Kürt turnusolü ve yanlış hesaplar

Fehim IŞIK yazdı —

  • AKP’nin çözüm karşıtı, antidemokratik tutum ve yaklaşımlarına karşı tek panzehir; CHP’nin Kürtlerin taleplerine, Hareket ve Önderliğine yönelik tutumunu gözden geçirmesidir.

Komisyon'un İmralı Adası'na giderek Sayın Abdullah Öcalan ile görüşmesi, tam bir turnusol işlevi gördü. Bu, sadece ana muhalefet partisi CHP açısından değil, Öcalan ile görüşmenin sorunun çözümünde sağlayacağı etkiyi görmeyen, en iyimser tutumla Kürt Özgürlük Hareketi'nin rolünü küçültmek isteyen her kesim açısından bir turnusoldür.

Türkiye'deki ırkçı faşist çevreler ile ulusalcılardan Türk üstünlükçü aklı terk etmeyen kesimlere kadar azımsanmayacak bir kesim, söz konusu renklerin sesi en çok çıkan argümanlarıdır. Bunlar, her ne olursa olsun Kürtlerle eşitlenmeye, Türk üstünlükçü aklı terk etmeye karşıdır. Şiddetsiz bir toplumu savunurken de esasen yenilmiş bir Kürtlüğü; özü itibarıyla Türklüğe teslim olmuş bir toplumu esas alırlar. Yenilmiş Kürtlüğü öne sürerek teslimiyeti savunur; bunca yaşanmışlığa rağmen hala Kürtlerin zaman içinde eriyerek Türkleşebileceğine inanırlar. Bu kesimlerin Cumhuriyet'in kuruluşundan beri yürütülen siyasetin Kürtlerde işe yaramadığını, Kürt halkının direnişi karşısında yenildiğini görmeleri, günümüzdeki tahammülsüzlüklerinin en önemli işaretidir.

İtirazları masum mu?

Bu çevrelerin tüm savunularını alt üst eden, sömürgeci emellerini boğazlarına tıkayan kesimin, Öcalan önderliğindeki PKK olduğu açıktır. Gelinen noktada Rojava’yı da kapsayacak bir biçimde Özgürlük Hareketi’ne duydukları büyük öfkenin altında bu yaklaşım yatıyor. Türkiye'de birçok halkı Türkleştirip etkisizleştirmişken Kürtlerin direnmesi; günümüzde eşitliği, özgürlüğü, demokrasiyi bölgenin tamamında yaşama geçirebilecek etkili bir siyasal güce dönüşmüş olmasını kabullenemiyorlar. Bu nedenle o kadar gözü kara davranabiliyorlar. Hatta Kürtlerle eşitlenmek yerine yüz binlerce insanın ölümüne neden olabilecek yeni savaşları, parça parça olmayı bile göze alabiliyorlar. Tam da bu nedenle hem söz konusu çevrelerin hem de bunların dümen suyuna gidenlerin Meclis Komisyonu'nun İmralı Adası'nda Sayın Abdullah Öcalan ile görüşmesine karşı çıkmalarını, o kadar masum bir yaklaşım olarak değerlendirmemek gerekir.

Hadsizce tepiniyorlar

Elbet bunlar arasında nüanslar vardır, ancak nihayetinde işin altında yatan temel etken, Kürtlerle eşitlenmeye, toplumsal özgürlüğe karşıtlıktır. Ekonomik özgürlük, demokrasi, eşitlik gibi değerleri savunur görünmeleri de sahtedir. Bu tutum, Kürt'ün diline, kültürüne, edebiyatına, kimliğine karşıtlığın, hatta düşmanlığın dışa vurumudur. Mücadelenin gelinen aşamasında emellerini, artık varlığı tescil edilmiş Kürt halkına karşıtlık üzerinden yapamadıkları için de Özgürlük Hareketi'ni ve Sayın Abdullah Öcalan’ı hedef tahtasına koymaya çabalıyorlar. Bu tutumlarıyla on yıllardır yaşanan acıların ortaya çıkardığı sonuçlar üzerinde hadsizce tepinmekten, hatta daha ileri giderek riskli bir geleceğin, büyük bir iç savaşın önünü açmaktan bile kaçınmıyorlar.

Sürecin hassasiyetinin gereği

Bu noktadan bakıldığında dikkat çekilmesi gereken bir diğer kesim de Kürt halkına ve Hareketi'ne dost görünmekle birlikte sürecin Öcalan ve Özgürlük Hareketi merkezli yürütülmesini gerekçe göstererek CHP’nin ulusalcılara teslim olmuş rotasında ilerleyenlerdir. Elbet, hiç kimseyi düşmanlaştırmamalıyız. Sürecin hassasiyeti bunu gerektirir. Ancak son tahlilde CHP’nin ulusalcılara teslim olmasının ve 100 yıllık bir sorunu çözme noktasında doğru tutum almayıp AKP’nin değirmenine su taşımasının da hesabını iyi yapmalıyız. Birileri, CHP’ye saldırılıyor ve bu nedenle CHP sürece karşı tutum alıyor, diyerek ana muhalefet partisinin tutumunu olumlama peşinde olmamalı. Böylesi bir tutum sürece zarar vereceği, çözüm inisiyatifinin elini zayıflatacağı gibi özgürlük ve eşitliğin kaçınılmaz sonucu olan demokrasiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır. Buna en çok sevinecek olan da hiç kuşkusuz AKP olacaktır.

AKP'nin hamlesine teşne

Başından beri biliyoruz ki; AKP yaşanan sürecin isteklisi olmadı. Onun temel derdi hala kendi ikbalidir. Bu nedenle de zamana oynamayı, elini güçlendirecek farklı aksiyonlar geliştirmeyi hedefledi/hedefliyor. Sürecin ilerlemesi durumunda geri adım atmak zorunda kalacağını ve iktidarını kaybetme riskiyle karşılaşacağını görünce de CHP’ye dönük yeni bir saldırı siyasetini geliştirdi. CHP içindeki ulusalcı kanat da AKP’nin bu hamlesine teşne olmakta gecikmedi. Bir diğer deyimle CHP’nin ulusalcıları, AKP’nin saldırılarını da kullanarak sürece açık bir biçimde düşmanlık yaptı ve ‘Kürt anasını görmesin’ siyasetinin yeni bir versiyonunu sergiledi.

CHP içindeki 'muhalifler'

CHP içindeki bazı Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu muhalifleri ise Kürtleri yeni keşfetmiş gibi Komisyon’un İmralı ziyaretine karşı çıkmasını öznel emellerine alet ederek parti yönetimini hedefe koydu. Açık ki; bunlar da süreci kendi iç iktidar hırslarına alet etme niyetinde.

AKP’nin de körüklediği çözüm karşıtı, antidemokratik tutum ve yaklaşımlara karşı tek panzehir vardır. CHP’nin Kürt halkının haklı taleplerine ve bu taleplerin yürütücüsü, baş müzakerecisi olan Sayın Abdullah Öcalan ile Hareketi'ne yönelik tutumunu gözden geçirmesi, en etkili yoldur. Bu, sadece CHP açısından değil, herkes açısından en hayırlı olandır.

Kürt Özgürlük Hareketi'ne dost görünüp CHP’nin yanlış tutumuna destek olanların da bu bağlamda tutumlarını gözden geçirmelerinin yararı var. CHP’nin yanlış tutumuna cesaret veren bir düzlemde durmaları, açık ki süreci zora sokar. Bu da sadece tek adam rejimini güçlendirir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.