Karadeniz’de bir Kürt hikayesi

Statü, dil, demokrasi, adalet, eşitlik isteyen ve iktidar dışı olan herkesin “terörist” olarak görüldüğü ve “defol” denildiği bu günlerde Sibel filmi, ortak sözü beyazperdeye taşıyor: “Biz terörist değiliz!”
DENİZ NAZLIM / MA / ANKARA
Guillaume Giovanetti ve Çağla Zencirci’nin yönettiği Sibel, Avrupa ve Türkiye’deki sinemalarda vizyona girdi. Film, kadın mücadelesi ve kaybolan ıslık dili üzerinden oluşturduğu zemini, metaforları ve günümüze dair mesajlarıyla öne çıkıyor. Film, Giresun Kuşköy’de geçiyor. Kaybolmaya yüz tutmuş ıslık dilinin halen yaşadığı bir yer burası. Haliyle filim de kuş dili üzerinden bir kurguda ilerliyor. Konuşma engelli Sibel için, Kuşköy avantaj sağlıyor, konuşamayan Sibel ıslık diliyle çevresiyle anlaşabiliyor. Ailesi ve kız kardeşi ile yaşayan Sibel’in yaşamı kurt avında Ali ile tanışması ardından değişiyor ve artık ona çizilen yola karşı kendine bir patika açmaya başlıyor. Feodal bir yaşam tarzının hakim olduğu köyde geçen film, erkeğin rolüne eleştiriler getiriyor.
Sibel oyunu bozuyor
Film boyunca toplumun cezalandırma yöntemleri irdeleniyor. Köyün dışında yapılan ve köyün yapısını bozacak her eylem tecritle cezalandırılıyor. Bir geçiş olarak evlenme ritüelinin topluma yeniden ve yeni bir statüyle dâhil olmanın işlevine sık sık işaret ediliyor. Gelin kayalığında ateş yakmak ve kadınlarla dans etmek, bekâr bir kadının köye yeni (evlenmesi) bir statüyle dâhil olmasının koşulu olarak işleniyor.
Ancak Sibel burada oyunu bozuyor. Bir gece kayalıkta tek başına yaktığı ateş, köyün düzenine karşı gelirken, Sibel’in varoluş silueti kayalarda beliriyor. Köyde yaşamakta ve toplum dışında kalmamakta ısrar eden Sibel’i bir süre sonra takip eden Fatma ve Çiçek de kurulu düzenin dönüşümüne kadından yana kapı aralıyor.
Savaşacaksam kendim için savaşırım
Ali karakteri, kısa ama belirleyicisi role sahip. Sibel’in dönüşümünde ve karar almasında etkili. Oyunculuk performansıyla da dikkat çeken Ali karakterine BirGün’de çıkan bir yazı da yer verilmiş. “Asker kaçağı bir Türk erkeğinin” dağlarda gezmesinin mantıksız olduğu belirtilirken, PKK’den kaçan bir gerilla olmasının daha gerçekçi olacağı öneriliyor.
İnsanın zikri ile fikri arasındaki kuvvetli bağı hatırlatıp, Ali’ye geçelim. Film boyunca bize, Ali’nin savaşa yabancı olmadığı yönünde izlenimler veriyor. Ali derin bir çukurdan çıkıyor, açık yara tedavi etmesini biliyor, insan kemiğini hemen tanıyor, hipoderminin önüne geçebiliyor. Bu haliyle hayatta kalma yöntemlerine yabancı olmayan Ali, tanıdık bir laf ediyor; “Savaşacaksam kendim için savaşırım.”
Bu replik, Mahmut Yamalak’ın Mermer Kanatlı Kuşlar romanından bir pasajda, uzun yıllar kaldığı cezaevinden çıkan devrimcilere “neden cezaevinde kaldığını” sorgulayan karaktere verdiği, “kendim için…”, “mutlu olmak için…” cevaplarını, evrensel bir arayış içinde anlatmasını hatırlatıyor.
‘Biz terörist değiliz’
Filmin “terör” kavramına dair yaptığı vurgu neredeyse hiçbir eleştiri yazısında yer almamış. Terör kavramının amacı dışında ve geniş kullanıldığı, TMK diye bir kanunun olduğu bir ülkede bu noktayı gözden kaçırmak imkan dahilinde olmamalı. Ali’yle tanışması ardından, bir akşam Sibel, babasıyla dizi izlediği TV’nin başına geçiyor ve kanalların niteliği bir anda değişiyor. Sibel kanalları gezinirken; “Teröristler öldürüldü”, “Teröristler öl…”, “Terörist…” ve sonra bir kadın sesi; “Terörist değiliz.”
Dil ve statü talep eden Kürtlerin, cemevlerinin ibadethane kabul edilmesini isteyen Alevilerin, soykırımın tanınmasını isteyen Ermenilerin, DAİŞ’e karşı savaşan Kürtler ve Kuzeyli Suriyelilerin, muhaliflerin ve iktidardan yana olmayan her kesimin “terörist” olarak görüldüğü ve ülkeden kovulduğu günümüz Türkiyesi’nde, bizlerin sözünü Sibel beyazperdeye taşıyor; “Biz terörist değiliz!” Yetersiz ve cılız da olsa günümüz koşullarında Sibel filminin ötekiler için anlamı bu açıdan artıyor.
Hikâye yeni başlıyor
Film, final sahnesinin “basit” olmasıyla eleştirilere tabi tutuldu. Diğer festival filmleriyle karşılaştırıldığında bu olumsuz eleştiri anlaşılır olabilir. Ancak sade ve net mesajı da olumlu bir yan olarak görülebilmelidir. Bunun yanında Fatma’nın ablasının desteğiyle başını kaldırması, evlilikten başka hayatında bir yol görmeyen Çiçek’in, aydınlanır gülümsemesi, köyün düşmanı -Sibel’in avı- kurdun, aslında Sibel’in kendisi olduğunu anlamak, hikayenin bittiğini değil yeni başladığına işarettir.
4 ayda 26 ödül
Çağla Zencirci ve Guillaume Giovanetti’nin üçüncü uzun metrajlı filmi Sibel, 4 ayda yaklaşık 40 festivale katıldı, 26 ödül aldı. Filmin başrol oyuncusu Damla Sönmez, en sonuncusu Londra Film Haftası’nda olmak üzere 5 kez en iyi kadın oyuncu seçildi, film 4 kez en iyi yapım seçildi. 3 eleştiri, 3 izleyici, 3 de genç jüri ödülü var. Liste uzayıp gidiyor.
