Kürtler, NATO ve Türkiye  

Forum Haberleri —

Erdoğan'ın NATO hesapları

Erdoğan'ın NATO hesapları

  • NATO üyelik meselesini, iç siyaset açsından da ne kadar kullanacaklarının hesabı içindedirler. Türkiye, gerekçelerinin Kürt karşıtlığı üzerine oturtarak faydacı yaklaşmaya çalışıyor. Kendince ‘ne koparırsam kardır’ mantığı ile şark kurnazlığı yapıyor.

RAUF KARAKOÇAN

NATO’nun genişleme iştahı, Ukrayna savaşına yol açtı. Verilen vaatler, Ukrayna yönetiminin NATO’ya girme arzusu neticesinde Ukrayna kendisini savaşın içinde buldu. Ülkesinin yakılmasından, yıkılmasından sorumlu lider olan Volodimir Zelesky’den, şimdi de bir kahraman yaratılmaya çalışılıyor. 

NATO; Ukrayna’yı kan revan içinde bırakırken, Finlandiya ve İsveç’i üye yapma istemi, ikinci bir savaş cephesine yol açar mı, diye insan düşünmeden edemiyor. Bu soruya cevap vermek için vakit henüz erkendir. Fakat, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliklerine, Türkiye’nin karşı çıkması, üzerinde durulması gereken bir konudur. 

NATO, Amerika’nın hegemonyasında, Kuzey Atlantik İttifakı olarak kurulan bir oluşumdur. Çok güneyde yer alan Türkiye’nin ittifak başvurusu ilk etapta kabul görülmemişti. İkinci başvurusunda zor bela NATO’ya giren Türkiye, şimdi de bu ittifaka kafa tutmaya ‘çalışıyor’ gibi görünüyor. Bu itiraz NATO içinde hırlayan tek sestir. Çok da kabul gören bir hırlama olmadığını hemen belirtelim. 

Türkiye’nin itirazı, Finlandiya ve İsveç’in ‘teröristlerin Misafirhanesi’ olmasıymış. Hatta daha da ileri giderek, parlamentolarına dahi girilmiş. Yani, İsveç’in vatandaşı olmuş Kürtlerin, seçme ve seçilme hakkına, vatandaşlık hukukuna müdahalede bulunmaktadır. Ayrıca, otuz üç kişilik iade listesi sunmuş. Telaffuz edilen tek isim ise Ragıp Zarakolu.

Türkiye’nin bu iki İskandinav ülkesinin NATO üyeliğine ‘sıcak bakmıyoruz’ demesinin Türkiye’ye hiçbir getirisi yoktur. Sonda söyleyeceğimizi baştan söylemiş olalım. NATO, Kürt Özgürlük Hareketine karşı Türkiye’yi en fazla destekleyen bir güç olarak, safı oldukça nettir. PKK’yi ‘terör’ listesine alarak, yasaklayarak, kriminalize ederek Avrupa’daki faaliyetleri yasakladığı gibi Türkiye’nin imha politikalarına siyasi, askeri, ekonomik, teknik, istihbarat yardımlarını esirgemeyen bir güçtür. Bu nedenle, tek adam rejimi, NATO’nun politikalarına rest çekecek potansiyeli yoktur. Bu birinci husustur.

İkinci hususa gelince oda Kürt ‘heyulasıdır’. Türkiye’de ki tek adam rejiminin sınırsız Kürt düşmanlığı her türlü uluslararası ilişkilerde pazarlık konusu olarak masaya sürülmesidir. ‘Bundan ne kadar yararlanabilirim ne koparabilirim’ hesaplarıdır. Bu konuda da ciddi manada yanılıyor. Evdeki hesapları çarşıya uymuyor. 

Kürt Özgürlük Hareketini terör kavramıyla lekeleyerek sağa sola saldırmasının gerekçesi yapması Türkiye’yi haklı kılmaz. Hatta işlediği suçlardan aklamaz. Avrupa hukukunun terör tanımını baz alsak bile, bu tanıma en fazla uyan Türk devletidir. Tek adam rejimi şu an dünyanın en büyük terör organizasyonu durumundadır. DAİŞ vb. gibi dünyanın en azılı çetelerini besleyerek dış müdahalelerde bulunması, saldırı ve işgaller gerçekleşmesi terör faaliyeti değil de nedir? 

Her fırsatta Rojava’yı hedef alarak, YPG-YPJ ve QSD öz savunma birliklerini ‘terör’ le yaftalayarak karalaması bilinmektedir. İsveç ve Finlandiya’yı da bunlara destek vermekle suçlamakta ve bu nedenle NATO üyeliklerine sıcak bakmamaktadır. Bu konuda kendi çalıp kendi oynamaktadır. Başta ABD olmak üzere küresel güçlerin tümü, Rojava’yı ve Rojava savunma güçlerini iyi tanımaktadır. DAİŞ’e karşı mücadelede en önemli müttefik olduğunu kabul etmektedir. Türkiye’nin bütün terör karalamalarına rağmen dünya böyle bakmıyor. Kısacası kendi gözündeki merteği görmeyip başkasının gözündeki çöpü görmesi gibi bir durum. 

Kürt Özgürlük Hareketine karşı Türkiye’den daha fazla mücadele eden bir NATO gerçekliği var. NATO bileşenlerinin dahi DAİŞ ile mücadelede iş birliği yaptığı Rojava öz savunma güçlerine Türkiye’nin ‘terör’ demesi sahtekarlıktır, iki yüzlülüktür ve de maksatlıdır. Son dönemlerde yasaklarla karşılaşan Kürtçe müzik üzerindeki faşist uygulamalar bile Türk devletinin faşist kimliğini ispatlamaktadır. Hiçbir dünya ülkesi, Kürt halkının müziğini yasaklayan faşist Türk devletinin bu terör uygulamalarını görmezden gelemez, kayıtsız kalamaz. Kürtlerin meşru müdafaalarını ‘terörizmle’ ilişkilendiremez. Kimi araştırmalara göre 70 milyonluk bir halkın faşizme karşı kendi kaderini tayin etme hakkı yok sayılamaz.   

Kürtlerin faşist Türk devletine karşı kendi kaderlerini tayin hakkı ilkesine uygun hak arayışları nasıl olur da ‘terör’ sayılır! Türkiye’nin DAİŞ çeteleriyle birlikte işgal ve imha amaçlı saldırıları nasıl görmezden gelinir. Türkiye’de ki faşist iktidar, Kürtlerin bütün kazanımlarına aralıksız saldırması terör değil de nedir? Kürtlere böylesine terör uygulayan bir devlet kalkmış Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliklerine sıcak bakmıyormuş. Gerekçe ise Kürtlere destek veriyorlarmış yalanıdır. Eğer destek vermişlerse Türkiye şimdiye kadar neredeydi. NATO üyelikleri gündeme gelince mi hatırladılar?

Ne tam ret ne tam kabul, yarım ağız telaffuz edilen iki devletin NATO üyelik meselesini, iç siyaset açsından da ne kadar kullanacaklarının hesabı içindedirler. Türkiye, gerekçelerinin Kürt karşıtlığı üzerine oturtarak faydacı yaklaşmaya çalışıyor. Kendince ‘ne koparırsam kardır’ mantığı ile şark kurnazlığı yapıyor. İçi boş şantajlarla, blöf siyaseti yapıyor. 

Türkiye’nin Kürt düşmanlığı üzerinden NATO ya hırlaması sonuç vermez. Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da tükürdüklerini yalamak zorunda kalacaklar.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.