Suyu ısınanlara çağrı
Veysi SARISÖZEN yazdı —
- Asıl derin görüşmeler kamuoyunun dikkatini çekmeyecek bir gizlilikte gerçekleşiyor. CHP’nin “Gölge Kabinesi’nde paralel gölge bakanlar, AKP’nin bakanlarıyla buluşuyor. Hakan Fidan’la CHP gölge dışişleri bakanı görüştü bile. Sırada İçişleri ve Savunma bakanlarının gölgeler içindeki görüşmeleri var.
Kurbağayı kazana atıp yavaş yavaş ısıtır, alıştıra alıştıra kaynatırlarmış. Hangi psikopatın bu yöntemi keşfettiğini bilen varsa lütfen açıklasın.
Ben ise muhalefet tabanını kurbağa misali alıştırarak ABD ve “gerçekçi” Türk devletinin kıvama getirmesinden Özel-İmamoğlu ekibi “normalleşme” dediği günden beri söz edip duruyorum.
Alıştırma işi Özel-Erdoğan görüşmesiyle başladı. Erdoğan’ın “iade-i ziyaret” açıklamasıyla ilerledi. Ne konuştular, nerede anlaştılar kimse bilmiyor.
Ama asıl derin görüşmeler kamuoyunun dikkatini çekmeyecek bir gizlilikte gerçekleşiyor. CHP’nin “Gölge Kabinesi’nde paralel gölge bakanlar, AKP’nin bakanlarıyla buluşuyor. Hakan Fidan’la CHP gölge dışişleri bakanı görüştü bile. Sırada İçişleri ve Savunma bakanlarının gölgeler içindeki görüşmeleri var. Hakiki bakanlar gölge bakanlara “bilgi” vermişler. Neyin bilgisini vermişler? Belli ki verdikleri bilgiler gölge bakanları memnun etmiş olmalı. Hiç biri bu bilgilerden en küçük bir rahatsızlık duymamış olmalı ki, gıkları bile çıkmadı.
Alan memnun satan memnun gibi bir hal var. Havuz medyası kurbağanın içinde zıpladığı kazanın altına ha bire odun taşıyor. “Aman nazar değmesin” diye dua edenler bile oluyor. Liberal muhalifler bile, örneğin Karar yazarları, hafiften derileri ısının artmasıyla ürperse bile, “taştan bile reform olursa amenna” demeye başladılar.
Geçen gün Erdoğan şöyle dedi: “31 Mart sonrası CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel bizi ziyaret etti. Ben de Kurban Bayramı'ndan önce kendisine iade-i ziyarette bulunacağım. Ziyaret akabinde siyasette bir yumuşama arzuladığımızı ifade ettim. Bu yumuşamanın bir tarafı iktidarsa bir tarafı da muhalefettir. Biz bu konuda son derece rahatız. Biz kutuplaşmanın, kamplaşmanın tarafında hiç olmadık".
Nasıl? Adam haklı olarak kurbağalaşmış olanların idrakten yoksun olduğunu biliyor. Diyor ki, birileri kutuplaştı, kamplaştı, biz ise bu garip durumu Saray’ın penceresinden hayretle seyrettik. Helal olsun! Her ne kadar “yumuşamanın bir tarafında zaten, Bahçeli’nin ağzıyla söylersek “pambık” gibi yumuşak iktidar var dese de asıl amacın muhalefeti yumuşatmak olduğunu çok yumuşak bir üslupla dile getirmiş. Kendisi yumuşak, zekası sivri.
Bu durumda Özgür Özel’in ne demesi gerekir? Aşağı yukarı aşağıdakine benzer bir şeyler demesi gerekir. Okuyalım:
“Bizim siyasette yumuşamaktan kastettiğimiz hukuka, demokrasiye, insan haklarına saygı duyulmasıdır. Bizden hukuksuzluk karşısında kimse yumuşak bir tavır beklemesin. Özgürlükleri kısıtlamaya yönelik girişimler karşısından bizden kimse yumuşak tavır beklemesin."
İçiniz rahatladı değil mi? CHP öyle lapa gibi yumuşamayacak, icabında “vurdu mu oturtur” misali sertleşecek.
Sakın böyle içinizi rahatlatmayın. Çünkü bu sözler Özgür Özel’e ait değil, Tayyip Erdoğan’a ait.
Okuyunca dilimi yutacak gibi oldum. Kazandaki kurbağayla dalgasını geçiyor; senin hukukuna, insan haklarına saygılıyım sevgili kurbağa, için rahat olsun, dış mihraklar hukuksuzluk yapıyor, gizli kuvvetler senin “vraak vraak” deme özgürlüğünü kısıtlamaya girişiyor, ben bunlara karşı hiç yumuşar mıyım, sakın meraklanma, bak buz gibi sudaydın, şimdi ne güzel suyun ısınıyor diye, iyice ısınması için kazanın altına bir iki kütük daha atıyor. O böyle “uyusun da büyüsün, tıpış tıpış yürüsün ninni” dedikçe, kurbağa hepten mayışıyor.
Ve en sonunda Erdoğan asıl baklayı ağzından çıkarıyor: “Biz ana muhalefetten, muhalefetten de bunu bekliyoruz. Milletimiz bizden sandıkta kendisini temsil yetkisi verdiği siyasetçilerden ortak zeminde bir araya gelip derdine derman olmamızı bekliyor. Terör karşısında iktidarı muhalefeti ortak tavır geliştirebildiğinde, sadece gerilim düşmekle kalmayacak, terör de tamamen miadını dolduracaktır. Türkiye'nin bazı meselelerinin siyaset üstü yaklaşımla ele alınması gerilimi zaten düşürecektir.”
“Türkiye’nin bazı meselelerini siyaset üstü yaklaşımla ele almak” sözlerini bir yerlere büyük harflerle yazın. Ve kendinize sorun: Gezinin yıldönümündeyiz ya, gezicilerin popüler deyimiyle söyleyecek olursam, “bağzı meseleler” hangi meseleler?
Birincisi krizin yükü zengine mi fakire mi yüklenecek?
İkincisi krizden savaşla mı, barışla mı çıkılacak?
“Bağzı” değil, Türkiye’nin temel meseleleri bunlar. Krizin yükünü fakire yükleyenlerle zengine yükleyelim diyenler arasında yumuşama da olmaz, normalleşmede. Uzlaşmaz emek-sermaye çelişkisine rağmen oluyorsa yumuşayanlar ve normalleşenler fakiri kazandaki suya atıyorlar, normalleşiyoruz ve yumuşuyoruz diye kurbağayı alıştırıyorlar demektir.
Krizden savaşla çıkacak olanlar ve barışla çıkalım diyenler arasında ise bırakalım yumuşamayı, normalleşmeyi, selam-sabah bile olmaz. Neden? Çünkü Kürt halkı fakir fukaradan, garip gurebadan farklı olarak, o kazana atlamıyor. Öyle yavaş yavaş suyu ısıtarak onu alıştıramayan iktidar, Kurdistan’a kimyasal silah yağdırıyor. Yerel seçime hazırlanan Rojava halkını, seçim yaptığı için “bertaraf” etmeye hazırlanıyor.
Yeniden Erdoğan’a dönelim. Erdoğan ne diyor? Sözlerini Türkçeye çevirirsek şöyle diyor: “Ortak zeminde bir araya gelelim ve Türkiye’nin bu iki meselesini siyaset üstü, yani milli beka meselesi olarak birlikte ele alalım.”
Ortak zemin nedir? Ortak zemin, Minimum olarak CHP ve AKP’nin TBMM’de “emek düşmanı ekonomik programda ve barış düşmanı planlarda uzlaşmaları”, maksimum olarak da “Büyük Koalisyon"da bu programı ve planları birlikte yürütmeleri demektir.
Erdoğan’ın bu açıklamasından sonra, eğer CHP seçmeni kurbağa yerine konulmak istenmiyorsa partisine şu soruyu sormalıdır:
“CHP Erdoğan’ın emek düşmanı program ve barış düşmanı plan temelinde ortaklık çağrısına ne diyor?”
CHP’li seçmen bu soruya hiç zaman kaybetmeden, acilen, lafı sündürmeden, treni sallamadan, orada burada mitinglerle oyalanmadan açık-seçik bir cevap istemelidir. Çünkü kazanın içindesiniz, altınızdaki ateş emek düşmanı programın ve barış düşmanı planların her adımında gittikçe harlanıyor, suyunuz ısınıyor.
“Biz kurbağa değiliz”diye haykırın.