Kavram kargaşası ve bilinç çarpılması

Forum Haberleri —

.

.

  • Devletin Kürt halkına karşı inkâr, imha ve asimilasyoncu siyaset ve zihniyeti değişmeden kim devlet yönetimine gelirse gelsin, temel sorun değişmeyecektir. Onun için çıkıp Erdoğan, Bahçeli ve Soylu gidecek demokrasi ve özgürlük gelecek demek tarihsel ve toplumsal bilinç yitimi anlamına gelir.

HARUN ŞIKAKİ


Kavramı şöyle tanımlayabiliriz, nesnelerin ya da olayların ortak özelliklerini kapsayan, bir ortak ad altında toplayan genel tasarımlara kavram deriz. Kavramları dille ilgili ifade edersek terim olarak karşımıza çıkar. Kavramlar nesnelerin soyut tasavvurları iken, bu tasavvurların dildeki karşılıkları ise terim olarak adlandırılmaktadır. Özcesi kavramlar aracılığıyla zihin ve bilinç dünyamızın kapasitesini oluştururuz.

İnsan bilinci; insanda farkındalığın, duyguların, algıların ve bilgi düzeyi olarak kabul edilen yetiler bütünüdür. Zihin ise; insanın bilgiyi içselleştirmesi, farkında olması, iç bakış ve akıl yoluyla yorumlama, duyumsama, algılamayı içermektedir. Kişinin kendisine, yaşantısına, çevresine, öteki kişilere; bir bütün olarak içinde yaşadığı dünyaya ilişkin farkındalığı, yaşanan deneyimlerden kendiliğinden doğan kendinin farkında olma görüngüsüdür. Bu manada insanın duygularına, algılarına, bilgilerine ve kavrayışlarına bağlı olarak kendini ve çevresini anlama, tanıma ya da bilme yetisidir.

Bu bakımdan kavram dünyamız ile bilinç dünyamız bir birlerini senkronize biçimde tamamlayan iki temel yetimiz oluyorlar. Bir benzetme yaparsak bilinç bilgi dünyamızın duvarı ise, kavramlar o duvarı oluşturan tek tek tuğlaları oluştururlar. Tuğlalar üst üste yığıldığında şekilsiz bir yığından ibarettir, ama bir ustanın elinden duvara dönüştüklerinde bir yapının oluşunu vücuda getirirler. Bilinç aynı zamanda bilgi ve kavramların estetize edilmiş hali olarak ifadeye kavuşur. 

Bilinç ögesi zayıf olunca, bunun kavramlara yansıması ve terim olarak dile gelişi de kargaşaya yol açar. Bilme edimi ile bilinen içerik arasındaki ilişki kurularak, içerik ve biçimde üst düzeyde bilinç oluşumu form kazanır. Bilince dönüşen bilgi ideolojik form olarak mücadele üslubunu geliştirir. Toplumsal mücadeleler açısından tarih perspektifi zayıf olan bilinç, terim olarak dilden dökülünce bilinç düzeyinde çarpıklığa yol açar. 

Kürt demokratik siyasal mücadele alanında dile yansıyan kimi bilinç düzeylerinde gelişen söylem ve kavramlarda bu sakıncalı durumu görüyoruz. Örneğin TC. devlet yapısının Kürtlere karşı yürütmüş olduğu inkâr, imha ve soykırım siyasetini salt Erdoğan, Bahçeli ve Soylu çete kliği ile açıklamak yetersizdir ve bu sakıncalı duruma örnektir. Kurdistan Özgürlük Mücadelesi siyasal, demokratik alanda devletin demokratik dönüşümü ve toplumsal özgürlükler alanını genişletilmesi için mücadele ederken, devlet içinde var olan demokratik zemini açığa çıkarmaya çalışır; devletin demokratik dönüşümünü esas alır. Fakat demokratik siyaset yürütülürken devletin imhacı, soykırımcı anlayışını devlet içinde yuvalanmış kliklerle açıklama gibi bir tutumdan da sakınılmalıdır. Devlet içinde yuvalanmış Erdoğan, Bahçeli ve Ergenekon çete kliği temsilcileri tabi ki bugünkü devlet konseptini temsil ediyor; devletin Kürt karşıtı, soykırımcı ve asimilasyoncu politikalarını yürüten güç oluyorlar. Bu çete kliğine karşı mücadele ederken unutmamak gerekir ki bunlar kendilerine verilen rol çerçevesinde birer figüran olarak dönemsel rollerini icra ediyorlar. Bunu dışında bunlara fazladan rol biçmek yanıltıcı bir yaklaşım olacaktır.

Bu figüran kişilikler ne ilk ne de sondurlar. Kürt halkına karşı yüz yılık devlet konseptine bakıldığında bu görülecektir. İttihat ve Terakki’den başlayıp günümüze kadar –figüranların ismi değişse de- devam eden inkâr, asimilasyon ve katliam politikaları hep devrede tutulmuştur. Devlet yönetimi ve kişiler değişse de bu politika kusursuz bir biçimde hep işlemiştir. Kişilerin, hükümetlerin bundaki rolü üslup farklılığı kadar olabilir. Bunun içindir ki mücadelemiz kişilere karşı değil, inkârcı, imhacı; asimilasyoncu ve katliamcı devlet politikalarına karşı bir mücadeledir. Kişilerin bundaki rolü çok abartılmamalıdır. Çıkıp “Erdoğan, Bahçeli ve Soylu kliğini yıkarsak bu konsepti ortadan kaldıracağız” demek gerçekçi değil, bu klik yıpranıp teşhir olursa devlet başka figüranlar bulmakta zorlanmayacaktır.

Kimi tarihsel koşullarda, özellikle de faşizm koşullarında yönetici klikle devlet o denli örtüşür ki ikisi eşanlamlı kullanılmaya başlanır. Halk ağzında kullanılmasında sakınca olmasa da, topluma öncülük eden devrimcilerin, aydın ve politikacıların böyle yaklaşmaları, ciddi hedef saptırmaya yol açabilir. 

Kürt Özgürlük Hareketi 45 yıllık mücadele tarihinde birçok özel savaş kliğini yenilgiye uğrattı. Ama, soykırımcı devletle savaş devam ediyor. Bu tür özel savaş kliklerinin deşifrasyonu, teşhir edilmesi katliamcı devlet konseptinde bir gedik açar, fakat onu yenilgiye uğratmaz. Onun için ağacı bırakıp dallarla uğraşmak nafile bir çaba olur. Elbette Kürt halkının özgürlük mücadelesi birkaç figüran kliğe karşı verilen bir mücadele değil; TC. Devletinin topyekûn inkâr, imha, asimilasyoncu ve soykırımcı zihniyet ve siyasetine karşı verilen bir mücadeledir.

Bu konuda bilinç, kavram ve terimlerin yerinde kullanılması gereklidir. Düşüncede soykırımcı devlet aygıtını demokrasiye duyarlı hale getirmek temel hedeftir; “hedeften sapma, bilinç bulanıklığına yol açar” özdeyişi düstur edinilmek durumundadır. Bilinç yoluyla toplumsal hafıza ve zihin kendi deneyimlerinin gerçekliğini kavrama edimini üretir. Bir toplumun zihinsel yaşamı ve geçmiş duyumları, onun algılarını, bilgilerini, bellek ve tutumlarını belirlemek durumundadır. Bunun dile dönüş hali kavramsal yetilerdir. Kişinin kendi içinde yaşadıklarına ya da dışarıda olup bitenlere yönelik incelmiş sezgisi, bütün yaşamı ve kavrayışı bilinç ögesi temelinde görüşe dönüşür.

Çünkü bilinç ağırlıklı olarak toplumsal bir deneyimdir. Geçmişten biliyoruz ki Ecevit, Evren, Demirel, Özal, Çiller figürleri devlet adına öne çıkan kliklerdi; bu klikler Kürt halkının özgürlük mücadelesi sonucunda teşhir ve deşifre edildikleri, yenildikleri için bir kenara çektirildiler. Şimdi de yerlerine Erdoğan,  Bahçeli ve Ergenekon faşist kliği iş başına getirildi. Mücadelenin diyalektiği budur. Bu kliği de teşhir etmek, deşifre etmek ve yenilgiye uğratmak öncekilerden çok daha fazla önemlidir. Fakat “bunlar gidecek, devlet düzelecek, demokrasi ve özgürlük gelecek” demek çok abartılı ve gerçek dışı bir yaklaşım olmaktadır. 

Bilinç, çoğu kez "farkında olma, farkındalık" ile aynı anlamda kullanılır. Toplumsal ve politik varlıkların “nesnel ve öznel” gözlem ve deneyleri olmak zorundadır. Tarihsel ve toplumsal deneylerimizden biliyoruz ki asıl olan TC devletinin Kürtlere karşı olan soykırıma dayalı zihniyeti ve buna dayalı politik konseptidir. Devletin Kürt halkına karşı inkâr, imha ve asimilasyoncu siyaset ve zihniyeti değişmeden kim devlet yönetimine gelirse gelsin, temel sorun değişmeyecektir. Onun için çıkıp Erdoğan, Bahçeli ve Soylu gidecek demokrasi ve özgürlük gelecek demek tarihsel ve toplumsal bilinç yitimi anlamına gelir. Bu devlet her zaman bir soylu veya soysuzu bulur, bundan fazla zorlanmaz. Kavram ve bilinç haritalarımızı ortaya koyarken hangi enstrümanı nerede ve nasıl kullanılabileceğimizi iyi ölçmek, biçmek ve değerlendirmek durumundayız. Mücadele ve siyaset argümanlarımızı bu temel üzerine kurarsak, var olan kavram kargaşası ve bilinç çarpıtmalarının önüne geçebiliriz. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.