Kuşatılmış çemberden kurtulmak

Forum Haberleri —

❏

  • Kürt halkının tarihsel diyalektiği, kuşatılmış bir çember içinden kurtulmaya dayanmaktadır. Sümer uygarlığından günümüz uluslararası sistemine kadar, Kürt olgusu bir kıskaç içinde hep teslim alınmak ve eritilmek istenen, ülkelerinde diledikleri sistemin geçerli kılınmasında gerekli bir araç durumundadır.

MAHİR DOĞAN

1 Ekim Ankara eyleminden sonra artık hem tecriti hem de uluslararası komployu farklı bir şekilde tartışacağımız anlaşılmıştır. Fakat bu süreçte özellikle herkesin uluslararası komployu tartıştığı bir süreçte Önder Apo’nun bu hususa ilişkin belirttiği bazı hususların yeniden değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim. Özellikle 9 Ekim 1998’de gerçekleştirilen ‘Uluslararası Komplo’nun içyüzünü çözümlemek, “dört taraftan kuşatılmış ve içte haini-işbirlikçisi bol olan bir halkın trajedisini anlamak açısından hayli öğreticidir. Sorumluluğu sadece dostların basitliğine ve yoldaşların zayıflığına yıkmak dar yaklaşmak olacaktır. Emperyalizmin en üsten müdahalesiyle izah edip rahatlama da doyurucu bir anlatım olmayacaktır” der Önder Apo.

Kürt halkının tarihsel diyalektiği, kuşatılmış bir çember içinden kurtulmaya dayanmaktadır. Sümer uygarlığından günümüz uluslararası sistemine kadar, Kürt olgusu bir kıskaç içinde hep teslim alınmak ve eritilmek istenen, ülkelerinde diledikleri sistemin geçerli kılınmasında gerekli bir araç durumundadır. Böylesi lanetli bir statüye az da olsa karşı çıktı mı, sistemin sahipleri hemen tezgahı çalıştırıp, vurmalar kırmalardan sonra geriye kalanları tutuklayıp bir kısmını da açlıkla terbiye ederek, diledikleri statükoda tekrar çembere gererler.

Sözde ilerici olan uygarlıklar tarihi ve Kürt halkının bu tarih içindeki yeri adeta çembersel bir tutsaklığı andırır. Özellikle 1805-06 Babanzade direnişlerinden bu yana son iki yüzyıllık tarih, gerçekten en lanetli komploların tarihidir. Günümüzde bile komploculuk, uluslararası alanda usta siyasetin ve diplomasinin adı olmuştur. Komplo(culuk) ise Kürt halkına kader olarak belletilen bir gelecek…

İçine düşülen bu toplumsal hastalıklı-kangrenli durumu kendi yaşamından hareketle nasıl ve ne zaman fark ettiğini ise Önder Apo daha sonra şu biçimiyle tarif etmektedir: “Çocukken biricik sığınağım olması gereken anamı, ‘Beni doğurmakla ne kadar acıya yol açtığını biliyor musun?’ dercesine suçlamıştım. Her adımı büyük kahırlı olan yaşamı fark etmiştim. Ama yaşama ihanet etmeyecektim. Tüm dünya bir yana ben bir yana, büyük yalnızlık yürüyüşüne dayatılan kaderi parça parça ede ede, tanrıların maskesini düşüre düşüre, bıkmadan yorulmadan sürdürecektim. Büyük acılara yol açtığımı biliyorum. Hele kendilerini benim için cayır cayır yakan müthiş kahramanların sınır tanımaz cesaret ve acıları karşısında, yine yaşamaya güç getirecektim” diyecekti.

Hele ki bu büyük uluslararası komplonun şahsında yol açtığı acıları ve Önder Apo gibi büyük bir özgürlük savaşçısının bu komployu karşılama biçimi ise tarihte eşine rastlanabilecek bir örneği yoktur; “Komplocular tarihinin kurbanı olan Kürt halkına özgürlük ve onuru olsun diye attırılmak istenen adıma karşı 20. yüzyılın son yılında gerçekleştirilen komployla 21. yüzyıla girerken halen yaşamaya çalışacaktım. Milyonların birleştiği avuç içi kadar bir yürek ve birkaç damla anlamla tabutlukta kabul ettiğim yaşamı, dünya efendilerinden uzak tuttuğu için onurla karşılayacaktım” diyecek kadar vakarlı, erdemli ve onurlu….

Faşist şef Erdoğan ve yancısı Bahçeli rejimi hep dindar geçinir. Bu komploda gardiyanlık rolünün ötesinde soykırımda ve tecritte ısrar eden politikalarıyla dinci komplolarda efendilerinden geri kalmadıklarını da göstermektedirler. Önder Apo dini gericiliğin komplocu tarihi için de çarpıcı bir değerlendirmede bulunuyor; “Özellikle gericileşen döneminde, dini dogma toplumun üstünde tümüyle bir komplo sistemi geliştirmektedir. İslamiyet’te Muaviye ve Abbasi hanedanlıklarıyla başlayan dönem hayli ibret vericidir. Muaviye’nin kendisi yenilgiye doğru gittiğinde, Kuran’ı mızrağın ucuna takarak savaşı durdurur. Ama sonra tüm Ehli-Beyt’in azgın katliamcısı olur. Belki de hiçbir dinin tarihinde İslamiyet’te olduğu kadar komplo yoktur. Dört Halife’den üçü komployla katledilmişlerdir. Oniki İmamların başına gelenlerin çoğu komplodur. İslamiyet bir de bunun kuralını belirlemiştir. Takıyyecilik kavram olarak komploculuğun ta kendisidir. Bu ilkenin uygulanmasıyla sayısız cinayet işlenmiştir. Bu, din ideolojisinin özüyle ilgili bir olaydır. Kendi dışını kafir ilan ettikten ve insanları böylesine sert ayrımlara tabi tuttuktan sonra, onları tasfiye etmenin tüm yollarını da tanrı adına yücelik ve en büyük erdem olarak takdim etmektedir.”

Barzanilerin bu komploda rolleri başattı. Bu komployu en çok teşvik edenler de bizzat Barzaniler olmuştur. Bu aile Kurdistan tarihinde izlerine sıkça rastlanan bir işbirlikçilik geleneğine dayanmaktadır. Bu geleneği ise yine Önder Apo şöyle açıklamıştır: “Şahlarla sultanlar arasında yer kapmaya çalışan yerel egemen ve işbirlikçilerin tüm yaptıkları, ihanetin içselleştirilmesidir. Komploculuğa zemin kazandırılmaktadır. Halkın birliğini ve dirliğini çoktan unutan bu egemen-işbirlikçi kesim, kısır etnik ve dini çatışmalarla yaşamı komplolara uğramaktan ibaret bir hale getireceklerdir. Birbirlerinin kuyusunu kazıma en üstten, sultanlık ailesinden en altta gulamın, köylünün içine kadar işleyecektir. Feodal ahlakın doğal bir sonucu, ihanetin kurumsallaşmasıdır. Ağacı düşüren, kendi içinde türeyen kurtçuklarıdır. Tarihin belli başlı dönüm noktalarında hep bu tipler karşımıza çıkacaktır. Hurri-Mitanni devletinin düşürülüşünde işbirlikçi, prens Matizawa’dır. Med Hanedanı’nın düşürülüşünde Persli yeğen Kyros başrolü oynar.” Tam da bugün Barzaniler’de olduğu gibi…

Demirci Kawa efsanesindeki Dehak’ın her gün iki Kürt gencinin kafatasını parçalayıp beynini yiyerek ancak yaşamını sağlıklı olarak sürdürebileceği hususu da, özünde egemenlerin Kürt halkına kader olarak belletmeye çalıştıkları bu durumu ifade etmektedir. Önder Apo da bu tarihsel gerçekliği Uluslararası Komplo bağlamında ve güncel boyutuyla şöyle değerlendirmiştir: “Dehaklar, Nemrutlar, onların ideolojik ve fiili memur ve askerleri, her gün halkın beynini, yani özgür düşüncesini ve kültürel varlığını, yani üretim olanaklarını elinden alıp yiyerek yaşamlarını sürdürmektedir. Dehak tarihin eski döneminde olup biten biri değildir. Hem sayıları hem işbirlikçileri artmış olarak, bunlar yalnız günde iki gencimizin değil, tüm gençlerimizin ve halkın beynini her an yiyip durmaktadır. Günümüze doğru yoğunlaşmış ve yaygınlaşmış olarak, karşımızda aç akbabalar ve leş kargaları gibi durmaktadır.” İşte tarih günümüzde bu kadar canlı-kanlı bir şekilde yaşanıyor.

Batılı Kapitalist-modernist güçlerin de bu komplodaki rolleri tarihsel-toplumsal bağlamda en çarpıcı ifadeye şöyle kavuşturulmuştur: “Sözde Hıristiyan’dılar, hem de Ortodoks! Fakat kendilerinin de çok önceden yazdıkları gibi, onlar İsa’ları binlerce defa yeniden çarmıha germenin Romalı temsilcileriydiler. Genlerinde bu çarmıh kültürü vardı” diyerek, belki de egemenler tarihinin batı versiyonu Önder Apo tarafından en veciz biçimde açıklığa kavuşturulmuş oldu.

“Tarihsel komplolar gelişmeleri durdurmaz, hızlandırır,” der Önder Apo ve devamında; “Her peygamber, toplumsal gelişmede bir anlam yükselişidir. Dili ne kadar ilahi olsa da, özü; gelişen toplumun anlam, hafıza, töre, vicdan, özgürlük ve eşitlik başta olmak üzere, birçok temel konuda farklı kültürel bir aşama kaydetmesine yol açmaktadır.” Komplo’ya en büyük cevap da bu anlamda toplumsal yükselişi manen ve madden sağlayan bir paradigmasal değişim-dönüşümle verilmiştir. Bu paradigma ışığında bugün başta Kürt halkı olmak üzere tüm insanlık aydınlanmıştır. İşte tecrit ve soykırım siyasetinin asıl nedeni de budur.

1 Ekim 2023 tarihinde Ankara’nın merkezinde gerçekleştirilen tarihi eylem ise bu soykırımcı sistem ve siyasete karşı fedai Kürt çocuklarının cevabıdır. 25 yılını geride bırakan bu tarihsel komplonun 26. yılına girerken, başta Özgürlük Hareketi olmak üzere Kürt halkı ve dostlarının bu komplo ile geliştirilen İmralı soykırım sistemini ve tecridi artık kabul etmeyeceğini her türlü eylemleriyle açık ve net bir şekilde göstermiş olduklarını biliyoruz. Dolayısıyla artık yeni bir sürecin içinde olduğumuz ortadadır. Tam da bu süreçte komploya karşı direniş Önder Apo başta olmak üzere fedaisinden yurtseverine, dostundan yandaşına, tanıyanından tanımayanına kadar herkesi sarıp sarmalamaktadır. Gün bu direniş bayrağını yükseltenlerin olacak, özgürlük bu direnişle elde edilecektir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.