Kürt kadınları

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, Paris’te katledilen Devrimci Kadın Şehitlerin on günlük cenaze törenleri Kürt toplumunda tam bir duygu ve öfke devrimi yarattı. Ama bu devrimi en çok da Kürt kadınları yaşadılar. Bağırlarına bastıkları büyük şehitleri tam bir özgürlük andı haline getirdiler. Kadınları ürkütüp sindirmeyi amaçlayan bu alçakça saldırı böylece tersine çevrildi. Her türlü gericiliğin kendilerinden açıkça korkması, Kürt kadınlarında büyük bir kendine güven ve irade yarattı.
Kürdistan özgürlük devrimi zaten bir kadın devrimiydi. Bu gerçek bir kez daha tescil edildiği gibi, önemli bir hamle yaptırılarak daha da geliştirildi. Şehit Sara, Rojbîn ve Ronahî’nin etkileri böyle bir devrimsel gelişmeye yol açtı. Bu gerçeği artık hiç kimse değiştiremez. Kürdistan özgürlük devriminin temeli ve motor gücü olarak gelişen kadın özgürlük devrimini hiç kimse engelleyemez. Kürdistan devrimi bir kadın özgürlük devrimi olarak zafere ulaşır.
Kuşkusuz bu duruma bir anda ve kendiliğinden gelinmedi. Her şeyden önce, bu durumu yaratan bir toplumsal zemin var. Kürtlere dayatılan bir kültürel soykırım rejimi söz konusu. Bir yerde Başbakan kadınların karşısına geçip de açıkça “Siz çocuklarınızı kendi dilinizde eğitemezsiniz” derse, toplumu doğuran o kadınlarda elbette isyan eder. Başka ne yapacaklardı? Hayvanlar bile yavrularına kendi dilini öğretir ve onları kendi dillerinde eğitirken, Kürt kadınları bunu yapamayacaklar mıydı? Kadınların onbinler halinde ve yüksek bir kararlılıkla cenazelere neden omuz verdiklerini anlamak isteyenler işte bu noktaya bakmalıdır.
İşte bu gerçeği herkesten önce Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan görmüştür. Kürt halkının durumuyla kadının durumunu birbirine benzer olarak değerlendirmiştir. Kürdistan özgürlük mücadelesini gittikçe daha fazla kadın özgürlük çizgisine oturtmuştur. Kadın özgürlük devriminin çizgisi olarak jinolojiyi yaratmış ve geliştirmiştir. Baştan itibaren Kürt kadınlarını ülkelerinin ve kendilerinin özgürlüğü için mücadeleye çağırmıştır.
Önder Abdullah Öcalan’ın bu büyük çağrısı ilk andan itibaren Kürt kadınında yankı bulmuştur. Kürt kadınları yeterince bilince, tecrübeye ve örgütlülüğe sahip olmadıkları halde daha genç yaşta iken bu çağrıya cevap verip Özgürlük Hareketine katılmışlardır. Örnek Sakine Cansız gibi. 12 Eylül faşist-askeri rejiminin vahşi zulmüne karşı zindanlarda direnmişlerdir. Yine Sakine Cansız örneğinde olduğu gibi.
Topyekûn savaş konseptinin vahşi saldırılarına karşı Mazlumlaşarak kendilerini yakıp kül etmişlerdir. Rahşan ve Zekiye, Berivan ve Ronahî gibi. Halkın varlığını ve özgürlüğünü koruyabilmek için, kadının hiç yapmadığı iş olan dağa çıkıp silaha sarılmışlar ve bir gerilla ordusu haline gelemeye yönelmişlerdir. Beritan ve Zilan, Meryem ve Zeynep, Azime ve Zinarin gibi. Kürt Halk Önderi’ne yöneltilen uluslararası komplo saldırısına karşı kendilerini patlayan bomba ve yanan ateş topu haline getirmişlerdir. Sema ve Viyan, Berwar ve Rojbîn gibi. Savaşın ateşi içinde kendilerini pişirip komutanlaştırmışlardır. Nuda ve Sorxwin, Çiçek ve Rojin, Gülbahar ve Rozerin gibi. Genç yaşta kendilerini eğitip halklarının elçisi haline getirmişlerdir. Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez gibi.
Görülüyor ki, Kürt kadını kendini özgürlük mücadelesinin ateşi içinde pişirerek, kendi küllerinden kendini yeniden yaratmıştır. Kürt kadın devrimi öyle kolay ve mücadelesiz ortaya çıkmamıştır. Yüzlerce kahraman şehidi, binlerce gerillası vardır. Yüzlerce zindan direnişçisiyle karanlıkları aydınlatmıştır. Öncü partisi, çok çeşitli kitle örgütleri, yüksek topluluğu oluşmuştur. Toplumsal yaşamın ve özgürlük mücadelesinin her alanına katılarak kendini bilinçli, örgütlü ve tecrübeli hale getirmiştir. Başta serhildan ve gerilla olmak üzere her alanda kahramanca yürüttüğü mücadelesi ile kendini toplumun öncüsü kılmıştır.
Şehit Sara, Rojbîn ve Ronahî’nin cenaze törenlerinde yaşanan bu gerçeğin önemli bir görüntüsüdür. Herkes görüp anlamıştır ki, Kürt kadını artık bilinçli ve örgütlüdür. Kendi köleliğine de, Kürdün köleliğine de başkaldırmış durumdadır. Büyük bir özgürlük devrimini yaşamakta ve geliştirmektedir. Kimseye muhtaç olmadan kendi bilinçli ve örgütlü gücüyle kendini yürütmektedir. Kürt demokratik ulus iradesini, özgür kadın iradesi temelinde var etmektedir.
Hiç şüphe yok ki, bu durum günümüzün olduğu kadar tarihin de en büyük özgürlük olayıdır. Kadının başta erkek egemenliği olmak üzere her türlü egemenlik sistemini kırarak özgür yaşam alanına girişidir. Özgürlük, eşitlik ve demokrasi mücadelelerini kadın özgürlüğü çizgisine ve temeline kavuşturmadır. Teorik ve pratik alanda sağladığı bu gelişmelerle kadın kurtuluşlunun önünü açtığı gibi, bütün özgürlük ve demokrasi mücadelelerinin de başarısını kesinleştirmiştir.
Kürdistan’da yaşanan bu durum kadının yeniden doğuşudur. Tarihte ilk toplumsallaşmanın yaşandığı ve ana-kadın öncülüğünde neolitik tarım ve köy devriminin gerçekleştiği bu topraklarda, şimdi de kadın özgürlük devrimi öncülüğünde özgür ve demokratik topluma ulaşılıyor olması yadırgatıcı değildir. Belliki tarih günümüzde yeniden canlanıyor. Mezopotamya’nın verimli topraklarında özgür insanlık yeniden çiçekleniyor.
Kürt kadının her gün mücadelesinin değişik alanlarında gösterdiği pratik, yarattığı gelişme, ortaya koyduğu coşku, heyecan ve sevinç insana bunu hatırlatıyor. Kürt özgürlük mücadelesi böyle bir öncülüğü yaratarak kendini güvenceye kavuşturmuş ve başarısını garantilemiş bulunuyor. Artık herkesin bunu görmesi, anlaması ve kabul etmesi lazım. Bu temelde de daha doğru ve çözümleyici politik yaklaşımlar içine girmesi lazım.
Özgürlüğe yürüyen kadını durduracağını sananlar yanılırlar. Bilinçlenen ve örgütlenen kadın, her türlü gericiliğin kâbusu ve korkulu rüyasıdır. Ne var ki, bu rüya artık gerçek olmuş, dolayısıyla korkunun ecele faydası kalmamıştır. Sara, Rojbîn ve Ronahî öncülüğünde büyüyüp gelişecek kadın özgürlük mücadelesi her türlü barajı parçalayacak, her türlü gericiliği yenilgiye uğratacaktır.
Selam olsun Şehit Sara, Rojbîn ve Ronahî öncülüğünde kararlılıkla özgürlüğe yürüyenlere!..
