Nelly ve Nadine: Kadınların ortak hafızasının parçaları

Kadın Haberleri —

.

.

  • Bu film her ne kadar Nelly ve Nadine’in kim olduklarını bizlere tanıttığı için büyük önem taşısa da, yönetmenin tercihleri ve bunu 3. Jenerasyon torunun hislerini merkeze alarak anlatması bizi Nelly ve Nadine’den biraz uzaklaştırıyor. 

SUSAN WEINBLATT / MOR KAMERA

Geçtiğimiz hafta tamamlanan Berlinale’nin Panorama bölümünde gösterilen belgesel filmlerden bir tanesi de “Nelly ve Nadine” isimli film oldu. Bu hafta Mor Kamera’da filmin konu aldığı iki kadını tanımak amacıyla bu filmi konu alacağız. Filmin yönetmeni ise bugüne kadar tanıttığımız filmlerin çoğunun aksine erkek bir yönetmen, İsveç’li Magnus Gertten. 

28 Nisan 1945 tarihinde İsviçre’nin Malmö kentinin limanına bir gemi yanaşır. Bu gemi Almanya’nın Ravensbrück Nazi toplama kampından İsveç Kızıl Haçı tarafından kurtarılan kimselerle doludur. İsveç resmi kurumlarınca bu anların 1945 yılında görüntüleri çekilmiştir, içerisinde yüzlerce yüzün yer aldığı bu görüntüler arşivin tozlu raflarına kaldırılmıştır sonra da. Yönetmen Magnus Gertten, bu arşiv görüntülerini tarayarak görüntülerdeki her bir Holokost’tan sağ kalan kişinin kim olduğunu tespit etmeye çalışmış ve bu süreçten “28 Nisan” isimli bir belgesel üçlemesi çıkarmış. Üçlemenin ilk iki filmi “Harbors of Hope” (Umut Limanları) ve “Every Face Has A Name” (Her Yüzün Bir Adı Var) iken üçüncü filmi ise “Nelly ve Nadine”.

Yönetmen bu görüntülerdeki kadınların birçoğunun kimliğini uzun araştırmalar sonucu tespit ederek bir liste yaratıyor. Ortaya çıkan tablo aslında Nazi rejiminin getirdiği felaketlerin tablosunu da bir kez daha gözler önüne seriyor. Belçika, Hollanda, Fransa, Polonya gibi birçok ülkeden gelen bu kadınlar Nazi rejiminin yayılmasına karşı direnişte yer almış, insanların sınırlardan gizli bir şekilde geçmesine yardımcı olmuş, evlerinde saklamış kişileri, entelektüel, sanatçı, sosyalist ve kadın mücadelesi içerisinde yer alan kişileri de aralarında barındırıyor. Felakette hayatını kaybedenler kadar hayatta kalan insanların da kim oldukları, yüzleri, hayat hikayeleri ve yaptıkları bugüne kadar hala bilinmiyor. 

Yönetmen ilk iki filminde başladığı bu hayatta kalan kişileri tespit etme çalışmasını son filminde bu kadınlardan sadece ikisine, Belçikalı opera sanatçı Nelly Mousset- Vos ve Çinli bir ailenin İspanya’da doğan kızı Nadine Hwang’a odaklanarak sürdürüyor. 1944 yılında Ravensbrück toplama kampında tanışan bu iki kadın, burada birbirlerine aşık olarak birbirlerine duydukları sevginin onlara verdiği direnme gücü ile birlikte toplama kamplarındaki zulümlerden hayatta kalırlar. Her ikisi de farklı zamanlarda Malmö’ye getirilir, ancak birbirlerinin hayatta kaldıklarından haberleri yoktur. Yaklaşık iki yıl sonra birbirlerini bulan bu kadınlar, belki de yaşadıklarını geride bırakmak için Venezuela’nın Caracas kentine yerleşir ve hayatlarının sonuna kadar burada bir çift olarak yaşarlar. 

Nelly’nin savaşın başlamasından önce doğan kızı Claude annesi ve Nadine’in yanından ayrıldıktan sonra kendisine bir hayat kurar ve Sylvie isimli bir kızı olur. Hem Nelly ve Nadine hem de Claude çoktan hayatını kaybettiği için, yönetmenin bu hikâyeye giriş noktası şimdilerde kendisi de yaşlanmakta olan Sylvie olur. Anneannesinden kalan tonlarca açılmamış mektup, fotoğraf, film ve anneannesinin Nadine adında bir kadınla Caracas’ta yaşadığı fikrinden başka bir fikre sahip olmayan Sylvie, yönetmenin hayatına girmesiyle bütün bu geçmişi aralamak durumunda kalır. Ancak anneannesi Nelly torunlarına ne kamplarda yaşadıkları zulümlerden ne de Nelly ile olan aşklarından bahsetmiştir. Özellikle Claude’nin Nadine’den hoşlanmadığı ve gerçeği reddettiği hissi de filmde konuşulmasa da varlığını belli ediyor. 

Felaketi film veya sanat yoluyla anlatmanın mümkün olup olmadığı başından beri büyük bir tartışma konusu olmuştur. Çünkü Holokost hakkında söylenecek her şey söylenmeyeni de beraberinde getirecek, bu deneyimi yaşayanların yaşadığı dile getirilemez korkunçlukları belli bir alana hapsederek yanlış temsil edecektir. Bu konuda yapılan filmlerin hemen hemen hepsi bu tartışmayı aklında tutarak açar sözü. Bu filmde ise yönetmenin kendi varlığı, bu konuyla ilişkisi neredeyse görünmez kılınmış, neden bunu yaptığı ile ilgili hiçbir sorgulamayı filmin içerisine dahil etmemiş. Bunun dışında, Sylvie’nin anneannesinin sandıklarını açtığı görüntüler, Sylvie’nin konu ile hiçbir ilgisi olmayan kocasının olaya dahil olması suyu bulandıran detaylar olmuş. Çünkü her belgesel aslında belli kurmaca öğeler içerir ve özellikle felaket filmlerinde kurmacanın dozu arttıkça hakikatten, dolayısıyla yaşanan acıların anısından uzaklaşma ihtimali de çoğalır. Bu film her ne kadar Nelly ve Nadine’in kim olduklarını bizlere tanıttığı için büyük önem taşısa da, yönetmenin tercihleri ve bunu 3. Jenerasyon torunun hislerini merkeze alarak anlatması bizi Nelly ve Nadine’den biraz uzaklaştırıyor. 

Hakkında daha az bilgi sahibi olduğumuz Nadine Hwang’a gelirsek, Nadine Çinli bir diplomat ailenin kızı olarak o dönem Çinli kadınlara göre daha ayrıcalıklı bir sınıfta yer alıyor ve dönemin Fransız entelektüel yazar camiasına kadın olarak alınmadıkları için Paris’te Rue Jacob’ta kendi sanat ve edebiyat çevresini başlatan lezbiyen yazar Natalie Clifford Barney’in çevresinde bulunuyor. Nadine’in bu çevrede bulunması, Çinli olması ve muhtemelen İspanya sınırında Nazi karşıtı aktivitelere katılması onu Nazilerin hedefi haline getiriyor. 

Nelly ve Nadine arkalarında onlarca 8 milimetrelik film, mektup ve fotoğraf bırakıyorlar. Aslında birbirlerine âşık olduklarını ve bir çift olduklarını kimseden gizlemiyorlar. Sadece bunun böyle olabileceğini hayal etmeyen veya bilmek istemeyen bir dünya var ve bakışlarını onlardan öteye çeviriyor bu dünya. Nelly ve Nadine’de bu görmezden gelmeyi kendi lehlerine çevirerek birbirlerine döndükleri, birbirlerini çoğalttıkları bir sevgiyi yaşıyorlar. Bu film sayesinde biz de artık onları tanıyoruz ve onların anısı kadınların kolektif hafızasının bir parçası olmaya başlıyor. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.