Neden “tek yol devrim” 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Bu ittifak stratejik ittifaktır. “Çözüm” bu ittifakın bileşenleri için basit bir reform programı değil. Bazılarının kulağına tırmalayıcı gelse de söyleyelim, “devrimdir.” 

Metropoller nisbi refah içindeyken, refah içinde olanlar da eğer zülf-ü yare dokunmadıkları sürece özgürlük içinde yaşıyorlarken, “çözüm” Kürt halkının meselesiydi.

Aynı zamanda Erdoğan’ın da meselesiydi. Çünkü Erdoğan Ortadoğu’ya ve Kuzey Afrika’ya göz dikmişti. Arap Baharı’ndan yararlanarak, bölgesel hegemonya peşindiydi. Bunun savaş demek olduğunu biliyordu. Bu savaşı kazanmak için Kürdistan cephesindeki savaşı durdurması şarttı.

Ansızın “çözüm süreci” başlayıverdi.

Kürdistan’da savaş durdu. Ortadoğu’da savaş başladı.

Fakat Erdoğan’ın Sarayda yaptığı hesap Kürt çarşısına uymadı. İhvan yenildi. Ardından da DAİŞ Kobane’de bozguna uğradı.

Sonra araya devlet girdi. Devletin vurucu güçleri Erdoğan’ı değil, onun stratejik ortağı Gülen Cemaati’ni hedef aldı ve tasfiye etti. Erdoğan’ı kıskıvrak çevirdi, AKP’nin kurucu kadroları kâmilen uzaklaştırıldı. Dımdızlak kalan Erdoğan’ın etrafı MHP’yle, Soylu’yla, Kurtulmuş’la, Perinçek’le kuşatıldı.

Yeni ittifak basit bir hesaba dayandı; Erdoğan için esas olan kendi iktidarının devamıydı. Ergenekoncular için ise Erdoğan’ın seçmeninin desteğiydi. Çünkü onların devleti vardı ama tabanı yoktu. Anlaştılar.

“Çözüm süreci” sona erdi.

Derken ekonomi çöktü. Bu defa Türk devleti dünyadan izole oldu. Yabancı para kaçtı. TL yıkıldı. Metropollerdeki “müreffeh halk” fakirleşti. Orta sınıf buharlaştı. Tepkiler birikti. Metropoller karıştı. Karışınca “nisbi özgürlük” de sona erdi. Kavala, Fincancı, twit atan çocuk filan tutuklanmaya başladı. Faşist rejim yerleşti.

Şimdi “çözüm” dediğimiz zaman ne anlıyoruz? Yalnızca Kürt sorununda çözümü mü? Hayır. Artık “çözüm” hedefi genişledi. Dün esas olarak Kürdistan’ı ilgilendiren çözüm, artık tüm Türkiye için geçerli.  

“Emek ve Özgürlük İttifakı” işte bu yeni duruma verilen ilk cevaptır. Çözümün kapsamı genişlemektedir. Daha da genişleyecektir.

Çözüme metropollerde ilk ihtiyaç duyan emekçi halk, işçi sınıfı ve özellikle kadınlar oldu. “Emek” cephesinde ilk adımı sosyalistler ve kadınlar attı. “Özgürlük” cephesindeki Kürt Özgürlük Hareketi’yle ittifaka ilk önce onlar katıldı. Kartal mitinginde gördüklerimiz onlardı.

Bu ittifak stratejik ittifaktır. “Çözüm” bu ittifakın bileşenleri için basit bir reform programı değil. Bazılarının kulağına tırmalayıcı gelse de söyleyelim, “devrimdir.” Türkiye’ye “Demokratik Cumhuriyet, Kürdistan’a Özgürlük, Ortadoğu’ya Konfederal devrimdir.”

Bu devrimci yolda yürümek için şu sırada ilk adım, seçimlerdir. Temel hedef Erdoğan rejimini yıkmak ve Emek ve Özgürlük İttifakı’nı büyük bir güç haline getirmektir. TBMM’ye en az yüz vekille katılmaktır.

Bunu başarmanın yolu ise Türkiye’den önce Altılı Masa’yı demokratikleşmeye mecbur etmektir.

Altılı Masa nereye kadar demokratikleşebilir? Bu konuda berrak bir görüşe ihtiyaç vardır.

Bu Masa’dan “çözüm” beklenemez. Seçimlerden sonra öyle bir ekonomik kriz patlayacaktır ki, bu durum “emek cephesini” eğer iktidara geçerse Altılı Masa’yla karşı karşıya getirecektir. Ve işte o zaman emekçiler bu ekonomik enkazın altında Kürdistan’a karşı yürütülen savaşın yattığını daha iyi anlayacak, ülkenin yoksulları onlara öncülük eden sosyalist partilerin ve HDP’nin etrafında toplanacaktır.

Başka şeyler de olacaktır: Sermayenin Batı yanlısı kesimleri ve onların devlet içindeki uzantıları faşizmle devrim arasında bocalayacak ve hem faşizmden, hem de devrimden kurtulmanın çarelerini arayacaktır. Bir kesimi faşist güçleri yatıştırmaya çalışırken, bir başka kesimi de devrimcilere yaklaşacak, onları reformlarla yetinmeye razı etmeye çalışacaktır. Politik süreçlerin diyalektiği böyledir.

İşte o zaman Emek ve Özgürlük İttifakı’nın güçleri stratejik amaçlarından uzaklaşmadan esnek bir yönelimle taktik işbirlikleri imkanı kazanacaktır. Şöyle etrafınıza bakın. Daha şimdiden bu imkanların ipuçlarını görebilirsiniz. Babacan’ın demeçleri, bilelim ki, basit bir demagoji ya da kandırmaca değildir. Reformist sermaye kesimlerinin eğilimini yansıtmaktadır.

Hülasa, çözümün kapsamı hem stratejik anlamda, hem de taktik anlamda hızla genişlemektedir.

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bir slogandan öte ete kemiğe bürünmesi, şimdilik yeterince olgunlaşmayan “sınıfın kitlesel” desteğini kazanmasına, birbirinden kopuk direniş ve grevlerin genel grev düzeyine yükselmesine, bu mücadeleye sosyalistlerin ve Kürt özgürlük Hareketi’nin öncülük etmesine bağlıdır.

İttifak’ın “özgürlük” cephesine gelince;

Asıl nihai etken bu cephedir. Erdoğan henüz seçim sürecinde yenilmemiştir, ama Rejim Zap’ta yenilmiştir. Önümüzdeki bahar ayında eğer faşist rejim içeride temelinden sarsılırsa, bilin ki, Zap’ta elde edilen başarı, tüm Türkiye’yi etkisi altına alacak bir stratejik zafere dönüşecektir.

Tekrar edersek; Çözümün kapsam alanı böylesine genişlemişse, “çözüm” ne demektir?

“Çözüm devrim” demektir ve Altılı Masa’dan devrim beklenemez demektir.

Seçim eşiğinde Altılı Masa’ya söylenecek şey şudur: Erdoğan’ı birlikte yıktıktan sonra, Millet İttifakı ile Emek ve Özgürlük İttifakı arasında bir ortaklık olmayacak, mücadele devam edecektir, şimdi Altılı Masa şuna karar vermelidir; Emek ve Özgürlük ittifakı’yla nasıl mücadele edeceksiniz? Erdoğan rejiminin yöntemleriyle mi, yoksa evrensel hukuk temelinde parlamenter demokratik yöntemlerle mi?

Bu soruya verilecek cevap, karşılıklı seçim taktiklerini belirleyecektir.

Selahattin Erdem gazetemizdeki makalesinde “tek yol devrim” dedi. Boşuna demedi.

Çünkü düne kadar Kürdistan için çözüm, güçlü Türk devletiyle “uzlaşmaya” bağlıydı. Bugün ise zayıflayan bu devlet iktidarını yıkmaya bağlı.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.