Kucaklaşmanın gücüne tutunarak ayaklanmak
Rojbin EKİN Haberleri —
- Bu 8 Mart’ta en çarpıcı ve etkileyici görüntüler de depremin yaşandığı bölgelerde bir araya gelmiş kadınlarındı. Birbirlerine sıkı sıkıya tutunmuş mor bir barikat halinde yıkılmış kentlerin sokaklarında yürüdüler.
En acı ve yalnız zamanlarda insana en iyi gelen şey sarılmak, kucaklaşmak ve birbirinin ellerinden tutmaktır. Cins, renk, sınıf, ırk ve yaş ayırımı gözetmeden herkese en iyi gelen şeydir kucaklaşmak. Kim inkar edebilir bunu? Hele bu kadınlardan doğru geliyorsa, daha da iyileştirici, daha da güçlendirici ve daha da umut vericidir. Kadınlar bu duyguyu, hissi çok iyi bilir. O an içerisinde oluşan bağlar, iç içe geçmişlik tüm yaraların dermanıdır. Birbirinin acısına, gözyaşına, öfkesine, kederine, hüznüne ve sevgisine, duygunun tüm bu hallerinde birbirine dokunurken, yaslanırken, kucaklaşırken aynı zamanda çoğalırlar. Bu yüzden kadınlar vazgeçmiyor bundan. Çünkü inşa gücü var ve yapıcıdır. Kucaklaşmanın yarattığı enerjinin muhteşem gücüne inanıyorlar.
8. Mart günü dünyanın her yerinde bir zincirin halkları gibi, iç içe geçmiş, el ele tutuşmuş, birbirine yaslanmış ve kucaklaşmış olarak yürüdüler kadınlar. Afganistan’dan Sudan’a ve dünyanın her yerinde kadınlar alanlardaydı.
Çok renkli görüntülerle birlikte, kadınlar güçlü mesajlar da verdi. Değişim için mücadelenin tüm zamanlara yayılması gerektiğine işaret ettiler. Erkek egemenlikli sistem güçlerine kadın ve insan hakları lehine değişim çağrıları yaptı. Kadın devrimi kararlılığıyla yürüyen kadınlarla erkek devlet sisteminin kolluk güçleri arasında birçok ülkede çatışmalar yaşandı. Kadınların yürümesini, taleplerini haykırmasını engellemeye çalıştılar. Ancak kadınlar engel tanımayarak ve her şeyi göze alarak 8 Mart’ın direniş ruhuna denk bir şekilde günü karşıladılar.
Acısı tüm dünyaya yayılan ve hala kanayan ortak yaramız olan deprem bölgelerinde de kadınlar alanlardaydı. Yas devam ediyor, insanlar hala kaybettiklerinin peşinde. Ama buna rağmen büyük bir yaşam mücadelesi var. Birbirine kol kanat geriyor geride kalanlar. Toplumsal dayanışma ile ihtiyaçlar giderilmeye çalışılıyor. Devlet ve iktidar ise hala yıkımın, talanın ve rantın peşinde. İhmalkarlıkları sürüyor. O cepheden doğru değişen bir şey yok. Ancak toplumsal dinamikler hareket halinde.
Kadınlar erkek aklının ve iktidarın zayıflattığı, ortadan kaldırmaya çalıştığı, ama toplumsallığın ve insan olmanın harcı, gereği sayılan değerleri, kültürü yeniden canlandırıyor. Dolayısıyla bu 8 Mart’ta en çarpıcı ve etkileyici görüntüler de depremin yaşandığı bölgelerde bir araya gelmiş kadınlarındı. Birbirlerine sıkı sıkıya tutunmuş mor bir barikat halinde yıkılmış kentlerin sokaklarında yürüdüler. O enkazların altında kalan her şeye bir kez daha en güçlü şekilde dokundular. Geçmişe, insan hikayelerine, anılara, o kentlere ruh ve renk veren inanca, tarihe dokundular. En çok da insana, yaşam adına biriktirilen her ne varsa, ona dokundular. Hala ölüm kokan o kentlere, o mat ve soğuk yalnızlığa, önce mevsimden, sonra da kimsesizlik ve çaresizlikten üşüyen herkese, her biri bir bahar dalı gibi uzatmıştı ellerini. Yıkılan o kentlerin ayaktayken olduğu gibi şimdiki hallerinin de kimsesi olarak yürüdüler. Dünyanın tüm dillerince söylendiğinde hep aynı anlamı taşıyan, hiçbir şekilde anlam kaybına uğramayan ve bizi yaşamla en güzel, en güçlü ve en erdemli şekilde buluşturan ‘jin jiyan azadî’ sloganıyla yürüdüler.
Depremin yıktığı tüm yerleşkelerin adlarını haykırdılar, kaybolan çocukları, isimsiz mezarlıkların akıbetini sordular. Yıkılan ve kaybolan her şeyin hesabını soracakları zamanın startını verdiler.
Ellerindeki pankartlar, hesaplaşmanın, intikamın, umudun, yaşamın nasıl inşa edileceğinin belgesi gibiydi: ‘Partiarkal düzenininiz enkaz altında kalacak’, ‘Kadın dayanışması yaşatır’ ‘Unutma sakın, sakın unutma’, ‘bağışlama sakın’, ‘Sakın düşmanını sevme’ ‘Sakın Susma’, ‘Bekle büyük kavgayı bekle’, ‘Bu kenti, yaşamı yeniden kuracağız’, ‘Kadın Kurtuluş İdeolojisi, kadınların yurdudur’, ‘Sorulacak bir hesap, kurulacak bir yaşam var’…
6 Şubat gününü ve sonrasını unutturmamak için herkesin kadınlarla birlikte mücadeleyi yükseltmesi gerekir. Tıpkı kadınların kurduğu kızkardeşlik köprüsü gibi, toplumu, halkları birbirinden ayrıştıran, ötekileştiren, düşmanlaştıran tüm odaklara karşı birleşilmeli. Doğanın değil, mevcut devletin, ranta dayalı siyasetin kurbanları olan insanların hesabını sormak için birleşilmeli. Tam da böyle bir zamanın arifesindeyiz. Newroz yakın ve Kürtler en kutsal direniş günlerini depremde hayatını kaybedenlere adadı…







