Şam’ın yakınlaşmasına karşı çıkan gruplar, Efrîn, Marê, El-Bab, Ezaz, Cerablus, El Rai ve İdlib'de kapsamlı protestolar düzenledi; 27 Temmuz’da, beş yıldan sonra El Bab’taki Ebu Zendin ticaret kapısının açılışı protestoların ve çatışmaların fitilini ateşledi. TSK'ya ait araçlara ve Türkiye plakalı araçlara ateş açıldı. Ezaz ve Cerablus’ta hala devam eden gösteriler yer yer silahlı çatışmalara dönüşüyor. 17 Eylül gecesi Ezaz merkezde yapılan gösterilerde “Suriye özgürdür, Türkiye defol” sloganları atıldı.