Kayıp hazinelerin peşinde

Doğan Barış ABBASOĞLU Haberleri —

  • Tarihte kaybolmuş hazinelerin hikayeleri günümüzde de insanları cezbetmeye devam ediyor. Hala bu hazinelerin peşinde koşan avcılara göre hazinelerin yerlerini işaret eden rivayetlerin gerçeklik payı var.
  • Hazine avcılığının, kayıp hazine hikayelerinin revaçta olduğu bir coğrafyadan geliyoruz. Özellikle 1960'lardan ve 80'lere kadar oldukça popüler olan hazine avcılığı günümüzde modern ekipmanların rahatça sağlanabilmesi nedeniyle oldukça yayılmış durumda. İşte bu hikayelerden bazıları:

 

 

Azteklerin yağmalanan hazinesi

İspanyol sömürgeciler Orta Amerika’ya geldiği zaman bölgede Aztek İmparatorluğu ihtişamlı bir dönem yaşamaktaydı. 1519’da Hernan Cotes ve diğer İspanyol sömürgeciler imparator Montezuma’yla anlaştı ve kukla bir yönetimle imparatorluğun hazinelerini yağmalamaya başladı.

Rivayete göre Montezuma’nın 1520’da öldürülmesinin ardından Aztekler isyan etti ve 30 Haziran 1520 gecesi İspanyollar yanlarına büyük miktarda Aztek altını alarak başkent Tenochtitlan’dan kaçmaya çalıştı. Ancak İspanyol gemilerinden biri Texaco gölüne açılan ve günümüzde kurumuş olan bir kanalda battı.

Çok sayıda İspanyolun öldüğü o gece İspanyollar arasında "La Noche Triste" yani "Hüzün Gecesi" olarak anılagelir. İspanyollar birkaç ay sonra kayıp altını geri almak için geri döndü, ancak altının sadece bir kısmını geri alabildi.

Bu batıkta Azteklere ait bol miktarda altın bulunuyordu. Günümüzde birçok hazine avcısı Meksika’da Aztek hazinelerinin izini sürüyor. Geçtiğimiz yıl bir inşaat inşaat işçisi batık alanına yakın bir noktada bir külçe altın buldu. Bu külçenin kayıp hazineye ait olduğu tespit edildi.

 

 

Menkaure Lahdi

Mısır firavunu Menkaure'nin piramidi, yaklaşık 4.500 yıl önce Giza'da inşa edilen üç piramidin en küçüğüdür. 1830'larda İngiliz subay Howard Vyse Giza piramitlerini keşfetti ve zaman zaman yapılarda ilerlemek için yıkıcı teknikler kullandı.

Vyse, Giza'da Menkaure piramidinde bulunan süslü bir lahit de dahil olmak üzere bir dizi keşif yaptı. Vyse lahdi 1838 yılında Beatrice adlı ticaret gemisiyle İngiltere'ye göndermeye çalıştı, ancak gemi yolculuğu sırasında battı ve süslü lahit de sulara gömüldü. Bu geminin batığı halen bulunabilmiş değil.

 

 

Ahit Sandığı

Ahit Sandığı hazinesi Ortadoğu’daki en ünlü hikayelerde biridir. Tevrat'a göre Ahit Sandığı, üzerinde 10 Emir'in yazılı olduğu tabletlerin bulunduğu bir sandıktır. Tarihte sandık, eski İsrail'de Kudüs'te Kral Süleyman tarafından inşa edildiği söylenen bir tapınakta muhafaza ediliyordu. Bazen Birinci Tapınak olarak da adlandırılan bu tapınak, Yahudi halkı için dünyadaki en kutsal yerdi, ancak M.Ö. 587 yılında Kral Nebukadnezar II liderliğindeki eski Babil'den gelen bir ordu Kudüs'ü fethedip şehri yağmaladığında yıkıldı.

Bu tarihten sonra Ahit Sandığının izi kaybedildi. Ortadoğu ülkelerinde sık sık Ahit Sandığıyla ilgili olarak spekülasyonlar ortaya atılsa da bugüne kadar sandığa ulaşılmasını sağlayabilecek hiçbir kayda değer ipucu elde edilemedi.

 

 

Honjo Masamune kılıcı

Honjo Masamune, 1264 ile 1343 yılları arasında yaşamış olan ve birçok kişi tarafından Japon tarihinin en büyük kılıç yapımcısı olarak kabul edilen Gorō Nyūdō Masamune tarafından yapıldığı varsayılan bir kılıçtır. Kılıç adını, 16. yüzyıldaki bir savaştan sonra onu ödül olarak alan sahiplerinden biri olan Honjo Shigenaga'dan almıştır. Kılıç daha sonra, 16. yüzyılda bir dizi savaşı kazandıktan sonra Japonya'nın ilk şogunu olan Tokugawa Ieyasu'nun eline geçmiştir.

Dünya Savaşı'nın sonuna kadar Tokugawa ailesinde kalan kılıç, Amerika'nın Japonya'yı işgali sırasında, kılıcın ve benzerlerinin Amerikalılara karşı kullanılabileceği endişesiyle Amerikalı yetkililere teslim edildi. Ancak kılıç bir daha ortaya çıkmadı. ABD askerlerinin, ele geçirilen diğer Japon silahlarıyla birlikte kılıcı da imha etmiş olması ya da kılıcı Amerika'ya götürdükleri düşünülüyor.

  Ölü piskoposun hazinesi

1357 yılında São Vicente adlı bir gemi Portekiz'in Lizbon kentinden Fransa'nın Avignon kentine doğru yola çıktı ve kısa süre önce ölen Lizbon piskoposu Thibaud de Castillon tarafından satın alınan hazineleri taşıdı. Hazineler arasında altın, gümüş, yüzükler, duvar halıları, mücevherler, ince levhalar ve hatta taşınabilir sunaklar vardı. São Vicente, günümüz İspanya'sında Cartagena kasabası yakınlarında seyrederken, mürettebatı hazineyi ele geçiren ağır silahlı iki korsan gemisi tarafından saldırıya uğradı.

Antonio Botafoc adında bir adam tarafından komuta edilen korsan gemilerinden biri daha sonra karaya oturduktan sonra ele geçirilmiştir. Ancak Martin Yanes tarafından komuta edilen diğer korsan gemisi kaçmayı başarmıştır. Bu gemi ve mürettebatının izine bir daha hiçbir zaman rastlanmadı.

Bakır parşömen hazineleri

Batı Şeria'daki Kumran mağaralarında keşfedilen belki de en sıra dışı Ölü Deniz Parşömeni, bakır bir levha üzerine kazınmış ve büyük miktarda gizli hazinenin yerini anlatan bir metindir. Bakır Parşömen olarak adlandırılan bu metin Ürdün'de bir müzede bulunmaktadır. Parşömeni yazan antik yazarın gerçek mi yoksa efsanevi bir hazineden mi bahsettiği akademisyenler arasında tartışma konusudur. Parşömenin yazıldığı dönemde, M.S. 70 yılı civarında, Roma ordusu Roma yönetimine karşı ayaklanan Yahudi grupları yenilgiye uğratma sürecindeydi; Roma ordusu Kudüs'ü ele geçirmiş ve İkinci Tapınağı yıkmıştı.

Bazı akademisyenler Bakır Tomarda atıfta bulunulan hazinelerin Roma ordusu tapınağı yıkmadan önce saklanan gerçek hazineler olabileceğini düşünmektedir. Diğer araştırmacılar ise Bakır Parşömen'de bahsedilen hazine miktarının o kadar büyük olduğunu ve bunun bir efsaneden ibaret olması gerektiğini ileri sürmüşlerdir.

 

Nazi altını

Efsaneye göre, İkinci Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru, SS subayı Ernst Kaltenbrunner liderliğindeki bir Nazi kuvveti, işgalci Müttefik kuvvetler tarafından ele geçirilmesini önlemek için Avusturya'daki Toplitz Gölü'ne büyük miktarda altın batırdı. O zamandan beri çok sayıda arama yapıldı, ancak şimdiye kadar altın bulunamadı.

Bu hikayenin sadece bir efsane olması ve gerçekte göle altın batırılmamış olması mümkündür; ancak bazı araştırmacılar gölde görüş mesafesinin düşük olduğunu ve çok miktarda kütük ve enkazın altını bulma girişimlerini hem zor hem de tehlikeli hale getirdiğini belirtmişlerdir. Bazı dalgıçlar gölün sularında altın bulmaya çalışırken ölmüştür.

 

 

Michelangelo'nun Faun Maskesi

Bu mermer "Faun Maskesi" - yarı insan, yarı keçi mitolojik bir yaratık olan faun - 1475-1564 yılları arasında yaşamış olan ve genellikle sadece "Michelangelo" olarak adlandırılan İtalyan sanatçı Michelangelo di Lodovico Buonarroti Simoni'ye atfedilmiştir. Maske İtalya'nın Floransa kentindeki Bargello Müzesi'ne aitti, ancak 1944 yılında Toskana'daki bir kale olan Castello di Poppi'den çalındı.

Monuments Men Vakfı'na göre, Alman 10. Ordusu'na bağlı 305. Tümen'den askerler bu hırsızlıktan sorumlu. Askerler maskeyi 22 Ağustos ve 23 Ağustos 1944 tarihleri arasında çalmış ve bir kamyona yerleştirmişlerdir ve en son İtalya'nın Forli kentinde verdikleri bir mola sırasında görülmüşlerdir. Maskenin şu anda nerede olduğu halen bilinmiyor.

 

 

Moskova Çarlarının kütüphanesi

Korkunç İvan'ın ünlü kütüphanesinin, dedesi İvan III tarafından, karısının Konstantinopolis Kütüphanesi ve İskenderiye Kütüphanesi'nden el yazmaları da dahil olmak üzere eski kitaplardan oluşan bir koleksiyonu Moskova'ya getirmesiyle kurulduğuna inanılmaktadır. Korkunç İvan koleksiyona eklemeler yapmaya devam etmiş ve sonuçta ikinci yüzyıla kadar uzanan Yunanca, Latince, İbranice, Mısırca ve hatta Çince metinlerden oluşan geniş ve etkileyici bir kitap ve belge dizisi ortaya çıkmıştır. Bir 19. yüzyıl tarihçisine göre, koleksiyon Titus Livius'un Roma Tarihi ve Cicero'nun De republica'sı gibi nadir eserleri bile içeriyordu.

Koleksiyonun, şehirde sık sık çıkan yangınlardan korunmak için Moskova Kremlin'in bodrum katında tutulduğu düşünülse de bu, nihai kaderini çevreleyen teorilerden yalnızca biri. Kütüphane, Çar'ın ölümünden sonra kayıtlardan kaybolmuş, bazıları bir yangında yok olduğuna inanmıştır. O zamandan bu yana kütüphanenin yerini tespit etmek için pek çok çaba sarf edilmiş, Rus arkeolog Ignatius Stelletskii gibi bazı uzmanlar tüm hayatlarını bu arayışa adamışlardır. Ne yazık ki, efsanevi koleksiyon bugün tarihe karışmış durumda.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.