Mülteciliğin anlattıkları

Forum Haberleri —

.

.

  • Artık yurdun uzakta, sisler içinde. Belki bazen uykularına bir düş gibi damlar. Sarılacağın, kokusunu yakınında hissedeceğin bildiğin yurdunun sabahları olmayacak.

RUŞEN TUTKU

Yurdundan kopmak, kendisini sınırlara vurup bilinmezliğe koşmak ölümü kucaklamanın bir yüzü olmalı. Yani her adımda yurdundan uzaklaşma başka diyara taşınmanın sancıları derinden ama acıyla başlar. Terk edişin içteki kalelerin bir bir yıkıldığı anlar olduğu belki sonra anlaşılacak ve nasıl bir kopuşa kapıldığını hissedeceksin. Sınır bildiğin geride kaldıkça soluksuz kalır, yorgun düşersin. Geriye dönüp baksan da bir kere geride kalmış, uzak, gözlerden kaybolacaktır. Kendi sınırını aştın mı artık senin için yabancılık başlamış, ifadesizlik büyümüştür. Bildiğin dil yalnızca uzaklardan bakacak. Belki yalnızca ah’ların boğazında düğümlenecek, ölüm nöbetlerinin kıyısında gezineceksin. Uçurumun kıyısındasın artık. Kanatlanmak ne kadar kurtuluşa yazılır bilinmez, savrulma başlamıştır. Biraz utangaç ve biraz vurulmuşluğunla dizlerine asılırsın. Bildiklerin gözlerinde canlanacak, kaçışın yüreğine hançer gibi saplanacaktır. Hiçbir dil, yansıyan tüm mimikler ve hiç bir yaklaşım kanayan yabancılığını ifade etmeyecek. Etmez çünkü kendi adına dil ve renginle yoksun bu çürütücü arenada. Payına yalnızca vurulmuşluk, "güler yüzle" horlanman yapışır dudaklara. Mültecilik başlamış, yabancılığın parmak izlerinde somutlaşmıştır. Olmamak bu olsa gerek. Yoksun ve kapılmışsın en acımasız çarkın dişleri arasına.

Yutulacaksın.

Bildiklerin hükümsüz gibidir. Lal bakarsın olanlara. Tüm kulaklar kapalıdır çırpınışlarına. Bağrışların, suskunluğunun geçerliliği yoktur kurgulanan sistemde. Senin dünyan ifadesiz, renksiz ve donukluğa bırakılmıştır. Baştan başa değişmen bir gerekliliktir. Yoksa yaşam hakkın hep kanayacak, kabuk bağlamayacaktır. Kerte kerte azalmanın startı verilmiş, ömründe yol alınmıştır artık. Neden sorusu yoktur ve söylenenleri, dayatılanları kabullenmen gerekir. Çünkü sistemin çarkları bildiğin gibi, duygularına göre dönmüyor. Kural kendini, bildiklerini unutma, geldiğin yere gömmen gibidir. Ölümün taşınacak ve belki toprağınla bile buluşma şansın olmayacaktır. Entegre denilen kavram birini inkar, kültürünü kabullenmeme olduğunu söylemez. Her kavramın bir ruhu varsa dayatılan ruhsuzluk olduğu kesin. Belki artık yalnızlığına fısıldaşmak sana kalır. Hayata asılacağın, tutunduğun dalın seni taşıyabildiği kadarsın.

Tüm duraklar sınama yeri gibi dikilir karşına. Mezarının başucu taşına hayali canlanır belleğinde. Sabrın, iraden ve bildiklerinle kavgalı hale getirmenin denemeleri yapılıyor gibi. Ya da buna yakın durarak duygularını alevlendiriyorlar. Hep yorarak, bıktırıcı dil kullanarak zamana oynuyorlar.

Hayal ile gerçek, dinginlik ile kabarma kavgalı olur ufkunda. Hep boranlı ve titrek bakarsın. Ufkun küçülür, büyür yanılgıların. Modernitenin sahte, yalanı bol demagojisi ışık gibi parlar düşlerinde. Göz alır ama hep uzağındadır. Uzanmak istesen de elde etmek öyle kolay olmayacaktır.

Neden denilen o bildik soru zihninden sökülmek istenir. Olanlar ve tanrısal güç seni yapısal düşlerinin döngüsünde şekillendirmek isteyecek.

Yasaların keskinliğiyle soracağın sorular karşılık bulmaz. Yalnızca yapılması gerekenler vardır. Sen bir birey olarak yoksun ve yıkıksın tanrısallaştırılan kavramlar karşısında.

Yaşadıkların, bildiklerin ve geride bıraktıklarınla yüz yüzesin. Çırılçıplak olmak ve dünyanın öbür yüzüne atılmış gibi yalnızsın. Doluya tutulmuşsun, kaçışın kendi sınırlarındır. Dönüş belki senin için depreme tutulmuşluk olur. Yani yığılır kalırsın orta yede.

Ayrılığın tonu değişir duygularında. Çünkü deprem yemiş, sarsılmış yıkıntılarınla baş başasın. Enkazın gözlere yansıması yalnızca ölümdür o an.

Sesin yok.

Uzanacak bir el ararsın ama beyhudedir bekleyişlerin. Sesin kısılır, umutların buz gibi dağılır, göz kapakların yorgun düşer ve öylece nefesine asılırsın.

Duyulmaz haykırışlarının tılsımı.

Tanrı tüm hışmıyla arenada, parçalanmaya hazır beklediği sensin belki.

Ufalmış yüreğin, adının anlamı kaybolma eşiğinde. Kültür farkı, ten uyuşmazlığı öldürücüdür artık. Yabancılaşma bir tür bitkisel hayata girme anıdır. Yavaş yavaş ölmek gibi, ömrünün tükenmesini izler gibi dalarsın.

Açık, yutucu ağızların içine girmişsin. Dişler kanayacak azalan nefesinde. Titrek, savruk, yetim, bitişli vagonlara takılmışsın artık.

Tren akacak.

Yol alacak gözlerindeki umutsuzluk.

Bakışların raylara yapışacak ve belki gözlerinin şaşkınlığını hiç bir el toplamayacak. Yağmur yağacak, sel olup uzaklaşacak düşlerin.

Pas tutacak ellerinin boşluğu.

Tüm didinmelerin daha fazla yabancılaşmanın tozu dumanına karışma olacaktır. Sistem hiç bir soruya açık değil ve tek amacı seni kendine benzetmeye amaçlıdır. Modernitenin akıl derinliğinde insana dair kurguları kul yaratma fırtınasıdır. Seni kullandığı kadardır bilinmeyen yüzleri. "Maskeli tanrıların" devranıdır konuşan. Kan emici kenedir göçmenliğine yapışan. Damla damla azalır, yok olmanın sınırında gezinirsin.

Kopuşun hep bir yara gibi kanayacak, sızısı dinmeyecek. Acılarla yaşamanın alışkanlığı normalleşecek, kendini öyle avutmaya bırakacaksın.

Bıraktığın kadardır hayatta asılışın.

Artık yurdun uzakta, sisler içinde. Belki bazen uykularına bir düş gibi damlar. Sarılacağın, kokusunu yakınında hissedeceğin bildiğin yurdunun sabahları olmayacak. Saçaklara konan kuşların cıvıltısı ahenkli ahenksiz uçup konmaları gözlerine takılmayacak.

Güneş bakışlarına doğmayacak, huzmeleri avuçlarını ısıtmayacak. Irmaklarını geçmeyecek, gecelerin akışkanlığında yıldızlara uzanmayacaksın.

Özlemlerinde saklı duranlarla konuşma zamanı belki. Çoğalacak monologların. Kendini aramak gibi, çocukluğuna koşar gibi ve savrulup sınırları geçen anlarına dalacaksın.

Daldıkların geride kalmış, soyuttur artık. Şimdi yaşadıkların, kaldığın mekan, gördüklerin somuttur ve yabancılaşmanın tüm oyunlarıyla çevrilmişsin. Soruları olmayan bir evrenin döngüsündesin. Modernitenin tüm yüzleri içine sorusuz akacak. Dayatılanların esiri olmak gibi yol alacaksın. Evcilleşmenin sınavı sistemlerinin alfabesini ezberleme zamanı.

Bildiklerin bu evrende ne kadar geçerli bilinmez, kendini, yaşadıklarını, dayatmaların detaylarına karışmadan bildiğin gibi zamana akabilirsin.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.