Kan ve yıkımdan rant devşirmek
Forum Haberleri —

.
- Egemenlik peşinde koşanlar hem kendi halklarına hem de komşularına savaş ve yıkımdan başka bir şey getirmiyorlar. Bunun yerine barış ve birlikte yaşama yolu tercih edilseydi ne bu ölümler ne de bu ekonomik kayıplar ve yoksulluk olurdu.
ZEKİ AKIL
Filistin sorunu şimdi dünyanın en önemli gündemi haline geldi. Filistin’e barış geldi veya sorun çözüldüğü için değil. Hamas’ın İsrail’e sızarak yüzlerce insanın ölümüyle sonuçlanan eylem yapması ve ardından tırmanın savaş, gündemi işgal etti. Filistin sorunu 1948’lerden beri çatışmalı bir sorun haline geldi. İsrail’in kurulması Filistinlilerin topraklarından sürülmesini getirdi. Sorun giderek ağırlaştı ve bugüne sarktı, Filistin halkının trajedisi devam ediyor.
Filistin sorununun çözümü için Oslo’da görüşmeler yapıldı ve iki devletli bir çözüm üzerinde anlaşma sağlandığı dünyaya duyuruldu. FKÖ lideri Arafat bu görüşmelerde Filistin halkını temsil ediyordu. Ancak İsrail çözüm, adil bir barış yerine gücü esas aldı. Filistin’den peyderpey toprak kapmaya ve Filistinlileri de baskıyla bezdirmeye ve giderek etkisizleştirmeye çalıştı. Filistin halkı ve siyasi güçleri arasındaki çelişkileri artırmak ve güçlerini parçalamak için de uğraşıldı. Sonunda Hamas diye bir örgütlenme öne çıkarıldı. Ve Filistin Kurtuluş Güçleri Gazze’den sürüldü. Hamas oranın hakimi oldu. Hamas daha çok din farkını öne çıkardı. Zaten sorun Ortadoğu’da Arap ve İsrail, İslam ve Yahudi çelişkisine dönüşmüştü. Bu da çelişkilerin üzerine eklendi, sorun giderek bir kör düğüme döndü.
İran, Ortadoğu’da bir egemen güç olmak istedi. İsrail dünya egemen güçlerinin Ortadoğu ayağı olarak konumlanmıştı. İran bunu kabullenmedi. Bu açıdan Hizbullah ve Hamas gibi örgütleri destekledi. İran’ın savunma stratejisi de güvenliğini sınırları dışında sağlamaktı. Yani Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen’de ittifaklar kurarak, bazı güçleri destekleyerek tehlikeyi sınırlarından uzak tutmak istedi.
Türkiye de NATO üyeliğini kullanarak bölgede egemen bir güç olmak istedi. Özellikle Erdoğan’ın iktidarında Türkiye İhvancılara dayanarak BOP öncülüğüne soyundu. Türkiye’nin de bir Filistin’i vardı. O da tıpkı İsrail gibi vurarak, ezerek sorunu çözmek istedi. Üstelik Türkiye’nin Kürt sorunu cumhuriyetin kuruluşundan beri katliam, soykırım, inkar ve asimilasyon kıskacında kaldı. Yani Kürt halkı yüz yılı aşan bir süredir kan revan içinde. Bugün de Erdoğan faşizmi Ortadoğu’daki egemenliği önünde Kürtleri bir engel olarak görüyor ve ayaklarımıza dolanan bu zincirden kurtulacağız deyip saldırı ve katliamlarını artırıyor.
Türkiye’yi yönetenler bu tarihi sorunu zihniyetlerini değiştirerek, çatışma alanından çıkarıp barış ve demokratik yollarla çözmeye bir türlü yanaşmadılar. Kürtlere büyük acılar ve kayıplar yaşatıyorlar. Türk halkına da ağır bir ekonomik ve insani fatura çıkarıyorlar, Türkiye demokrasisini de faşizmin karanlıklarına gömüyorlar.
Görüldüğü gibi egemenlik peşinde koşanlar hem kendi halklarına hem de komşularına savaş ve yıkımdan başka bir şey getirmiyorlar. Bunun yerine barış ve birlikte yaşama yolu tercih edilseydi ne bu ölümler ne de bu ekonomik kayıplar ve yoksulluk olurdu. Hem İsrail’e hem de Türkiye’ye barış ve kalkınma hakim olurdu. Bu da bütün Ortadoğu’yu değiştirir, barış ve demokrasiyi hakim kılardı. Bu da bütün dünyayı etkilerdi. Daha yaşanılır bir dünyanın mümkün olduğunu ortaya koyardı. Çünkü Ortadoğu kendisiyle sınırlı kalan bir coğrafya değildir.
Önder Apo günümüz dünyasındaki paylaşım kavgalarını ve yeni egemenlik arayışlarını Üçüncü Dünya Savaşı olarak adlandırdı. Dünya savaşı topyekün yokmuş gibi görünse de parça parça gün yüzüne çıkıyor. ABD ve Avrupa, Rusya’yı kuşatmak için Ukrayna’yı NATO’ya almak istedi. Rusya buna Ukrayna’ya saldırıyla karşılık verdi. ABD ve NATO desteğini Ukrayna’nın arkasına vererek savaşı özünde Rusya ve kendi aralarındaki savaşa dönüştürdü. Bir yandan da Çin’i kuşatma, daraltma arayışlarına girdiler. Şimdi de ateş topuna dönmüş bir Ortadoğu seyrediyoruz.
İsrail ve Filistinliler enerjilerini ve maddi olanaklarını birbirlerini yok etmeye, vurmaya değil de kalkınmaya harcasalardı şimdi oralar cennet olurdu. İsrail ve Filistin halkları arasında bu düşmanlık ve nefret yerine güven ve ortak yaşam kültürü oluşurdu. Ortak bir devlet, federal, demokratik bir sistem açık ki, en doğru çözüm olurdu. Aynı şey Türkiye için de geçerlidir. Türkiye Kürtleri ezmek için trilyonlar harcadı. Bu kaynaklarla Türkiye hem Kürtlerin hem de Türklerin ortak cenneti olurdu.
Erdoğan, Türkiye’de antisemitizmi artırıyor, mazlum Filistin halkının acılarını kendisi için siyasi bir ranta dönüştürmek istiyor. Filistin halkı için etkili ve somut bir şey yapmaz. İsrail ve ABD’ye yaltaklanıp duruyordu. Bu iki ülkeyle ekonomik ilişkileri ve ticareti artırmak için anlaşmalar yaptı. Türkiye’de dini duyguları istismar ederek ve milliyetçiliği yükselterek siyasi etkisini ve kitle tabanını artırmak istiyor. Türkiye halkları bu oyunlara karşı uyanık olmalı.







