Kürtlerin acıları sahipsiz

Eren Keskin
- İHD Eşbaşkanı Eren Keskin, Amed’de savaşın mağdurlarını buluşturan konferansın önemli bir başlangıç olduğunu belirtti. Bazı acıların devlet tarafından sahiplenildiğini, bazı kesimlerin yaşadıklarının ise görünmez kılındığını ifade eden Keskin, “Kürtlerin acıları, Kürtler dışında neredeyse sahipsiz kalıyor. Bu acıların bilinmesi ve bitirilmesi için çalışıyoruz" dedi.
MEDİNE MAMEDOĞLU / AMED
İnsan Hakları Derneği (İHD) tarafından 21-22 Haziran tarihlerinde Amed’de “Barışa Giden Yol: Hafıza ve Adalet” konferansında, toplumun barışa olan özlemi ve ihtiyacı bir kez daha gözler önüne serildi.
Daha yakından hissetmek için
İHD Eşbaşkanı Eren Keskin, savaştan zarar gören tarafların acılarını paylaşarak barışı konuşabilecekleri bir zemin oluşturmak amacıyla bu konferansı düzenlediklerini belirtti. Devlet kaynaklı korkular nedeniyle bazı kesimlere ulaşmakta zorluk yaşandıklarını kaydeden Keskin, buna rağmen önemli bir buluşmanın gerçekleştiğini vurguladı. Konferansın, savaştan zarar gören öznelerin doğrudan konuşabilmeleri ve birbirlerinin acılarını daha yakından hissedebilmeleri amacıyla planlandığını belirten Keskin, “Bu süreç için önemli çalışmalardan biri oldu” dedi.
Asker aileleri korkuyor
Keskin, Kürt ailelere ulaşmakta bir zorluk yaşanmadığını; ancak asker, polis ya da sivil ölümlerinde yakınlarını kaybeden ailelere ulaşmanın oldukça zor olduğunu ifade etti. “Açık konuşmak gerekirse bu aileler hem devletten korkuyor hem de güvenmiyorlar. En büyük neden bu. Buna rağmen yine de bir katılım sağlandı” dedi.
Benim kahramanım annem
Katılımcılar arasında esir alınan bir askerin ve 2017’den bu yana PKK’nin elinde bulunan bir MİT mensubunun ailesinin de yer aldığı bilgisini paylaşan Keskin, “Ailesi çekinerek de olsa, derdini tam anlatamasa bile konuşmaya çalıştı. En azından bir adım atıldı” diye konuştu. Babası asker olan ve 1980’de çatışma ortamında kaybeden Ulaş Bayraktar’ın aynı zamanda bir barış imzacısı olduğunu hatırlatan Keskin, “Her şeye rağmen ‘Benim kahramanım annem; çünkü beni nefretle büyütmedi’ dedi. Bu sözler bence toplantıya damgasını vurdu. İnsanlar barış taleplerini ve çatışmadan ne derece etkilendiklerini dile getirdi. Bu anlamda toplumun son süreçteki düşüncelerini de öğrenmiş olduk” şeklinde konuştu.
Acıları sona erdirmek için
Bazı acıların devlet tarafından sahiplenildiğini, bazı kesimlerin yaşadıklarının ise görünmez kılındığını ifade eden Keskin, şunları söyledi: “Kürtlerin acıları, Kürtler dışında neredeyse sahipsiz kalıyor. Örneğin Rozerin Çukur’un ailesinin yaşadıklarını ya da Cemile Çağırgan’ın annesinin yaşadığı travmayı bu coğrafyada kaç kişi biliyor? Annesi konferansta konuşamadı bile, abisi anlatmak zorunda kaldı. Bu acıların bilinmesi için bu çalışmayı yaptık. Bugün de sivil toplum örgütleri olarak şu soruya yanıt arıyoruz: Bu acıları nasıl sona erdirebiliriz? Bunun için bir barış çalışması yürütmek gerekiyor. Biz bundan sonra da bu çalışmayı sürdüreceğiz.”
Herkes sürecin bir aktörü olmalı
Keskin’e göre; bu süreçte en acil ihtiyaçlardan biri Barış Komisyonu’nun kurulması. Keskin, “Bu komisyon çeşitli kesimlerden, katılımcı ilkelere uygun şekilde oluşturulmalı; sivil toplum temsilcileri yer almalı ve öncelikle savaşın taraflarıyla görüşmelidir. Bu noktada Sayın Öcalan önemli bir yerde duruyor. Kendisi de zaten sivil toplumla görüşlerini paylaşmak istediğini ifade etmişti. Herkes bu sürecin bir aktörü olmalı. Barış isteyen herkesin söz kurması ve süreci sahiplenmesi gerekiyor” diye konuştu.
Barış Komisyonu elzem
Baskı gören tüm kesimlerin barış sürecine dahil edilmesi gerektiğini belirten Keskin, “O baskıların azalması için barış şart. Meclis’te bir Barış Komisyonu’nun kurulması elzem. Sivil toplumun da kendi içinde ayrı bir komisyon kurması gerekiyor. Siyasetin mutlaka bu işe el atması gerekiyor. Meclis’te kurulacak komisyon, hızlıca halkın güven duyacağı adımlar atılmalı” dedi.