Mutabakattan kaçışın bedeli ağır

  • Kürt meselesinin çözümüne evrilebilecek diyalog sürecinin en önemli aşaması olan 28 Şubat 2015’teki Dolmabahçe Mutubakatı’nın reddiyle başlayan kanlı sürecin bedeli ağır oldu. HDP Eşbaşkan Yardımcısı Tayip Temel, aradan geçen 6 yılda yaşananlara dikkat çekerek, “Bugün yapılması gereken mutabakat metnine yeniden dönmektir” dedi.

Türkiye’nin özellikle 40 yılına damgasını vuran Kürtlerin gasp edilen haklarının iadesine ilişkin atılan en önemli adım, 28 Şubat 2015’de İmralı ve devlet heyetleri arasında imzalanan Dolmabahçe Mutabakatı oldu. Diyalog sürecinin henüz devam ettiği süreçte imzalanan 10 maddelik mutabakat, taraflarca Dolmabahçe Sarayı’nda imzalanmasından ötürü adını buradan aldı. Metnin altına imza atıldığı fotoğrafta dönemin AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, İçişleri Bakanı Efkan Ala, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Kamu Güvenliği Müsteşarı Muhammet Dervişoğlu ile HDP’den İmralı Heyeti’ni oluşturan Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve İdris Baluken yer aldı. O toplantıda hangi koltuklarda kimin oturacağı bile kendisi tarafından belirlenmesine rağmen mutabakatın üzerinden bir ay bile geçmeden AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından reddedilmesi, çok geçmeden devamında diyalog sürecinin sonlandırılıp İmralı’da görüşülen Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a dönük tecrit politikası ile Kürtlere karşı yeniden savaş başlatıldı. 

Dolmabahçe Mutabakatı’nın öncesi ve reddedilmesi sonrasında yaşananlar, altında imzası bulunan tarafların yaklaşımları ve pratiklerinin görmek açısından elzem. Öcalan’a dönük 27 Temmuz 2011’den itibaren yoğunlaştırılan tecrit ile birlikte Oslo görüşmelerinin bozulması, 2011-2012 arasında yaşanan yoğun çatışmalar ve cezaevlerinde başlatılan süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemi, Türkiye gündemine damgasını vurmaya başladı. Kritik bir aşamaya gelen açlık grevleri, Öcalan’ın çağrısıyla 67. gününde sona erdi. Bu çağrının ardından Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) milletvekilleri Ayla Akat Ata ve Ahmet Türk’ün 3 Ocak 2013’te İmralı’ya gitmelerinin önünün açılmasıyla ‘diyalog süreci’ döneminin ilk adımı atılmış oldu.

Öcalan’ın Newroz deklarasyonu

Diyalog sabote etmeye dönük Paris Katliamı’na rağmen Öcalan, 2013’teki Amed Newroz’unda milyonlara “Artık silahlar sussun, fikirler konuşsun noktasına geldik. Yok sayan, inkâr eden, dışlayan modernist paradigma yerle bir oldu. Ben bu çağrıma kulak veren milyonların şahitliğinde diyorum ki; artık yeni bir dönem başlıyor. Silah değil, siyaset öne çıkıyor” mesajıyla seslendi.

2014’e gelindiğinde ise Suriye’de yaşanan iç savaş koşulları içerisinde Kürt güçleri, Cizîrê, Kobanê ve Efrîn kantonlarını ilan etti. Yaşanan bu gelişmeler Türkiye’yi kaygılandırsa da Öcalan, o yıl ki Newroz’da şu mesajı verecekti: “Şu ana kadar yürütülen bir diyalog süreciydi ve önemliydi. Bu süreçte iki taraf da birbirlerinin iyi niyetini, gerçekçiliğini, yeterliliğini test etmiştir. Gelinen noktada müzakere sistematiği için yasal bir çerçeve kaçınılmaz olmuştur. Barış, savaştan daha zordur ama her savaşın da mutlaka bir barışı vardır. Biz direnirken korkmadık, barışırken de korkmayacağız.” 

Öcalan yasayı olumladı

Meclis’te Temmuz 2014’te “Terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesine dair kanun” kabul edilmişti. Öcalan da bu kanuna dair “Devletin ilk defa çatışmalı olduğu toplumsal kesimlerle sorunları savaşarak değil, müzakere ederek çözmesinin önünü açan bir yasadır” değerlendirmelerinde bulunmuştu.

Kobanê ve ‘Çöktürme Planı’

DAİŞ saldırısı ile birlikte Erdoğan’ın 7 Ekim 2014’te Antep’te yaptığı konuşmada sarf ettiği “Şu an Kobane düştü, düşüyor” sözlerinin kentlerde ateşlediği protesto eylemleri de ancak Öcalan’ın HDP üzerinden gönderdiği mesajla sona erdi. Öcalan, 21 Ekim 2014’te bu kez “15 Ekim itibarıyla yeni bir aşamaya geçtiğimizi ve süreçte başarılı bir pratik umudumun bu anlamda arttığını ifade etmek isterim” açıklamasında bulundu. Öcalan’dan bu mesajlar gelirken, AKP iktidarının 30 Ekim 2014’te gerçekleştirilen Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında kararlaştırılan ‘Çöktürme Planı’nı adım adım devreye koyduğu sonradan ortaya çıktı.

İki kritik görüşme

Bir yandan bu plan izlenirken diğer yandan imzalanacak Dolmabahçe Mutabakatı öncesinde İmralı Adası’nda Şubat 2015’te iki kritik görüşme yapıldı. 4 Şubat’taki ilk görüşmeye İmralı Heyeti ile Kamu Güvenliği Müsteşarı ve bir devlet yetkilisi katıldı. DAİŞ tehdidi altındaki Şah Süleyman Türbesi’nin kurtarılması için yapılan bu görüşme sonrasında, Öcalan’ın gönderdiği mesajla türbe 22 Şubat 2015’te bulunduğu yerden taşınabildi. Öcalan, bu görüşmenin önemini “Bugünkü geldiğimiz noktayı 55 yıllık bir maratonun kısa bir soluk arası olarak değerlendiriyorum” sözleriyle ifade etti.

İkinci kritik görüşme ise mutabakatın imzalanmasından sadece bir gün önce 27 Şubat’ta gerçekleşti. Mutabakat metninin de hazırlandığı bu görüşmede Öcalan, “Sayın Dervişoğlu, bize nasıl nazik bir üslupla aktarıyorsanız, hükümete de aynı nezaketle bu durumu aktarmanız iyi olur. Bu sürecin gelişmesi için çabalıyoruz. Çözüm olmazsa, binlerce insan ölecek. Ben bunu kavradım ve gereğini yapıyorum. Onlar da bunun önemini kavramışlar mıdır, bilmiyorum. Onlarla iyi tartışın” uyarılarında bulunuyordu.

Erdoğan aynı gün beğendi

Öcalan’ın “Birinci aşama” olarak gördüğü Dolmabahçe Mutabakatı, 28 Şubat günü Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nde kamuoyuna duyuruldu. İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder, Öcalan’ın “Silahlı mücadeleyi bırakma temelinde stratejik ve tarihi kararı vermek için PKK’yi bahar aylarında olağanüstü kongreyi toplamaya davet ediyorum” çağrısını okurken; Yalçın Akdoğan ise “Milletimizin hayır duası ve desteğiyle süreci nihai sonuca ulaştırmakta kararlıyız” dedi. İmzalanan mutabakata dair aynı gün Erdoğan’dan “Bu hasretle beklediğimiz bir çağrıdır” açıklaması geldi. 

Erdoğan ağız değiştirdi

Bir ay sonra 19 Mart’ta HDP ve devlet heyetleri İmralı’da Öcalan ile yeniden bir araya geldi. Bu görüşmede 15 gün sonraki görüşmeye İzleme Kurulu’nun da katılması kararlaştırıldı. Öcalan, o yılki Newroz’da “Dolmabahçe Sarayı‘nda, hepimizce resmen ilan edilen 10 maddelik deklarasyon temelinde yeni bir süreci başlatma görevi ile karşı karşıyayız” mesajı verdi.

Erdoğan ise 22 Mart’ta Ukrayna dönüşünde sarf ettiği “Ben oradaki toplantıyı doğru bulmuyorum. Çünkü bu toplantıda hükümetin Başbakan Yardımcısıyla, şu anda parlamento içinde olan bir grubun yan yana fotoğraf vermesini doğru bulmuyorum” sözlerle sürecin sonlandırılacağı sinyalini verdi.

İmralı’daki son görüşme

Öcalan, 5 Nisan 2015’te son kez bir araya geldiklerinde İmralı Heyeti’ne, bir daha adaya getirilmeyebilecekleri konusunda uyarılarda bulunarak, sürecin sonlanma ihtimalini öngörmüştü. Öcalan’ın öngördüğü gibi görüşmeler engellenip süreç bozuldu. Dolmabahçe’ye uygun bir süreç izlenseydi, İzleme Heyeti’nin İmralı’ya gidişiyle birlikte derinlikli bir müzakere sürecine geçiş başlayacaktı. Bu aşamadan sonra yasal güvence ile birlikte Öcalan PKK’ye, Türkiye’ye karşı silahların bırakılması için tarihi belirlenmiş gündemli bir kongre çağrısı yapacaktı.

Yeniden savaş

Ağrı’nın Tendürek kırsalında 11 Nisan 2015’te barış çadırına saldıran askerlerle çıkan çatışma, akabinde Türkiye’yi yeniden derin bir kaos ve çatışma ortamına sürükleyen adımlar tek tek geldi. 18 Mayıs’ta HDP’nin Adana ve Mersin’deki parti binalarının DAİŞ eliyle bombalanmasını, 5 Haziran Amed ve 20 Temmuz Suruç katliamları izledi. Ceylanpınar’da iki polisin şüpheli öldürülmesi ile birlikte 24 Temmuz 2015’te Kandil’e yönelik yapılan hava saldırılarıyla diyalog süreci sonlandırılıp yeniden savaşa geri dönüldü. 7 Haziran seçimlerinde başarı sağlamayan AKP, iktidarını korumak için hazırda tuttuğu “Çöktürme Planı”nı uygulamaya koydu

HDP Hukuk Komisyonu tarafından paylaşılan son verilerde, 24 Haziran 2015 ile 1 Şubat 2017 tarihine kadar partili 15 bin 370 kişi gözaltına alınırken, bunlardan 3 bin 647’si tutuklandı. 1 Şubat 2017 ile 25 Eylül 2020 tarihine kadar ise 6 bin 951 kişi gözaltına alındı.

İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) Kürt sorununda çatışmalı sürece dair açıkladığı verilere göre; 2015-2020 yılları arasında aralarında sivillerin de bulunduğu 5 bin 365 kişi silahlı çatışma, yargısız infaz ve saldırılarda yaşamını yitirdi, 7 bin 986 kişi de yaralandı. Suriye’ye yönelik saldırı verileri ise bu raporda yer almadı.

MA’dan Berivan Altan’a konuşan HDP Eşbaşkan Yardımcısı Tayyip Temel, Dolmabahçe Mutabakatı’nın halklar için bir fırsatken bugün yaşanan sonuçların ise Kürt sorununda çatışma ile çözüm olamayacağının bir kez daha açığa çıktığına işaret etti. Temel, “Türkiye’de demokratik dönüşüm ve çözümün temel argümanları mutabakat metninde yer alıyor. Bugün yapılması gereken çözüm reçetesi olan mutabakat metnine yeniden dönmektir” dedi.  ANKARA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.