Kızımı bir kez daha katlettiler

Kadın Haberleri —

Şefika Gültekin

Şefika Gültekin

  • Katledilen Pınar Gültekin’in annesi Şefika Gültekin: "Karar verildiğinde beynim durdu. Kızım bir kez daha katledildi. Bu kadarı da olamaz dedim. Bu kararla birlikte adalete olan son umudum da bitti."

ERDOĞAN ALAYUMAT/ İSTANBUL

Pınar Gültekin’in “canavarca hisle” öldürülmesi üzerinden iki yıl geçti. Pınar’ı öldüren, ardından cesedini yakan, üzerine beton döken ve ormanlık alana atan katili Cemal Metin Avcı 23 yıl ceza aldı. Eziyetle öldürerek işlediği bir cinayetten sadece 14,5 yıl yatarak kurtulacak. Suça ortak olan, delilleri karartan aileye de beraat verildi. Pınar’ın annesi Şefika Gültekin, “Devlet katilleri koruyor. Eğer gerçekten devlet katillere hak ettiği cezayı verseydi, bu kadar kadın katledilmezdi. Bu ülkede adalet yok” dedi. 

Ağırlaştırılmış müebbetten 23 yıla

Türkiye’de yargı, kadın katillerine “haksız tahrik indirimi” vererek, katliamlarının önünü açıyor ve kadın katliamlarını meşrulaştırıyor. Pınar’ın katili Cemal Metin Avcı’nın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası da “haksız tahrik indirimi” uygulanarak 23 yıla indirildi. Muğla 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 21 Haziran’da verdiği kararla sadece Avcı değil cinayete yardım ettiği için hakkında müebbet hapis cezası istenen kardeşi Mertcan Avcı da beraat etti. Avcı'nın annesi Ayten Avcı, babası Selim Avcı, eski eşi Eda Karagün ve ortağı Şükrü Gökhan Orhan’ın da, "delilleri yok etme ve gizleme" suçu işlediklerinin sabit olmadığı savunularak beraatlerine karar verildi, dosya kapatıldı. 

Ceza değil ödül!

Katil Metin Avcı polis ifadesinde ‘kıskançlık krizine girdiği’ ve kavga sırasında Gültekin’i öldürdüğünü yalanına sarılsa da Adli Tıp Kurumu raporuyla Pınar’ın boğulduğu ardından yakıldığı belgelendi. Hatta rapora göre Pınar yakıldığında hala yaşıyordu! ATK raporuna ve katilin her mahkemede verdiği çelişkili ifadelere rağmen mahkeme katile “canavarca hisle ve tasarlayarak öldürme” fiillerinden ceza vermedi.

Gazetemize konuşan Pınar Gültekin’in annesi Şefika Gültekin, adalete inançlarının kalmadığını belirterek, “Katilin bir daha dışarıyı görmemesi gerekiyordu ancak mahkeme onu koruyarak ödüllendirdi” dedi. “Türkiye’de her gün onlarca kadın katledilirken mahkeme nasıl oluyor da böyle bir karar verebiliyor” diye soran anne Gültekin, “Devlet katilleri koruyor. Eğer gerçekten devlet katillere hak ettiği cezayı verseydi, bu kadar kadın katledilmezdi. Bu ülkede adalet yok. İlk günden kararın bu olacağı belliydi. Adaletin çıkmayacağı belliydi. Adalet bu değil” diye isyan etti.

Kızım bir kez daha katledildi

Muğla 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararın kabul edilemez olduğunu belirten Gültekin, “Kararla kızım bir kez daha katledildi” diyerek şöyle devam etti: “Karar verildiğinde beynim durdu. Bu kadarı da olamaz dedim. Mahkeme öncesi adaletin tecelli edeceğine dair birazcık da olsa umudum vardı. Ama bu kararla birlikte adalete olan son umudum da bitti. Kararı kabul edemiyorum. Geceleri uyuyamıyorum. Adalet sağlanmadan da rahat etmeyeceğim. Kızımın katili hak ettiği cezayı alana, adalet sağlanana kadar da mücadele edeceğim.” 

 

.
Züleyha Gülüm

Yasa erkeklere özel

Pınar Gültekin davasında katile uygulanan “haksız tahrik indirimi” pek çok kesim tarafından da tepkiyle karşılanıyor. HDP Milletvekili Züleyha Gülüm, “haksız tahrik indirimi”nin kadın davaları açısından bakıldığında bir erkeklik indirimi olduğunu söyledi. “Haksız tahrik indirimi”nin “erkekler için özel olarak uygulanan bir yasa maddesi” haline geldiğini dile getiren Gülüm şu değerlendirmede bulundu: “Normal koşullarda başka dosyalarda uygulanmayan bu madde ile kadınlara yönelik cinayetlerde “haksız tahrik indirimi” adı altında ‘erkeklik indirimi’ yapılıyor. Erkek yargı, kadınları katleden erkekleri yargılamak istemiyor. Çoğu kez kamuoyu baskısı alenileşmiş ve herkes tarafından bilinen suçlarda artık ceza verememe durumuna gelindiği zaman bu kez de indirim yöntemi devreye giriyor ve çok az cezalarla erkek failler ağır cezalardan kurtuluyor.”

Yargı boyun eğmeye zorluyor 

Gülüm, “Yargı kadın katillerine verdiği cezaları ‘haksız tahrik indirimi’, ‘infaz erteleme’, ‘denetimli serbestlik’ yöntemleri ile kuşa çeviriyor. Kadına dönük düşmanca tutumla erkek devlet egemenliği ‘kadınlar itaat etmek zorunda, şiddete, baskıya, aile içinde veya aile dışında erkeklerin isteklerine rıza göstermek zorundadır’ diyor” diye aktardı.

“Haksız tahrik indirimi”nde Yargıtay’ın rolüne de dikkat çeken Gülüm, evlenme teklifini reddettiği erkek tarafından öldürülen Hatice Kaçmaz davasını hatırlatarak şunları söyledi: “Yargıtay Ceza Genel Müdürlüğü ‘Hatice Kaçmaz eğer evlenme teklifini kabul etseydi öldürülmeyecekti’ şeklinde bir yorum yaparak katile “haksız tahrik indirimi”nde bulundu. Bu kararla kadınlara ‘itaat edin, erkeğin istediğini yapın, yoksa canınızdan olursunuz. Ben de bu durum karşısında gerekli cezayı vermem’ demek istiyor. Yargıtay’ın verdiği kararlar bağlayıcıdır. Bu kadar üst bir mahkeme bu kararı verirince Pınar Gültekin davasında da yerel mahkeme kalkıp ‘erkeklik indirimi’ yapabiliyor.”

İstanbul Sözleşmesi’nden neden çıkıldı? 

Kadına karşı erkek devlet şiddeti tanımının yapılması gerektiğini kaydeden Gülüm, yapılan düzenlemelerin hiçbirinin kadına yönelik şiddeti önleme derdinin olmadığını kaydetti. Gülüm, “Kadına yönelik şiddeti önleme derdi olan bir iktidar İstanbul Sözleşmesi’nden neden çekilir” diye sordu. 

.
Fidan Ataselim

İçtihat mı oluşturulmaya çalışılıyor?

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sözcüsü Fidan Ataselim “Mahkemeler kadının işlediği haksız fiil konusunda tatmin edici gerekçeler sunamadan erkekleri kayıran tutum sergiliyor” diyerek şu uyarıda bulundu: “Kimi davalarda görüyoruz ki yerel mahkemeler haksız tahrik indirimi uygulamamış, fakat istinafta ve Yargıtay’da karar bozularak haksız tahrik indirimi uygulanmış. Bu şekilde içtihat mı oluşturulmaya çalışılıyor? Bu riskin altını çizmek isterim.”

Katledilen kadınlar suçlanıyor!

Artık kendini savunamayacak durumda olan, katledilmiş kadınların ‘hayattayken işlediği iddia edilen fiiller üzerinden  erkeklere indirim uygulanmasının adil olmadığını, ayrımcı bir politika olduğunun altını çizen Ataselim, “Haksız tahrik, öldürülen kadının fiilleriyle ilgili. Burada haksız fiilin ne olduğu konusunda tatmin edici bir gerekçe vermeyen mahkemeler Pınar Gültekin davası gibi pek çok davada erkeklere ayrımcı bir indirim uygulamanın, erkekleri kayırmanın bir metodu haline gelmiş durumda” dedi.

Bahanelerin hepsi aynı

Ayşe Tuğba Arslan’ının katledilme davasına da işaret eden Ataselim, “Arslan 23 kere şikayetçi olmasına ve korunmamış olmasına rağmen katiline “haksız tahrik indirimi” uygulandı. Bahanelerin hepsi aynı. Yine kadınların kendi hayatlarıyla ilgili verdiği kararlara dayanarak bu ayrımcı indirimler veriliyor” diye belirtti.

Katletmeye meşruiyet kazandırıyor!

Ataselim hangi durumlarda haksız “tahrik indirimleri” uygulandığını şöyle sıraladı: “Evliyken ya da boşanmışken ‘başka biriyle görüşüyordu, telefonla biriyle mesajlaşıyordu, erkekliğime laf etti, karnımdaki çocuk senden değil dedi, yemeği tuzsuz yaptı, lafımı dinlemedi...’ Tüm bu bahaneler bir kadını öldürmenin gerekçesi olabilirmiş gibi meşruiyet zemini yaratıyor.”

İdam tartışmasıyla gölgeliyor

“Bilinçli olarak mı acaba bu kadar çok “haksız tahrik indirimi” veriliyor?” sorusunun sorulması gerektiğini belirten Ataselim, idam tartışmalarının gündeme getirilmesine tepki gösterdi ve İstanbul Sözleşmesi’nin önemine vurgu yaptı: “Çünkü, sözleşme önce önlemek diyor, önleyici politikalara işaret ediyor. Bütünlükten yoksun, sadece idamın gündeme getiriliyor olması, siyasi iktidarın kendi sorumluluğunu yerine getirmediği için işlenen kadın cinayetleri ve çocuk istismarları karşısında ortaya çıkan toplumsal tepkiyi suistimal etmesi demektir. İdam, toplumun meşru tepkisini istismar etmek anlamına gelir. Bu sonucun sorumlusu siyasi iktidarın kendisi. İdam tartışması ile bunu gölgeliyorlar.” 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.