KJK: Êzîdî kadınları unutmadık
Kadın Haberleri —

Êzîdî kadınlar
- KJK, DAİŞ ve türevlerinin kaçırdığı, katlettiği, tecavüz edip köle olarak tuttuğu kadınların sayısının her geçen gün arttığına dikkat çekerek, kadın kırımınının uluslararası güçler ve bölge devletleri tarafından açık veya zımnen yürüttüldüğünü ifade etti.
- Ortadoğu halkları ve kadınları olmak üzere, bütün dünya halklarını yaşanan bu soykırım ve kadın kırım politikalarına karşı tepkilerini daha örgütlü ve etkili ortaya koymaya, ortak direniş ve mücadele zeminini güçlendirmeye ve demokratik çözüm iradesini sahiplenmeye çağırdı.
KJK Koordinasyonu, 3 Ağustos 2014’te DAİŞ tarafından gerçekleştirilen Şengal Êzîdî soykırımının 11. yıldönümüne ilişkin açıklama yaptı. Soykırımda hayatını kaybeden binlerce Êzîdî’yi anan KJK, hala kurtarılmayı bekleyen kadınları unutmadıklarını belirterek, kaçırılan ve köleleştirilen, hala kurtarılmayı bekleyen binlerce Êzîdî kadınının özgürlüğü için mücadele sözü verdi. Ortadoğu’da hegemonya mücadelesi adına sürdürülen etnik temizlik ve kadın kırımına karşı halkların öz savunma ve demokratik yaşam modeline dikkat çeken KJK, uluslararası toplumu direnişi güçlendirmeye çağırdı.
Açık ve zımnen destek
KJK Koordinasyonu açıklamasında şu hususlara da dikkat çekildi:
“Uluslararası ve bölgesel hegemon güçlerin kendi üretimi olan çağ dışı, insanlık değerlerinden, vicdan, merhamet, kutsallık gibi bütün dinlerin insanlığa kazandırdığı ahlaki değerlerden nasibini almamış DAİŞ ve türevi karanlık yapılar, Ortadoğu gibi köklü halklara ve toplumlara bir hegemonya gücü, politik bir rejim olarak meşruiyet kazandırılmaya çalışılmaktadır. Bu katliamların bilançoları resmi BM raporlarına işlenirken bu yapılmaktadır! Daha Suriye çöllerinde, Dêrazor, Reqa, Tebqa ve Palmira’da DAİŞ’in başta da Sünni Arap halkına yönelik gerçekleştirdiği toplu katliamlar toprak altından açığa bile çıkarılmamış. DAİŞ ve türevlerinin kaçırdığı, katlettiği, tecavüz edip köle olarak tuttuğu kadınların sayısı her geçen gün bizzat uluslararası güçlerin açtığı siyasi zeminde katlanarak artmaktadır. Uluslararası güçlerin ve bölge devletlerinin açık veya zımnen destek verdiği sistematik bir kadın kırımı yürütülmektedir.
Uluslararası güçlerin çıkarları
On binlerce en gözde erkek ve kadın evlatlarını DAİŞ ile mücadelede şehit veren Kürt, Arap, Süryani halklarına, DAİŞ zihniyetine dayanan, halkların, kadınların ve dinsel inançların yaşam hakkına tahammülü olmayan, sapkın, tekçi, çok-kültürlülüğe, çok-dilliliğe ve demokratik yapılara düşman bir kukla rejim dayatılmaktadır. “Ya bu rejimi olduğu gibi kabul edeceksiniz, bütün değerlerinizi teslim edeceksiniz, ya da soykırıma uğrayacaksınız!” olarak özetlenebilecek yaklaşımlar ve baskılar, sorunların çözümü adına halklarımıza dayatılmaktadır. Uluslararası hegemonyanın Ortadoğu halklarına reva gördüğü DAİŞ türü cihatçı, kadın ve halklar düşmanı rejimlerdir. Ortadoğu’da demokrasi ve barışın gelişimini engellemek bu güçlerin temel çıkarları olmaktadır.
Ortadoğu’da görkemli direniş
Dayatılan bu soykırım ve kadın kırım politikalarına karşı özellikle son 15 yıldır insanlık ve Ortadoğu çok görkemli bir direnişe tanıklık etmiştir. Her türlü çağdışı, tekçi, milliyetçi, halklar ve kadın düşmanı saldırılar ve yapılar karşısında Ortadoğu tarihinin köklü kültürel zenginliğini, barış içerisinde bir arada yaşama geleneğini, farklılıkların birbiriyle kaynaşmasını-kardeşleşmesini ve ortak mücadele geleneğini esas alan bir yeni kültür ve gelenek açığa çıkmış bulunmaktadır. Kürt-Arap-Süryani-Ermeni-Êzidî-Alevi halkların açığa çıkan öz savunma ve ortak yaşam ve mücadele deneyimi oldukça çarpıcıdır. Hızla alternatif bir çözüm ve yaşam modeli olarak Ortadoğu ve dünya halklarını etkilemektedir.
‘Böl - yönet’ politikalarına karşı
Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye deneyimi başta Suriye’de Alevi ve Dürzi halkları olmak üzere giderek diğer halklar tarafından sahiplenilmektedir. Bu her şeyden önce bir kültür ve zihniyet devrimi olarak ortaya çıkmaktadır. 150 yıldır Ortadoğu halklarının dış hegemon güçlerce “böl-yönet” politikalarıyla birbirine kırdırılması, tekçi, kültür çeşitliliğini, çoğulculuğu inkar eden ulus-devletçi, otoriter yapıların baskılarını yaşamış olan Ortadoğu halkları için demokratik çözüm, barış ve demokratik toplum modelleri adeta bir ilaç gibidir. Bundandır ki, halklarda, kadınlarda hızla sahiplenilmekte ve onları ortak mücadeleye, kendi çözümlerini üretmeye ve bunun mücadelesini vermeye yöneltmektedir.
Demokratik yaşama sahip çıkmalı!
Önderliğimizin 27 Şubat açıklamasıyla başlattığı Barış ve Demokratik Toplum süreci sadece Türkiye ve Kürdistan ile sınırlı olmayan, esasta Ortadoğu halkları için yeni yüzyılın çözüm ve demokratik yaşam manifestosu niteliğindedir. Bütün ülkesini, halkını seven, insanlık değerlerine saygılı, demokratik yaşam arayışında olan herkes bu çözüm ve demokratik yaşam manifestosuna sahip çıkmalıdır!
Bu temelde başta Ortadoğu halkları ve kadınları olmak üzere, bütün dünya halklarını yaşanan bu soykırım ve kadın kırım politikalarına karşı tepkilerini daha örgütlü ve etkili ortaya koymaya, ortak direniş ve mücadele zeminini güçlendirmeye ve demokratik çözüm iradesini sahiplenmeye çağırıyoruz. Bütün uluslararası insan hakları kurum ve kuruluşlarını, aydın ve demokratik çevreleri bu insanlık dışı saldırılar karşısında sesini yükseltmelidir.” HABER MERKEZİ















