Kürtler Köln’de özgürlüğünü paylaştı

Forum Haberleri —

Öcalan'a özgürlük eylemi / foto:AFP

Öcalan'a özgürlük eylemi / foto:AFP

  • Özgür olmanın farkındalığını derinden hissediyor Kürt. Kürt’ün insanlıkla paylaşacağı bir tek zenginliği var. Özgürlük. Özgür olmaya, özgürleşmeye giden yolu biliyor çünkü.

MORDEM ALİŞER

Kürtlerin Köln yürüyüşünü izlediniz mi? O fotoğraflara hiç baktınız mı? Kürtlerde yas. Kürtlerde coşku. Kürtlerde hüzün. Kürtlerde umut. Kürtlerde hasret. Kürtlerde bakış… Kürtlerde acı yakınma, Kürtlerde uzaklık yakınlık, Kürtlerde bir olmak çok olmak, Kürtlerde ses-sessizlik… Kürt’ün lanetin ve kutsalın amansız çelişkisi içinde bir yolda nasıl yürüdüğünü düşündünüz mü hiç?

Karartılmış tarihin, karartılmış hayatın, kapkara edilmiş günün bu yıldönümünde, hem de üzerinden 25 yıl geçmişken, hem de komploya dair ifade edilen ve daha edilmemiş sözün, eylemin, duygunun hatırına, bir sözü olsun diye, bir adımı olsun diye, slogana, o biricik slogana -Biji Serok Apo- sığdırdıkları ne varsa yaşamlarına dair, "özgürlük" diye haykırırken mesela, önderlikleri ile birlikte yürüdüklerinin bilinci nasıl bir şey? Ellerini göğsünde birleştirmiş gülümseyen bir Önder Öcalan ile birlikte yürüyorsun. Önder Öcalan en önde, hep olduğu gibi, olması gerektiği gibi yürüyor. Kır saçlı Bilge’nin ardında bir köprüden diğerine geçiyorsun. Köprü titriyor, köprü salınıyor. Köprüden onbinler akıyor. Araf’taki halkın yürüyüşü mü bu?

Almanya’nın bu güzide kentinde bu kocaman topluluğun yürüdüğü yollarda tramvayların, otobüslerin, özel otolarının içinde, yolda yürüyen, parklarda oturan, spor yapan, evlerinde oturan onbinlerce insan var. Dönüp bakıyor kimisi. Bakma zahmetinde bulunuyor hiç değilse bakmayanlara nazire yaparcasına. Ne istiyor bu insanlar? Bu soruyu soruyorlar mı kendilerine acaba? Bir kadın ve erkek alandan yükselen müziğe tempo tutarak oynuyor çıktıkları balkonda. İyi, diyorsun kendi kendine.Ya o onbinler? Bu koca kenti mekan tutanların bu ilgisizliğine ne demeli? Bu halkın önderliğine kurulan komploda sizin devletinizin ve halen de devam eden uğursuz rolünün olduğunu ne zaman itiraf edeceksiniz? Kendinize ne söyleyeceksiniz? Ya bu ulusal haykırışa eş olmayan, kendi toplumundan, toplum olmanın en asgari işlerini yapmaktan kaçınan Kürt’e ne diyeceğiz?

Bir çok ulustan, birçok kültürel topluluktan insanlar var ama yürüyüş kollarının içinde. Kendilerini ve kendi toplumlarını, kurumlarını temsil edenler. Kilometrelerce yürüyerek gelmiş gençler var. Enternasyonalistler! Böyle mi denmeli, bilmiyorum. Tam emin değilim. Bu kavram bana biraz yetersiz geliyor. Onlar her yerde yaşayan, canlı bir organizmanın, ahlaki-politik toplumun yaşayan hücreleri aslında. Ve böyle olan milyon hücremiz var. Uluslararası değil, ulus üstü. Kendilerinin ve toplumlarının özeleştirisidir belki onları böyle yürüten. Ve belki de özgürlük ve demokrasinin o kuşku duyulmaz çağrısı.

Kürtlerin dostları! Bu da bana tam yeterli gelmiyor. "Biz de Önder Öcalan’ı önderliğimiz olarak kabul ediyoruz", "Özgürlüğünü istiyoruz", "O’na dünyanın, insanlığın, bizim ihtiyacımız var" diyorlar. Kürt evrenselleşiyor, evrensellik de Kürt dokusunda hayat buluyor. Dokumuz ahlaki- politik toplum ve birey. Evrensel olanın dayanışması, canlı hücrelerin ayrılmaz bir biçimde birbiriyle ilişkilenmesi değil mi bu? Köprüden salınarak ama birbirine tutunarak geçiyor bu kocaman organizma. Gülümseyen haliyle Önder Öcalan 'yürüyelim' diyor.

Kadınlar, çocuklar, genç yaşlı erkekler… Kürtlerde yas. Kürtlerde hasret. Kürtlerde 25 yılın birikmiş acısı. Bir toplum bu acılarıyla ne kadar süre yaşayabilir? Bir toplum bin yılların kahrını daha ne kadar taşıyabilir?

Türlü türlü tuzakların önüne serildiği bir yolda yürüyorlar. Kürt kabile ve aşiret topluluğunun bir karakteri, belki de tarih boyunca bu diyalektik işledi ve şimdi de işleyen odur diyorsun. Dağlara sığınmak varlık ile ilgiliydi. Varlığının tehlikede olduğu ya da olabileceği güdüsü ile kendini var kılmak, varlığını sürdürmek istedi. Bunun özgür bir toplum olma bilincine evrilişi sancılıdır. Vefa bu yolda önder olanlara dairdir ve hiç eksilmedi. Kürtler Mem û Zin’i söylerken sadece varlığının çelişkili yanıyla kalmadı, özgür olan yanını da hayal etti. Kara tarihin, kapkara günün yıldönümünde de vefasını umuda ve özgürlüğe işledi. Çünkü onlara öyküsünü söyleyen ama 25 yıldır tutsak olan Önderliği var ve Kürt artık bu tutsaklıktan kurtulmak istiyor.

Kürtlerde gülüş, Kürtlerde heyecan… Sonra fark ediyorsun ki Kürtler gülüyor, gözlerinin içi gülüyor. Yüzündeki bütün dokulara sirayet eden bütün güzellikleriyle gülüş halinde. Ne zamandır böyle kalabalık halinde yürümemişler. Bunu görüyorlar. Daha bir güvenle birbirlerinin yüzüne bakıyorlar. Hayır, bu toplum, bu bireyler bir yere gitmedi. Burdaydı. Buradalar. Çok karmaşıklar ama bir o kadar da yalın. Hem uzak hem çok yakınlar birbirlerine. Sıcacıklar. Sarılması, dokunması, sesi, ağlaması, umudu, gülüşü… Yaşadıkları çelişkiler, yürüdükleri yol, içinde oldukları keşmekeş içinde burada milyon hücreden birleşmiş bir yürek var. Bunu ilkin kendilerine söylüyorlar. Kendisi için.

Sunucunun sözleri arasında bir an’da çok ama çok yakın oldukları bir kelimeyi duyuyorlar. “Gire Cudî” diyor sunucu. Zap’ın sesi bir yankı halinde alanda dolaşıyor. “Tam da anında” diyor herbiri sesli ya da kendi içinde. Bir yas günü bu. Karartılmış, lanetlenmiş bu günün yirmi beşinci yılında alandakilerin yüzlerinde umutlu bir haykırış var. Gülüşlerinin bir anlamı var. Teslim alınamayan, daha fazlası, daha fazlasını idrak eden, hisseden, elle tuttuklarına inandıkları bir gelecekleri var. Araf’ı önemsemiyorlar mı, diye düşünüyorsun. Edilmeyen kötülüğün karşısında eğitilmiş bir toplum bu. Mutluluğunu kendi hakikatinde arıyor. “Ben farklıyım” diyor haykırarak. Özgürlük farklı kılandır. Özgür olmanın farkındalığını derinden hissediyor Kürt. Kürt’ün insanlıkla paylaşacağı bir tek zenginliği var. Özgürlük. Özgür olmaya, özgürleşmeye giden yolu biliyor çünkü.

Belki de bu nedenle Kürt 15 Şubat’ta sadece acısını haykırmıyor. Acının öğrettiklerini paylaşıyor. Önder Öcalan neden gülümsüyor dersiniz? Çünkü bu yolu kendisi yaptı.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.