Devlet yok, dayanışma var

Rojbin EKİN yazdı —

  • Örgütlü toplum gücünün, çözüm üreten potansiyeline tanıklık ediyoruz. Yardım çağrılarına koşanlar gönüllü halk birlikleri… Devletin duymazlıktan geldiği sese doğru onlar yürüdü.

500 yıldır biriken ve 32 atom bombasına eşit bir enerji patladı ve sadece 75 saniye sürdü. 75 saniye içinde ömürler, birikimler, geçmiş ve gelecek enkaz altında kaldı. Yüzyılın en büyük felaketine tanıklık ettik, derin bir acıyla sarsıldık. Tıpkı depremin ardından gelen artçı sarsıntılar gibi her an acımız daha da katlandı.

Onbinlerce canımızı yitirdik, ama hepimiz biliyoruz ki hiçbir zaman gerçek sayı açıklanmayacak. Bunca büyük bir insanlık yıkımının altından kalkmak, bu dayanılmaz acının taşınabilmesi için tutunmak gerek bir şeylere. Bu acıyı teselli edebilecek insan kaynaklı enerjiye; umuda, kardeşliğe, dayanışmaya, birlikteliğe, adalete, vicdana ve en çok da özgürlüğe ihtiyacımız var. Bizlerden çalınan her ne varsa bulup yerine koymaya, paylaşmaya ve daha da çoğaltmaya ihtiyacımız var…

İyileşmenin reçetesi içerisinde adım adım uygulanacaklardan öncelikli olanı ise unutmamaktır. Hafızanın gücü bir pusula gibidir. Riyakarlık yapmazsak, o bize daima yolumuzu gösterir. O zaman unutmayacaklarımızı sıralamaktan başlamamız lazım; 60 saat sonra enkaz altında elinde tuttuğu bir tutam anne saçıyla çıkarılan yirmi günlük Kerem bebeği,

Büyük bir çaresizlik içerisinde tam altı gün boyunca kızı Eylem Şafak Aydın’ı enkaz altından çıkartabilmek için yardım isteyen ve “ülkemin sahipsiz olmasına kahroluyorum, acım ve kederim tarifsiz” diyen bir babayı,

Enkaz altında 30 saat boyunca babasının cansız bedeniyle yaşam mücadelesi veren küçük Cemile’yi,

Semsur’da çöken binanın enkazında evlatlarının çıkarılmasını beklerken Kürtçe ağıt yakan anneyi,

“Güneş ne zaman doğacak” diyen Pazarcıklı Fidan Fıstık’ı ve yaşadıklarını,

Bebeği açlıktan ölmesin diye “Marketten mama çalmak zorunda kaldım” diyen gözü yaşlı anneyi unutmayacağız.

Yaşadıklarımızı ve bunca yıkımın sebebini bize ‘kader’ diye açıklayanları, sorumluluklarını örtbas etmeye çalışanları asla unutmayacağız.

Halkları birbirine karşı düşmanlaştırmaktan, bölmekten, parçalamaktan, ötekileştirmeden rant sağlayan, her yapının malzemesinden çalıp kasasına koyan saraydakini ve ona soytarı olmuş herkesten hesap sormak adına unutmayacağız.

* * *

Bu büyük insanlık felaketinin üstesinden gelmeye çalışan, insani değerlere tutunan ve yaşamanın, yaşatmanın mihenk taşının bu olduğuna inan tüm duyarlı kesimler, halklar “şimdi dayanışma zamanı” diyerek öncelikle yaraları sarmaya, acıları hafifletmeye seferber olmuş durumda. Kürtler ulusal seferberlik ruhuyla, Türkiye halkları dayanışma ve birlik ruhuyla omuz omuza verip enkazı kaldırmaya çalışıyor. Halk ve örgütlü toplum gücünün, iyileştirici ve çözüm üreten potansiyeline bir kez daha hep birlikte tanıklık ediyoruz. ‘Sesimi duyan var mı?’ çağrılarına koşanlar gönüllü halk birlikleri, örgütlülükleri ve grupları. Devletin duymazlıktan geldiği sese doğru onlar yürüyor. Tırnaklarıyla kaza kaza enkazdan bir can daha sağ çıkarabilmek için çırpınıp duruyorlar. Hem de ayrıştırmadan, ötekileştirmeden, din, dil, mezhep ve ırk ayırımı yapmadan. ‘Türk müsün, Kürt müsün, Arap mısın’ diye sormadan… Mesela bir AFAD görevlisinin Hatay’da enkaz altında kalmış bir Suriyeli göçmene nerelisin diye sorduktan sonra ‘Suriyelim’ cevabını alınca onu ölüme terk edip gitmesi gibi insanlık dışı bir tutuma düşmedi kimse. Böyle bir ortamda bile sadece kötülük yayan, nefret saçan ve örgütleyenin, tetikleyenin devlet ve onun başında duranlara tapanlar olduğunu bir kez daha hatırladık.

Sadece kaos yaratan devletten, çok daha çözüm üretici olduklarını görüyoruz. Bu umut verici. Demek ki daha fazla organize olunursa, birlik, dayanışma ve ortaklaşma ruhu daha fazla pekişecektir. Bu bir mucizedir. İnsan iradesiyle, emeğiyle, çabasıyla, bilinciyle ve örgütlülüğüyle oluşan bir mucize. Tamamen insan eseridir. Onca katlanılmaz acı arasında biz buna tutunduk. 

‘Devlet için halk’ deyip de halkın maddi ve manevi değerlerini kendi saltanatları için harcayanlarla da hesaplaşmanın mücadelesidir bu aynı zamanda. Bu faşist ve yüzyılın tarihi insanlık felaketinin asıl sorumlusu olan iktidardan hesap sorulmalı. Faşist şef Erdoğan ve Bahçeli iktidarı bu halka hesap vermeli, sebep oldukları bu yıkımdan dolayı Türkiye’de bir seçim daha görmeden yargılanmalılar. Geleceğimiz ve kader planımız bizim ellerimizde ve eylemlerimizde…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.