Kadınların seçimi…

Rojbin EKİN yazdı —

  • Hiçbir iktidar döneminde kadınlar bu kadar şiddete uğramamış ve katledilmemişti. Hayat bu kadar nefes alınamayacak hale getirilmemişti. Dolayısıyla bu seçim en çok da kadınlar açısından kader tayin edici olacak.

21’inci yüzyılın en çetin mücadelesini kadınlar yürütüyor. Dünyanın dört bir yanında gittikçe yükselen, yaşamın her alanı ve tüm canlı türleri için büyük bir tehlike haline gelen erkek egemenlikli devlet faşizmine karşı ayaktalar. Ötekileştirilen tüm kimlikler için, başta kadın bedeni olmak üzere ahlaksız bir şekilde sınırsız sömürüye açılan tüm değerler için kadınlar direniyor. Liberal, oligarşik, teokratik, faşist ve kapitalist sistemin çarklarına su taşıdığı tüm iktidar biçimlerine karşı kadın isyanı büyüyor. Her bedeli göze alarak yaşam ve özgürlük için direniyorlar. Çünkü ülkelerin sistem ve yaşam kriterlerinin belirlenmesinde söz sahibi, karar ve yetki gücü olan ‘akıllı çoğunluk’ hala erkekler.

Erkek aklının biçim verdiği bu sistemlere rengini veren kriterlerin- çıkarlar gereği- dönem dönem çıtası düşebilir, yükselebilir ve yine eğilip bükülebilir de. Amaç her koşul altında devletli iktidarın ve erkekliğin bekasını korumak! Dolayısıyla dinci, cinsiyetçi, milliyetçi aşırılıkla yönetilen ülkelerden tutalım tam demokrasiyle yönetildiğini iddia eden ülkelere kadar söz konusu kadın hakları ve özgürlüğü olunca hemen devreye giren erkek iktidarının mülkiyeti ve hakları oluyor. Bu anlamda günümüz kapitalist modernite sistemi içerisinde kendisini sürdürür kılan ve bu sistemden beslenen tüm iktidar odakları, kadın düşmanıdır. 7 bin yıldır kadın için ve kadın varlığının beslediği yaşam için değişmeyen gerçek budur.

14 Mayıs’ta Türkiye bir seçime gidecek. Bu dönemin en kritik ve tayin edici seçimi olacağı herkes tarafından söyleniyor. Pozisyonlar Türkiye’nin gelecek yüzyılına göre alınıyor. Dolayısıyla bir araya gelmeyi sağlayan ilkeler protokollere bağlandı, ittifaklar kuruldu ve saflar netleşti. Seçim propagandasının meydanlara taşırılmasına ise sayılı günler kaldı.

Seçim amaçlı kurulan her ittifakın uzlaştığı ilkeler ve stratejik hedefler var. Bu ittifakların her biri bir ideolojik akla göre belirlendi ve tercihler de buna göre yapılacak. Türkiye’nin nasıl ve kim ya da hangi ittifak tarafından yönetileceğine karar verecek güç, halk olacak. Halk diye tabire kavuşan nüfusun yarısını ise Türkiye’de kadınlar oluşturuyor. Tüm alanlara kadının toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde katılımı hala sorunlu ve eksik iken, bu oran siyasi alanda dünya ortalamasına göre çok daha düşük. Cinsiyet kotasını kaldıran ve tam eşitlikle temsiliyeti esas alan tek parti ise hala HDP.

AKP-MHP faşist iktidarının mevcut politikaları Türkiye halklarına her alanda zarar verdiği gibi ürettiği şiddet dili ve politikalarıyla da Türkiye’yi günde en az 3 kadının katledildiği bir ülke haline getirdi. Siyasal, toplumsal ve ekonomik alanda kadınlara baskı ve şiddet gittikçe artış gösterdi. Kadınlara yönelik cins kırıma dönüşen erkek şiddeti, mevcut iktidarın belirlediği politikalarla meşrulaştırıldı. Kadınların büyük mücadeleler sonucu kazandığı hakları gasp edildi. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilindi.

Cumhur ittifakı’nın yeniden iktidara gelmesiyle değiştirilmesi ve hatta kaldırılması planlanan bir diğer kadın kazanımı, 6284 sayılı kanun ise tehlikede. AKP ve YRP arasında imzalanan protokolün temel maddelerinden biri de, bu kanunu yeniden ele almayı ve kaldırmayı içeren değişiklikler. Kadın hareketleri ve örgütleri kanunun yeterli ve etkin bir şekilde uygulanmamasından zaten şikayetçiyken, böyle bir durumda bu yetersiz halinden de olacaklar. Eğer Cumhur İttifakı iktidar olursa, bu ittifakta bir araya gelen partilerin ve ittifakı destekleyen tarikatların ideolojisi yaşamın her alanına hakim olacak. Özetle Türkiye’nin yeni yönetim biçimi şeriat olacak. Yani son yıllarda çokça konuşulan İran ve Afganistan’dan bir farkı kalmayacak. Temel amaç Türkiye’yi her alanda adım adım Afganistan’a dönüştürmek olacak.   

AKP dün olduğu gibi bugün de ve yarın da grup başkanvekili Özlem Zengin’in savunduğu gibi bir parti olmadı ve olmayacak. Dayandığı ideolojik zemin kadın özgürlüğü karşıtı. Dolayısıyla bir zamanlar Özlem Zengin’in “Türkçe’de kelimelerin dişil ve erili olsaydı AK Parti, dişil bir kelime olurdu. Bir kadın kelimesi olurdu. Çünkü AK Parti'yi inşa eden en önemli unsur kadınlardır. Bu ülkede AK Parti gelene kadar kadın kelimesinin adı yoktu Türkiye’de” sözleriyle savunduğu AKP, gerçek anlamda Özlem Zengin’in de içinde olduğu kadın düşmanı bir parti ve iktidar. Hiçbir iktidar döneminde kadınlar bu kadar şiddete uğramamış ve katledilmemişti. Hayat bu kadar nefes alınamayacak hale getirilmemişti. 

Dolayısıyla bu seçim en çok da kadınlar açısından kader tayin edici olacak. Kadınlar kendi gelecekleriyle Türkiye’nin de özgür ve demokratik geleceğini belirleyecek. Kadın kazanımlarını garanti altına almak için, özgür, demokratik ve eşit bir yaşam için doğru adrese yönelmek bu yüzden her dönemden çok çok daha önemli. Mevcut partiler içerisinde de kadınları böyle bir geleceğe taşıyabilecek tek parti de HDP.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.