Kürtler demokrasiye sarıldı
Dosya Haberleri —

Prof. Dr. Hans-Lukas Kieser
- Zürih Üniversitesi’nden modern tarih, Osmanlı sonrası Dünya Tarihi alanında önemli çalışmaları olan Prof. Dr. Hans-Lukas Kieser, Kürtlerin çoğulcu demokrasiyi sahiplenmesinin yeni bir umut olduğunu belirtti. Kieser, Rojava’daki yönetim biçimi ve Toplumsal Sözleşme'nin de İsviçre demokrasine birçok açıdan benzediğini hatta iki alanda daha ileri olduğunu söyledi.
ÖZGÜR BARIŞ DEMİR/BASEL
Ortadoğu tarihinde devletin, hiyerarşi ve otoritenin ilk ortaya çıktığı, yazının-takvimin ve daha birçok gelişmenin başladığı coğrafya. Tarihte bilinen ilk anayasa da bu coğrafyadan çıktı. Babil İmparatoru Hammurabi’nin 42 yıllık iktidarını ve sonrasında gelen birçok uygarlığı şekillendiren kanunlarıydı bunlar. Milattan Önce (MÖ) ikinci bin yılının ilk çeyreğinde (1810) doğan Hammurabi’nin bu yasaları, bilinen ilk mülkiyeti önceleyen ve göze-göz, dişe-diş yasasını içeren bir dizi kanundan oluşuyordu. İnsanlık tarihinin Greko-Romen ve ardı sıra gelen eski dünya yasaları bu ilk devletin, halklar üzerinde tahakküm ve otorite inşasına dayanıyordu. Yasalar ve anayasalar günümüze kadar da devletlerin, toplumun çok büyük bir bölümüne dayattığı kurallar dizgesi olageldi. Devlet çoğunluğun azınlıkları ezdiği bir araca dönüştükçe kanun ve anayasalar da bunu perçinler şekilde biçimlendi. Demokratik Toplumsal Sözleşme’nin olmadığı bir anayasadan eşit ve çoğulcu bir Toplumsal Sözleşme’ye geçiş, uygarlık tarihinde ileriye doğru atılmış önemli bir adım olacaktır.
Kanun ve yasa, devletli sistemlerde kanun koyucuların yani bazen bir darbecinin çıkarları, bazen toplumu oluşturan çoğunluk temsilcisi siyasi partilerin, bazen de otoriter bir iktidarın imzalattığı bir metin olabilirken, bir alternatif yol ilk toplumsal örgütlenmelerden beri süre gelmektedir. Aşiretler konfederasyonu olarak şekillenen Med İmparatorluğu’nun bir anayasası yoktu ancak tarihi bulgular bir Toplumsal Sözleşme’ye tabi guruplar halinde bütünleşik bir halk olduklarını gösteriyor. Toplumsal Sözleşme, özü itibarıyla geniş halk kitlelerinin ortak bir amaçta buluşması üzerine kurulu bir kabulü ifade eder. Halklar ve toplulukların ortak bir düşünce etrafında anlaşmasına Rousseau, Hobbes ve Locke gibi düşünürler Toplumsal Sözleşme demişler. Ortadoğu’da Medine Sözleşmesi kayıt altına alınmış örneklerdendir. Sözleşme, Müslüman ya da gayrimüslim Arapların Yahudi toplumu ile ortak yaşamının mümkün olduğu bir süreçteki ilişki ve kuralları yazmıştır.
Gerçek demokrasi en sağlam alternatiftir
Devlet anayasasından demokratik Toplumsal Sözleşme'ye (yani gerçek sözleşmeye dayalı bir anayasaya) geçiş Ortadoğu’nun çok etnikli, çok inançlı toplumsal yapısına en akılcı alternatif olarak ortaya çıktı. Rojava Kurdistan’ında başlayan sözleşme ve demokratik ulus paradigmasının inşası tüm Suriye’yi kapsayacak bir Toplumsal Sözleşme’ye dönüştü. Suriye iç savaşında Rojava halkları, Demokratik Konfederalizm paradigması çevresinde örgütlenip bir taraftan barbar çetelerle savaşırken, bir taraftan da 8 Aralık 2013’te Toplumsal Sözleşmeyi yazdı. Bu Toplumsal Sözleşme; Kürt halkı kadar Rojava’da yaşayan Asuri-Süryani, Arap, Çerkez, Ermeni ve dini guruplara da kaos ortamından en az zararla çıkarak özgür bir geleceği inşa için umut oldu. Birçok toplumsal kesim ve halk ile yapılan uzun tartışmalar ardından 12 Aralık 2023'te Kuzey-Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi Genel Meclisi’ne gelen Toplumsal Sözleşme onaylanarak tüm Suriye’yi kapsayacak şekilde yürürlüğe girdi.
Hakkettiği değeri görmeli
Sözleşmenin yazılması süreçleri ve yaşamsallaşması için verilen mücadele birçok aydın ilerici kesimin gündemine girdi ve hala akademi çevrelerinde heyecanla takip ediliyor. Ancak tartışmalar uluslararası kamuoyunda henüz hak ettiği yerden uzakta. Ortadoğu gündemi Hamas-İsrail, Yemen ve Kızıldeniz, İran-Irak-Suriye üçgenindeki vekalet savaşları ile tam da savaş lordlarının ve emperyalist ya da bölgesel otokratık güçlerin ancak yapabildiği gibi sadece savaş ve kanla anılıyor. Politikaları yapıcı bir yöne doğru gitmiyor. Temeli Rojava Kurdistan’ında atılsa da “Kuzey-Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi Toplumsal Sözleşmesi” bu kaosa bir çözüm sunuyor ve tartışılmayı hak ediyor.
Küçümsenemeyecek bir umut
Toplumsal Sözleşmeyi, Ortadoğu’yu yakından takip eden Zürih Üniversitesi’nden modern tarih, Osmanlı sonrası Dünya Tarihi alanında önemli çalışmaları olan Prof. Dr. Hans-Lukas Kieser ile konuştuk. Prof. Kieser sözleşmenin hem hazırlandığı süreçleri takip ettiğini hem de yayınladığında incelediğini belirtiyor. Hatta Prof. Kieser, 23 Kasım 2023’de çıkan son kitabı “Demokrasi Öldüğünde KALICI LOZAN BARIŞI!”nın son bölümünde, sonuç yerine “Demokratik Toplumsal Sözleşme’lerin Zamanı” kısmında geniş bir biçimde tarihsel verilerle fikirlerini yazmıştır. Hans Lukas Kieser ile beraber küçük bir kafede oturup büyük Ortadoğu meselelerini konuşmaya başladık.
Prof. Dr. Hans-Lukas Kieser, “Bu tarihi bir andır, o kadar kaotik savaşın içerisinden çıkıp demokrasiye sarılıp böyle bir sözleşme ortaya çıkarmak kolay değildir. Amerika’nın, Avrupa’nın ve Ortadoğu’daki devletlerin bu sözleşmeyi desteklemesi lazım. Sağlam bir gelecek için demokrasiden başka siyasi bir ümit yoktur” diyor. Sözleşmenin korunmasının da önemli olduğuna dikkat çeken Kieser, “Son on yılda demokrasiden uzaklaşan Türkiye’nin bu sözleşmeye karşı tavrı bilinmektedir. Bu sözleşmenin ayakta kalabilmesi için demokratik güçlerin mutabık kalması ve tehditlere karşı korunması gerekmektedir" diye belirterek ekliyor: “Ne bir politikacı ne de bir danışmanım, sadece tarihçi ve tecrübeli bir demokrasinin vatandaşı olarak konuşuyorum. Bakınız Acemoğlu ve Robinson'un Why Nations Fail (Ülkeler Neden Başarısız Olur) adlı çalışmasına. Demokrasinin siyasi ve ekonomik potansiyeli uzun vadede otokrasiden üstündür.”