Kim kimin kanını, soluğunu önce tüketecek?

Aykan SEVER yazdı —

  • "Soğuk savaş" döneminde dengeler işi sıcak savaşa dönüştürmeme üzerine kuruluydu. Artık böyle bir durumdan söz etmek mümkün değil. Şimdi ötekinin kanını, soluğunu önce tüketenin "kazanacağı" acımasız bir girdabın içindeyiz.

Haftalık yazılarda çoğu zaman 3. Dünya Savaşı'yla bağlantılı yerkürenin genelindeki önemli gelişmeleri özetlemeye çalışıyorum. Elbette her zaman yeni bir çok şey oluyor ancak genelde nitelik itibariyle "yenilikler"den söz etmek mümkün değil. Buna rağmen "savaş oyunu"nun eskisine nazaran çok daha açıktan ve şiddete/güce dayalı oynanmakta olduğunu görülüyor.

ABD, Ukrayna savaşını yeni silah yardımlarını artırarak savaşta Kiev yönetimini ayakta tutup, Rusya'yı alabildiğine "yıpratma stratejisi"ni sürdürüyor. (Son olarak 300 km menzilli ATACMS füzelerinin verileceği açıklandı. Bu kaçınılmaz olarak savaşın alanını genişletir.) Başarılı olmadığı söylenemez. Artık insan hakları, savaş suçu vb. edebiyatı yapmaktan da vazgeçen Biden yönetiminin önünde uranyumu azaltılmış mermiler, misket bombalarını sahaya sürmesi için bir engel yok. Rusya'nın kaynaklarının özellikle savaşacak insan bulma anlamında azaldığı açık. Benzer bir durum, hatta fazlasıyla Ukrayna için de geçerli.

Ukrayna savaşının Rusya'yı yıpratması kendini bir çok cephede göstermeye başladı. Putin yönetimi en son Dağlık Karabağ'ın kalan kısmının Azerbaycan tarafından işgalinde -olayda kendi 5 askerinin Azeri ordusunca öldürülmesine rağmen- Aliyev'i destekleyerek/önünü açarak zevahiri kurtarmaya çalıştı. Aliyev diktası dünyanın gözü önünde "etnik temizlik" gerçekleştirdi. Sıra Ermenistan'ın Rusya'nın nüfuz alanından çıkmasında. Ancak savaşı karakterize eden post-modern durum gereği muhtemelen bu süreç İsrail-TC-Azerbaycan ittifakının yeni işgal tehditleri altında, Paşinyan yönetiminin NATO/Batı'ya bağlanıyorum derken Ermenistan'ı TC'nin valiliğine dönüştürmesiyle sonuçlanacak. Böyle bir olasılık Çin, İran ve Rusya'ya karşı Orta Asya'da bir blok oluşturmak isteyen ABD-İngiltere stratejisine önemli ölçüde uygun. Nitekim Biden BM zirvesi sürecinde Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan ile ABD devlet başkanlarının katıldığı C5+1 formatındaki Orta Asya-ABD Devlet Başkanları Birinci Zirvesi New York'ta düzenlendi. Biden'ın derdi paylaşım savaşında bu ülkeleri çeşitli vaatlerle yanına çekerek, Rusya'dan uzaklaşmaları, İran'a karşı tutum almaları daha önemlisi ise Çin'in bir kuşak bir yol emperyalist stratejini sabote etmeleri için bu ülkeleri teşvik maksadı taşıyor. Rusya'nın güçten düştüğü bir dönemde ABD'nin bu ülkeleri ayartmasının zor olacağını sanmam. 

Ayrıca Güney Kafkasya'da Gürcistan üzerinden Güney Osetya ve Abhazya meselesiyle bağlantılı Rusya'ya karşı yeni bir cephe açılması olasılığı giderek artıyor. Umarız gerçekleşmez ancak böyle bir savaş Putin yönetimini zayıflatsa da bölgede onulmaz yaraların deşilmesini de sağlar.

Çin, Esad'ın ziyaretiyle Suriye ile ilişkileri stratejik boyuta taşırken; ABD de Pasifik hattında Çin’e karşı savaş hazırlıklarını hızlandırıyor. Bu hafta başı Washington'da iki günlük Pasifik Adaları Zirvesi düzenlendi. Zirveye ABD'nin yanı sıra 18 ada ülkesi katıldı. Biden yönetimi elbette açıktan olmasa da bu zirve vesilesiyle bölgedeki ada ülkelerini Çin'e karşı olası savaşa hazırlamaya ve bu ülkelerin ABD'ye bağlılıklarını güçlendirmeye ihtiyaç duyuyor. ABD benzer baskıları özellikle ticari ilişkiler anlamında AB üzerine de kuruyor. Otomotiv üretiminde Çin'le rekabet edemeyen Scholz yönetiminde bu tür "talepler"in karşılık bulması zor olmuyor. Almanya'da ırkçılığın artması ve neo-faşizmin yükselmesi de elbette tesadüf değil.

Yalnız son dönem çeşitli Avrupa ülkelerinde yapılan bazı anketler 2028'de Çin'in dünyanın en güçlü ülkesi olarak ABD'nin yerini alacağı görüşünün ağır bastığını gösteriyor. ABD elbette bundan rahatsız. Washington açısından 3. Dünya Savaşı'nı genişletmenin zaruriyeti burada yatıyor.

"Soğuk savaş" döneminde dengeler işi sıcak savaşa dönüştürmeme üzerine kuruluydu. Artık böyle bir durumdan söz etmek mümkün değil. Şimdi ötekinin kanını, soluğunu önce tüketenin "kazanacağı" acımasız bir girdabın içindeyiz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.