Kaygan zemin

Haberleri —

“İt ürür, kervan yürür!” demişler. Şu sıralar ‘güya’ gündemi sarsan konular adına bunu demenin doğru olacağını düşünüyorum. Kervanları yürütmek adına belli başlı küçük piyonlar öne sürülecektir. Şah ve vezir hiçbir zaman piyonların derdine düşmezler. Bazen şah baktı olmuyor veziri bile gözden çıkaracak konumlarda durabilir. Bu oyunu oynayanların beş hamle ötesini planlamasıyla direk olarak bağlantılı bir durumdur. Var olan sistemi de bu yönde ele almalıyız.

Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı dönemine kadar inebiliriz. Tayyip Erdoğan’ın kendi çıkarları doğrultusundaki planlarını onaylamayan Gül ile arası bozuldu. Birisi cemaat, diğeri derin güçlerin kuyrukçuları oldu. Tayyip Erdoğan’ın getirmek istediği tek başkanlık sisteminin, sağlanması için öncelikle kendi hatlarını çizmesi gerekiyordu. Bu da ilk hedefte cumhurbaşkanlığı mevkiine gelmesi temelinde gerçekleştirilebilirdi. Kendi dar iktidarını başkaca temellendirmesinin yolu yoktu. İsrail’in kuruluşunda, geniş çaplı düşünen Gladio yapısının, biçtiği rolde de bu öngörülmektedir. Dörtlü sistem; artık tek adam, tek kafa, tek düşünce, tek iktidar ile sağlanacaktı. İşin daha derinine inecek olursak, bunların iktidar içi çatışmaların ötesinde olduğunu görebilmek gerekiyor. Nasıl ki AKP iktidarı ile cemaat arası çatışmaların daha derin sebeplerden doğduğu açıksa bu gündemin yanıtı da net ve açıktır. 

Polis devleti temelinde kendi iktidarını güçlendirmek istemesi, askeri gücü yanına çekme çabası, “Milliyetçi politikalar güdüyorum” ayakları çekmesinin tek nedeni, tek başına iktidar olma isteğinin altını doldurur. Bunun adına R. Tayyip Erdoğan salt olarak AKP’yi değil, cemaati de karşısına almıştır. Bu tarz gündem altı kazma çabalarına pek takılmamak gerektiğini düşünüyorum. Arkadan yürütülen şu, bu tarz küçük düşünmelerin ötesini gerektiriyor. “Neden o buna bunu dedi? Melih Gökçek adına Arınç, neden sansasyon yaratan açıklamalarda bulundu? Arınç, Melih Gökçek’i kastederek cumhurbaşkanına mı gönderme yaptı?” işte bu gündemin yaratılması da birilerinin istediği tartışma boyutlarıdır. Biz bu tür sorular ardında kaybolurken, birileri hedeflerindeki planlamaları devreye koyacak. Sonrası kim kime denirken, bir şeyler çoktan su yüzüne çıkarılmış olacak. 

Bunlar olurken padişah fermanı kendisi okudu: “Biz bugünlere itekleye itekleye geldik.”  İ-TEK’leyerek geldikleri doğrudur. Yalnız padişahın unuttuğu bir şey var ki, felaket: Dört kolluya bindirirler, kaydırarak indirirler… Süreci yürütecek olanın devlet yapısı olmadığı net ve açık değil mi ey aydınlar? Bu sebepten kimin ne dediğinden çok halkların ne söylediğine bakılmalı. Halklar artık barış temelinde demokratik bir ülkenin gerçekleştirilmesinden yanadır. Yine provokasyonlar ötesinde, halklar birleşme adına tüm adımları atmışlardır. Birbirlerine ilettikleri ses dalgaları bunların göstergesidir. Gezi’den Kobanê’ye diye boşuna söylenmiyordur herhalde. Siz ne dersiniz?

Biz ne hale getirildik de bu kadar dar ve basit yaklaşır olduk? Aydın geçinip, gündemde boğulanlar, at gözlüklerinin ötesinden bakmayı öğrenmeye çalışmalı. Uluslararası komploların ötesinde bir şey görebileceğinizi hiç sanmıyorum. Şu an iktidar içerisindeki çatışmalar, ülkemizin devlet yapısının bozuk olması ile direkt olarak da bağlantılıdır. Salt iktidar olarak ele alınması, yine bunu Ortadoğu’nun sınırları içerisinde değerlendirmeleri, küçük bir çocuğun bile aklına gelebilecek tespitlerdir. Birileri saltanat kurmak istiyor. Bu öyle bir saltanat olacak ki önü Amerika, arkası İsrail bilmem sol yanı hangi devlet olacak. Bir oradan bir buradan vurulacak bir halin ta kendisi kısacası. Kısacası, devlet yapısında bulunanların tümü bütün pozisyonlardan geçmişlerdir. Merhaba yeni Suriyeler, merhaba yeni İranlar!

Sonuca gelirsek; inanıyorum ki bunlara en güzel tokadı o çok aydınlardan önce, halklar atacaktır. Demokratik bir çözüm adına yine en büyük adımları atacak olanın kendisi de halklar olacaktır. Bizler için 10 madde adına kim ne demiş, ne dememiş hiç önemi yoktur. Bizler, Önderliğimizin yürüttüğü, barıştan yana olan çözüme inanıyoruz. İktidarda kimin ne dediği bu bağlamda aklımızı kurcalamıyor. Çünkü bizler bu doğrultuda neyi istediğimizin bilincindeyiz. Önemli soruları artık bizler soracağız: “Bizler ne istiyoruz? Halklar ne istiyor? Nasıl bir Türkiye, nasıl bir Kürdistan istiyoruz? Kaderlerimizi kim tayin edecek, bu eli tetik tutanlar mı? Bizler geleceğe yönelik nasıl bir yaşam koşullarını talep ediyoruz? Halklardan başka, halklar adına en doğru kararı kim verebilir? İktidar tekelinde oluşan çıkarcı zihniyetler bizim adımıza doğru kararlar verebilir mi?” Tam bu süreçte doğru sorular üzerinden doğru yanıtlar aranması gerekiyor. Emin olduğumuz bir şey var: Halklar en güzel soruları kimlerin yüzüne karşı ne zaman ve nasıl soracağını çok iyi biliyor. Onun dışında en güzel yanıtları bize halklar adına verebilecek olan da, halkların iradesi, öz güçleri olacaktır. Artık soru sorma hakkı da, söz söyleme hakkı da halklarındır. Artık ayak kesimi dedikleri halkların gücü engellenemeyecektir. Ayaklar baş olsun, iktidar defolsun.  Ha devlete de bir mesaj verelim; hani şu dört kolluya binme konusunda: Dikkat kaygan zemin! 

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.