Koronanın korunaksızları: Romanlar

- Türkiye'deki Roman mahallelerinde salgına karşı hiçbir önlem alınmıyor.
Marmara Bölgesi Roman Dernekleri Federasyonu Başkanı Sinan Karaca Öztürk, toplu ölümlerden korktuklarını söyledi. Türkiye’de bulunan 48 Roman Derneği de 8 Nisan Dünya Romanlar Günü dolayısıyla ortak bir yazılı açıklama yayınladı.
Türkiye’de 7 milyon, İstanbul’da ise yaklaşık 850 bin Roman yaşıyor. Marmara Bölgesi Roman Dernekleri Federasyonu Başkanı Sinan Karaca Öztürk, Cumhuriyet’ten İlayda Kaya’ya yaptığı açıklamada, Türkiye’deki Roman mahallelerinde koronavirüs salgınına karşı önlem alınmadığını belirterek “Hijyen sıfır. Roman mahallelerinde toplu ölümler olacak diye çok korkuyoruz. Sağlık koşulları yetersiz. Süreç felakete dönüşmeden yetkilileri Roman mahalllerinde incelemelerde bulunmaya davet ediyorum” dedi.
İşsiz de kaldılar
Öztürk, toplumun bütün kesimlerinde olduğu gibi Romanların da işsiz kaldığını kaydederek, “Romanlar ağırlıklı olarak hurdacılık, müzisyenlik, çiçekçilik ve kâğıt toplama gibi işlerde çalışarak geçimini sağlıyor. Gündelik 50 - 60 TL ile geçinirlerken şimdi onu da kazanamıyorlar. Kimseden yardım da alamıyorlar. Bazı mahallelerde insanların çöplerden ekmek topladığını duyuyoruz. Açlık ve sefalet içinde bir yaşam sürüyorlar” şeklinde konuştu.
İktidar ve muhalefet partilerine romanlara verdikleri sözleri anımsatan Sinan Karaca Öztürk, şunları ekledi: “Devlet sahip çıkmıyor. Yerel yönetimler sahip çıkmıyor. Hiçbir belediye bir roman mahallesine girip ilaçlama, yıkama ya da yardımda bulunmadı. Bir maske ya da kolonya dağıtılmadı.”
48 dernekten ortak açıklama
Türkiye’de bulunan 48 Roman Derneği de 8 Nisan Dünya Romanlar Günü dolayısıyla ortak bir yazılı açıklama yayınladı. Romanların en temel haklarını diğer yurttaşlarla eşit ölçüde kullanamadığına dikkat çekilen açıklamada, “Kullanmak istese de başta ayrımcı davranışlar olmak üzere ciddi engellerle karşılaşıyoruz. Romanlar eğitim, istihdam, barınma, sağlık ve sosyal hizmetler alanındaki en temel haklara erişemediği gibi saydığımız tüm alanlarda şiddetli ayrımcılığa uğruyor. Olağan dönemde bile haklarına erişemeyen Romanlar, koronovirüsün dünyayı sardığı böyle olağanüstü dönemlerde bir kez daha derin ayrımcılıkla karşı karşıya! Bir ilçede ‘Romanlar zaten virüslü’ denilerek mahalle ilaçlanmıyor. Bir başka ilçede kâğıt topladıkları arabalara el konuyor, üstüne üstlük bir de ceza yazılıyor! Bazı yerlerde sosyal yardım almaya gidenler, eli boş dönüyor. Bireylerden ‘Bizi virüs öldürmezse açlık öldürecek’ isyanı yükseliyor” denildi.
Ayrımcılığa son verin
Salgın öncesinde, derin yoksulluğa rağmen bir şekilde hayatta kalma stratejisi geliştiren Romanlar için yeni bir dönemin başladığına vurgu yapılan açıklamanın devamında, toplumun son yıllarda temel haklara erişme kaygısı taşırken artık “Hayatta kalabilecek miyim?” kaygısı taşıdığı kaydedildi. 2012’den beri Roman Sivil Toplumu’nun “her an afetteymiş gibi” davranılarak politika üretilmesini, acil eylem grubu oluşturulmasını talep ettiği ifade edilen açıklamada, “Yıl 2020 hala acil eylem grubu yok ama acil eylem durumu var. Bu apaçık ortada! Roman vatandaşlar için acilen harekete geçilmesini talep ediyor, bir kez daha ‘Ayrımcılığa artık son verin’ diyoruz” diye belirtildi.
Romanların talepleri şöyle sıralandı:
- Sosyal yardımlar kapsamında Covid-19 mücadelesi süresince bu yoksul kırılgan kesimlere düzenli nakit yardımında bulunulması,
- Yoksul kesimlerin gıda temininde sorun yaşamaması için erzak desteği/sıcak yemek desteği sağlanması,
- İçinde deterjan, sabun, kolonya, kağıt mendil gibi malzemelerin bulunduğu hijyen kitlerinin dağıtılması,
- Su, elektrik, iletişim, doğal gaz faturalarının ödemesinin mücadele bitene kadar ertelenmesi ve ödemelerinin zamana yayılması,
- Su, elektrik, iletişim, doğal gazı kesik olanlara ivedilikle su, elektrik, doğal gaz ve iletişim hizmetlerinin yeniden verilmesi,
- Yoksul ve kırılgan kesimlerin ulaşabileceği mobil ve gezici sağlık hizmeti verilmesi,
- Korona şüphesi gösteren evsizlerin izolasyonda olabilecekleri, düzenli ve besleyici gıdalarla beslenebilecekleri, sağlık personeli desteği olan mekanların tahsis edilmesi,
- İlaç katkı paylarının salgın ile mücadele süresince kaldırılması,
- Nüfus yoğunluğu oldukça yüksek olan bu mahallelerde düzenli aralıklarda dezenfeksiyon yapılması,
- Mahallelerde sosyal yaşamın, dayanışmanın bir parçası olan kapı önü toplanmalarının yapılmaması konusunda bilgilendirme yapılması,
- Salgından korunma, salgının önlenmesi konusundaki kamu spotlarının düzenli olarak STK’lar ve toplum önderleri aracılığıyla yoksul kırılgan kesimlerin çevrelerinde yayılmasının temin edilmesi,
- Salgın sonrasında eğitimden kopan Roman çocukları için telafi eğitimi planlanıp uygulanması,
- İşini kaybetmiş ailelerin tekrar iş kurana kadar Toplum Yararına Program (TYP) kapsamında değerlendirilmesi,
- İvedi bir şekilde okur-yazar olmayan Romanlar için okuryazarlık kursuna başlatılması. Yukarıda sıralananlar gibi yoksul kırılgan kesimlerin ihtiyaç ve özelliklerini dikkate alan önlemlerin, bu kesimlerin mağduriyetlerini azaltmasının yanı sıra, halk sağlığını koruyacağı ve salgının yayılma hızını düşüreceği açıktır. İlgili kamu kurumları ve yerel yönetimlerin koordinasyon içinde gerekli tedbirleri çeşitlendirip alacağını umuyoruz.
