Kimlere borçlu olduğumuzu unutmayalım

Kültür/Sanat Haberleri —

Çizim: Sinan Hezer

  • Kültür ve sanat kurumlarımıza bu kadar yönelimin olduğu bir dönemde, Kürt aydınlarının tepkisi neden bu kadar cılız peki?

ERGÎN KANÎREŞ

Kürt özgürlük hareketinin doğuşuyla birlikte, Kürt halkının en önemli kazanlarımdan biri de 1990 yıllardan itibaren özellikle Türk metropollerinde ve Kürdistan’da kültür ve sanat alanının her zorluğa rağmen kurumsallaşmasıdır.
Sayısız faili meçhul, gözaltı, işkence ve baskıya rağmen “İmkansız olan bir şey yoktur!” diyenler imkansızı başardı. Kaybolan bir halkın tarihi ve bitirilmek istenen Kürt kültür ve sanatı ancak kurumsal araştırmalarla yeniden açığa çıkarılıp sahiplenilebilir, üretilip devam ettirilebilirdi.
Kurumsallaşmayla beraber kültürümüzün renkliliği, sanatımızın çağlardan günümüze dünya tarihine katkıları açığa çıkarıldı. İlke olarak sanatçı örgütlemesi değil, sanat örgütlemesi esas alındığından, Kürt halkının kültür ve sanatına katkı sunuldu.

Köprü rolünü oynadı
Kurumlarımız, sanatımızın her dalında olduğu gibi müzikte de tarihten günümüze köprü rolünü oynadı. Kürt müziği sanatçıları müzik tarihini, müzik geleneklerinin gerçeğini aramaya başladı. Kürt tarihinde, kültürü ve sanatında dengbêjlerin bireycilik ve sermayeden uzak fedakarlığını gördü. Avrupa’da, Kürdistan’da ve Türk metropollerinde emek ve ter kokan, bedel kokan kurumlarda müzik sanatçıları yetiştirildi. Şimdi tanıdığımız çoğu sanatçı o zorlu emeklerin, bir adım dahi tökezlemeden yürütülen ve ilmik ilmik örülen çalışmaların fidanlarıydı. Özellikle bahsettiğim dönemlerde
bırakın Kürt kurumlarının sanatçısı olmak, o kurumların eşiğinden geçmek bile bir sanatçı için bambaşka bir lütuftu.

Kapitalist moderniteyi ve bireyciliği aşmak
Başka halkların gözünde kendi sanatçıları sadece müzik sanatçılarıydı ama Kürt halkının gözünde ise eserleriyle, mücadeleleriyle, duruşlarıyla kapitalist sisteme boyun eğmeyen, ne pahasına olursa olsun kurum mirasımıza sahip çıkan, asla ve asla halkının kavgasına sırt dönmeyen kültür-sanat
militanlarıydı. Çünkü sanatçılarımız, Ozan Mizgîn’in, Serhat’ın, Sefkan’ın, Ali Temel ve nicelerinin sanatlarıyla Kürt halkında yarattığı ruhun, düşünsel devriminin ardıllarıydı.
O günlerden bu güne yeni bir yüzyıl devrildi. Yeni yüzyılla çok şeyler
değişti ve değişmeye de devam ediyor. Ama Kürt halkı ve sanatçısı için değişmeyen bir şey var; Kürt halkının yazarı, bilgesi, Mezopotamya Kültür Merkezi’inin kurucularından Apê Musa’nın dediği gibi; “Duymazdı bir Allah’ın kulu çığlığımızı ve dağlara sevdalanırdık, karabasan gecelerin sabahında. Direnmek kalırdı Kürde. Çünkü yaşamanın bir diğer adı da direnmektir.”
Direnerek Kürt halkının kurumlarını sahiplenmek, direnerek kültürümüze ve sanatımızı sahiplenmek, direnerek kapitalist moderniteyi ve bireyciliği aşmak.

Aydınların tepkisi neden bu kadar cılız?
Bilindiği gibi çok yakın bir zamanda, artık Türk devletiyle özdeşleşen Kürt kurumlarını kapatma saldırısına, güya medeniyetin ve demokrasinin beşiği olan Avrupa ülkelerinden Almanya da katılarak, Kürt halkının kültür ve sanat kurumları olan Mezopotamya Yayınevi ve Mîr Müzik’i kapattı. Tüm yazılım ve ses arşivlerine el koydu. Kültür festivalleri gerekçesiz iptal edildi. Her kesime ve her şeye beşiğinde yer veren, medeniyet ve demokrasi havariliğine
oynayan Avrupa ülkeleri, Kürt kültür ve sanat çalışmalarına,aktivitelerine tahammülsüzlüğün zirvesini yaşıyor.
Nerede olursa olsun kültür ve sanat kurumlarımıza bu kadar yönelimin olduğu bir dönemde, Kürt kültür ve sanat aydınlarının tepkisi neden bu kadar cılız peki?

Bir sözünüz yok mu?
Özellikle müzik sanatçılarımızın mücadeleci direngenlik ruhu, neden kapitalist yönelimlere karşı bu kadar vurdumduymaz ve tepkisiz. Abartısız söyleyebilirsek, bu ruh hali sanatçılarımızın eserlerinde o kadar net bir şekilde yansıyor ki hissetmemek imkansız. Bunun karşısında, elbette yıllardır “sitûn” gibi dimdik duran, emeğiyle katkı sunan, kurumunu dün olduğu gibi bu gün de sahiplenen müzik sanatçılarımız vardır. Haksızlık edip emeklerine saygısızlık yapamayız. Peki sizin de direnmeyen müzik sanatçısına, sosyal medya programlarını kurumundan daha üstün görene, kapitalizmin ve bireyciliğin zirvesini yaşayana, emekler üzerinde kendini var edene, ne oldum delisi olana, popülizmin sarhoşluğunu yaşayana, halkına ve değerlerimizin temsili olan kurumlara sırtını dönüp, bağımsız sanatçı profiline girenlere, sağda solda, “ama ve fakat”larla kendine haklılık kılıfı arayanlara söyleyecek bir sözünüz yok mu?
Kürt halkının bir ferdi olarak benim bir sözüm var. Bırakalım Kürt müziğini, Kürt kelimesinin dahi bahsinin edilmediği zamana tanıklık ettik birçoğumuz. Bugünleri kimlere borçlu olduğumuzu unutmayalım diyorum?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.