Kimin yöneteceği değil nasıl yöneteceği önemli

Sebahat Tuncel

Sebahat Tuncel

  • Cumhur İttifakı'ndan iktidarı devralmak isteyen Millet İttifakı'nın da yapısal sorunlara çözüm olamayacağını söyleyen Kürt siyasetçi Sebahat Tuncel, “Mesele iktidara kimin geleceği değil, Türkiye’nin nasıl yönetileceğidir" diyerek, Emek ve Özgürlük İttifakı'nın önemine işaret etti.

 

Türkiye’de siyaset, yaklaşan seçimler için hazırlıklarını hızlandırdı. AKP-MHP blokunun oluşturduğu Cumhur İttifakı, iktidarını kaybetmeme üzerine kurguladığı politikalarını sürdürüyor. Millet İttifakı da “az kaldı, gidecekler” söylemiyle umut yaratmaya çalışıyor. Bu süreçte kurulan Emek ve Özgürlük İttifakı ise yeni bir yol sunuyor. Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eşbaşkanı Sebahat Tuncel, rehin tutulduğu Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nden MA'dan Berivan Altan'ın yaklaşan seçimler, ittifaklar ve temel sorunların çözümüne dair sorularını yanıtladı.

Sistemin değişmesi gerekir

AKP-MHP blokunun, topluma yabancılaştığını, toplumu denetim altında tutmak için devletin tüm baskı ve zor araçlarını devreye koyduğunu, halkın iradesini gasp ettiğini; iktidarını sürdürmek için her türlü hukuksuzluğa, hak gaspına, mafyatik yönetim anlayışına sarıldığını belirten Tuncel, böylece tüm toplum üzerinde korku salan bir levihatına dönüştüğünü söyledi. Bu krizden çıkış yolunun iktidarın el değiştirmesi olmadığını kaydeden Tuncel, şöyle devam etti: "Sistemin değişerek halkların, kadınların, işçilerin söz ve karar sahibi olacağı yeni yönetim anlayışının, demokratik cumhuriyeti inşa edecek ekonomik, siyasi, toplumsal sorunlara çözüm üretmesi lazım. Seçim atmosferine girdiğimiz bir süreçte sadece iktidardakilerin değişmesi değil, Türkiye halklarına nasıl bir gelecek öngörüldüğü sorusuna da cevap verilmesi gereklidir. Eskiyi istemiyoruz, evet ama yeni ne vaat ediyor, nasıl bir düzene davet ediyor halkı, kadınları, gençleri emekçileri…"

Cumhur ve Millet ittifaklarının, iktidar ve güç olanaklarının kimin elinde olacağıyla ilgilendiğini; Millet İttifakı'nın merkez sağda konumlandığını ve yapısal siyasal krizleri çözmekten çok uzak olduğunu söyleyen Tuncel, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın önemine dikkat çekti. Tuncel, eğer ittifak güçleri sürece cevap olacak doğru politikalar geliştirir ve bu politikaları toplumla buluşturursa sadece kendisini geliştirip güçlendirmekle kalmayacağını, diğer iki blokun politikalarına da yön verebileceğini ifade etti. 

Parçalı duruş aşılmalı

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın özgürlükçü bir sistem sunması ve kendisini seçimle sınırlandırmaması gerektiğini söyleyen Tuncel, şunları belirtti: "Türkiye’nin çok kimlikli, çok inançlı, çok kültürlü yapısı dikkate alınarak, kadınların, gençlerin, işçilerin, inanç gruplarının, halkların yönetim mekanizmasına katılabileceği demokratik özgürlükçü, yerinde yönetim, halkın öz örgütlülüğünü esas alan bir politik programa ihtiyacı vardır. Halktan, işçiden, toplumda, kadınlardan koparılan politikayı, yeniden toplumla, kadınlarla, işçilerle buluşturmak hedeflenmelidir. Politikaya, kendine yabancılaştırılmış emekçilerin, kadınların, halkların yönetime katılmasını, kendi geleceğini kendisinin belirleyeceği, iradesinin gasp edilmediği, emeğinin sömürülmediği bir yönetim anlayışı, mekanizmasını geliştirerek geleceğimizi güvence altına alabiliriz. Bu da ancak radikal demokrasi çizgisinin geliştirilmesi ile mümkündür. Bunu da ancak sol, sosyalist güçler, demokrasi ve özgürlük güçleri, gençlik ve kadın hareketleri yapabilir. Fakat bu alanlardaki dağınık ve parçalı duruş ne yazık ki demokratik cumhuriyet inşa sürecini demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü, eşitlikçi bir sistemin geliştirilmesini geciktirmektedir. Bu süreçte birlik ve dayanışmanın gelişmesi, ortak hareket etmek hayati önemdedir.

Geleceği şekillendirir

Özgürlük blokunun genişlemesi ve güçlenmesi Türkiye’nin geleceğini şekillendirecektir. Sosyalist hareketlerin, alternatif hareketlerin, ideolojik-politik programları farklı olabilir. Bunun yan yana yürümeye engel olmaması gerekir. Farklılıklarımızı koruyarak ortaklıkları çoğaltarak, güçlendirerek, bu kritik süreci aşabiliriz. Bir arada yürümesini engelleyen en temel konunun Kürt sorunu olduğunun farkındayım. Kürt sorununun çatışma zemininde tutulması kalıcı bir çözüme evrilmemesinde devletin yaklaşımı kadar bir kısım solun (emek ve özgürlük bloku dışında kalan) yaklaşımı, Kürtlerle bir arada yürüme konusundaki ikircikli yaklaşımının da etkisi var.  HDP’yi sistem içi bir parti olarak değerlendirip emek ve özgürlük masasında yer almama gerekçesinin temelinde de Kürt özgürlük sorunu olduğunu düşünüyorum. Şu anda mesele iktidara kimin geleceği, kimin cumhurbaşkanı olacağı değil. Mesele Türkiye’nin nasıl bir rejimle yönetileceğidir. Bu açıdan Emek ve Özgürlük İttifakı tam zamanında sorumluluk üstlenmiştir."  ANKARA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.