Öcalan, komisyona güç verir

Abdullah Öcalan ve Kürtler

Abdullah Öcalan ve Kürtler

  • Prof. Levent Köker, komisyonunun Kürt Halk Önderi ile görüşmesinin öneminin altını çizerek, sürecin ciddiyetini toplum nezdinde de güçlendireceğini söyledi.
  • DEM Parti Gurup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit de bu süreçte bağlayıcı olan ve kararlar alan Kürt Halk Önderi'nin de dinlenmesi gerektiğini vurguladı.

Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, dünkü oturumlarında Barış Anneleri ve Cumartesi Anneleri’ni, ardından da insan hakları örgütlerini dinledi. 'Konuşulmaz’ denilen konuların konuşulması ve yeni bir toplum sözleşmesinin imzalanması gerektiğini belirten İHD'li Tahir Saçaklı, tüm raporlarını komisyona sunacaklarını söyledi.

Kürt sorununun çözümü için Meclis’te kurulan Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, 5. toplantısını, Numan Kurtulmuş başkanlığında dün saat 14.00’te gerçekleştirdi. Toplantının ilk oturumunda Cumartesi Anneleri adına Besna Tosun, Maside Ocak Kışlakçı ve İkbal Yarıcı konuştu. Ardından Barış Anneleri adına da Nezahat Teke, Türkiye Bozkurt ve Rebia Kıran konuştu. Toplantının ikinci oturumunda ise İnsan Hakları Derneği (İHD) Eşbaşkanı Hüseyin Küçükbalaban, İHD Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi Vetha Aydın Yüksel, İHD Amed Şube Eşbaşkanı Ercan Yılmaz’ın yanı sıra İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (Mazlum-Der) Genel Başkanı Kaya Kartal konuştu. Ardından Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı Başkanı Mahsum Batı ve vakfın başkan yardımcısı Erkan Şenses söz aldı. Son olarak İnsan Hak Ve Hürriyetleri Ve İnsani Yardım Vakfı Başkanı Fehmi Bülent Yıldırım ve Yönetim Kurulu Üyesi Vahdettin Kayğan konuştu.

Söyleyecek sözümüz çok

Komisyon toplantısından önce MA'ya konuşan İHD Bölge Temsilcisi Tahir Saçaklı, faili meçhul cinayetler ve kayıplar konusunun Kürt sorununun parametrelerinden biri olduğunu belirterek, ailelerin "gömülme ve yas" haklarının sağlanması gerektiğini vurguladı. Saçaklı, boşlatılan köylere geri dönüşlerin sağlanması ve cezaevlerindeki tutsakların tahliye edilmesi için de adım atılması gerektiğini kaydetti. İhlallerin tümünü raporladıklarını anımsatan Saçaklı, "Bu yönüyle söyleyecek çok sözümüz var. Bu raporlarımız ve çözüme dair önerilerimizle komisyonun çalışmasına çok ciddi katkı verebileceğimizi düşünüyoruz” dedi. Komisyondan ve bu süreçten beklentinin, ‘konuşulmaz’ denilen konularının konuşulması ve yeni bir toplum sözleşmesinin imzalanması olduğunu belirten Saçaklı, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın sürecin en önemli aktörlerinden biri olarak tüm kesimlerle görüşmesinin yolunun açılmasının önemini vurguladı.

Fikirlerine başvurulsun

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis’teki basın toplantısında dün dinlenecek insanların ve kurumların 40 yıllık mücadelesini hatırlatarak, çözüm konusundaki görüşlerinin önemini vurguladı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın her görüşmede Meclis'i işaret ettiğine dikkat çeken Gülistan Kılıç Koçyiğit, "Yine Sayın Öcalan’ın siyasi ve hukuki zemine işaret etmesinin de altını çizmemiz gerekiyor. Evet, siyaset sorumluluk almalı ve siyaset sürecin hukuki gereklerini yerine getirecek adımları hızlı bir şekilde atmalıdır. Bu nedenle toplumsal kesimler nasıl ki burada dinleniyor, nasıl ki bütün süreç içerisinde mağdur kesimler dinleniyor, bu süreçte bağlayıcı olan ve kararlar alan Sayın Öcalan’ın da görüş ve düşünceleri dinlenmelidir. Bu anlamda fikirlerine başvurulması, diyalog kurulmasının da önemli olduğunun altını çizmek istiyoruz” dedi.

Siyasi ve hukuki altyapı

Gülistan Kılıç Koçyiğit, demokratik entegrasyon yasalarının hızla gündeme alınması gerektiğini belirterek, "Toplumsal barış ancak ve ancak gerçek anlamda hukuki ve siyasi altyapı kurularak gerçekleştirilebilir. Demokratik bir toplum ancak yasaların demokratikleşmesiyle mümkün olabilir. Demokratik entegrasyon yasalarının, demokrasiyi ilerletecek yasaların hızla tartışılması ve gündeme alınması gerektiğini düşünüyoruz. Kürt sorununun demokratik yollardan çözülmesini konuşuyoruz ama siyasal iktidarın pratiklerine baktığımız zaman tam aksi bir tablo olduğunu görüyoruz. Beyoğlu Belediye Başkanı'nın tutuklanması, toplumsal muhalefeti hizaya çekme operasyonudur" şeklinde konuştu.

Komisyon sınırlı kalmamalı

DEM Parti'nin dinlenmesini önerdiği siyaset bilimcilerinden Prof. Dr. Levent Köker, komisyonun yalnızca PKK'nin silah bırakması ve feshiyle ilgili yasal düzenlemelerle sınırlı kalmaması gerektiğinin altını çizdi. MA'ya konuşan Prof. Köker, "Komisyon Türkiye'nin yüzyılı aşkındır çözümsüz kalmış Kürt sorununun çözümüne yönelik en geniş toplumsal mutabakatı temin etmek gibi bir görev de üstlenmiş bulunuyor" dedi.

İktidar zorlaştırıyor

İktidarın demokratik hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmayan uygulamalarının, komisyonun çalışmalarını zorlaştırdığını vurgulayan Köker, komisyonun çalışmalarını, herhangi bir yasal düzenlemeye ihtiyaç duyulmayan yapılabilecekler ile uzun vadede geçekleşebilecek ve yasal düzenlemeye ihtiyaç çalışmalar şeklinde iki kategoride ele aldı. Köker, şöyle devam etti: "Uygulanmayan AİHM ve AYM kararlarının derhal uygulanması için hiçbir yasal düzenlemeye gerek yok. Bu kararların hak ihlali bulduğu benzer davalardan dolayı cezaevlerinde tutulan insanlar serbest bırakılabilir. Bir adli tedbirin ötesine geçen tutukluluk halleri sonlandırılmalı, siyasi tutuklu ve mahkumlar özgürlüklerine kavuşmalı. Cezaevi İdare ve Gözlem Kurullarının keyfi kararlarla tahliyeleri engellemesi durdurulmalı."

Yasal düzenleme gereği

Yasal düzenleme gerektiren adımların ise İnfaz Kanunu ve diğer kanunlarda yapılacak değişikliklerle sağlanabileceğine işaret eden Köker, "Kürt siyasi hareketinin cezaevlerindeki mensuplarının özgürlüklerine kavuşmaları ve silah bırakan PKK mensuplarının toplumsal ve siyasi hayata katılım yollarının açılması için yasal düzenlemeler şart. Komisyon, bu konuda gerekli yasa tekliflerini hazırlamalıdır" dedi.

Ana dil ve özerklik

Kürtçe ana dilinde eğitim hakkının tanınması, yerel ve yerinden yönetim özerkliğinin sağlanmasının öncelikli adımlar olarak öne çıktığını söyleyen Köker, bunun aynı zamanda tekçi ve etnik millet anlayışının da terk edilmesini içerdiğini kaydetti. Sorunun anayasal boyutunun komisyonun gündeminde olmamasının eleştiren Köker, Kürt sorununun anayasal boyutlarının tartışılmasının elzem olduğunu belirterek, şunları söyledi: "Kürt sorununun bu boyutlarıyla çözümünün konuşulmadığı bir durumda, insan hakları ve demokratik hukuk devleti yönünde gelişmeler çok sınırlı kalır. Komisyon bu konuları ele almazsa işlevini tam olarak yerine getiremez."

Rêber Apo ile görüşme

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın süreçteki rolüne dikkat çeken Prof. Köker, görüşmenin sürece katkı sağlayacağını belirterek, şunları ifade etti: "Sürecin, barış ve demokratik toplum inşası olarak anlaşılması bakımından Öcalan'ın 27 Şubat'taki çağrısı özel bir öneme sahip. İktidarın 'Terörsüz Türkiye' hedefi, barış ve demokratik toplum inşa edilmeden gerçekleşemez. Öcalan'ın komisyon tarafından dinlenmesi, sürece yadırganacak bir durum değil, aksine birinci elden somut önerileri öğrenmek açısından yararlıdır. Bu görüşme, sürecin ciddiyetini toplum nezdinde de güçlendirir." ANKARA

***

Ulus devlet zihniyetini bırakmalı

DEM Parti'li Celal Fırat, Alevilerin sorunlarına dair de adımların atılması gerektiğini vurgulayarak, "Türkiye kendini ulus devlet zihniyetinden kurtarmalı” dedi. 

DEM Parti İstanbul Milletvekili ve Komisyon Üyesi Celal Fırat, iktidarın dilinin barış dili olmadığını belirterek, “Bu dilin değişmesi gerekiyor. Mevcut dil, toplumsal barışı desteklemek yerine çatışmayı körüklüyor. Barış, her iki tarafın da değerlerine, geleneklerine, diline ve tarihine saygı göstermesiyle mümkündür. Umarım iktidar siyaseten değil, samimiyetle yaklaşır ve bu kirli dilden arınır. İktidar ve medya dilini değiştirirse toplumun algısı da değişir” dedi.

Cumhuriyet’le birlikte de devam eden inkar politikasını anımsatan Fırat, şunları söyledi: "Kürtler büyük acılar çekti; evlerinden, yurtlarından sürgün edildi. Bugün cezaevlerinde kendi ihtiyaçlarını karşılayamayan hasta tutsaklar var. Bir Kürt, 'Ben bu ülkede kimliğimi, dilimi, geleneklerimi özgürce yaşayamıyorum' diyorsa bu bir sorun olarak görülmeli. Aleviler de  hâlâ ‘Cemevleri ibadethanemizdir’ demek zorunda kalıyorsa bu büyük bir sorun. Devlet, Alevileri bir güvenlik sorunu olarak görüyor. Türkiye kendini egemen ulus devlet zihniyetinden kurtarmalı. Devlet, bu kirli zihniyetten arınmalı. Eşit yurttaşlık ilkesi uygulanmalı. Tüm inançların kendini ifade edebileceği bir sistem kurulmalı. Bu komisyon bu çifte standart ve sorunlara çözüm üretmek için bir fırsattır. Tartışmayacak sorun bırakmamamız gerekiyor. Komisyonda Alevilerin temel hak ve özgürlüklerine dair de adımlar atılmalı. Artık cemevlerini güvenlik sorunu olarak görmekten vazgeçilmeli. Bu konuda yasal düzenlemelere ihtiyaç var. Anayasa’da camiler için yapılan düzenlemeler gibi, cemevleri de ibadethane olarak tanınabilir. Basit bir torba yasayla bu sağlanabilir. Zihniyet değişikliği şart, ancak Meclis’te böyle bir çalışma yapılırsa hiçbir siyasi partinin karşı çıkacağına inanmıyorum.”

***

Beyaz Toros'la mesaj verildi

AKP hükümetinin, önceki gün Meclis kapısı önünde 'beyaz Toros' aracını yakan kişi ve yakma nedeniyle ilgili açıklamaları inandırıcı bulunmadı.

Komisyon, önceki gün savaşta ölenlerin yakınlarını dinlemeden önce Meclis kapısında JİTEM vahşetinin sembolo olan 'beyaz Toros' yakıldı. Kişinin, ÖTV için aracı yaktığı öne sürüldü. Sabıkası ve psikolojik problemleri olduğu açıklandı. Gözaltına alınan şahıs, dün 'Genel Güvenliğin Kasten Tehlikeye Sokulması' suçundan tutuklandı. CHP Grup Başkanvekili Murat Emir ise bunun sıradan bir olay olmadığını söyledi. Emir, Halk TV'ye şunları ifade etti: "Meclis'in önündeki o beyaz Toros'un yakılmasında bir mesaj içeriği olduğunu anlamak, çıkarsamak çok da güç değil. Biz dün biraz bekledik, sessiz kaldık. İçişleri Bakanlığının açıklaması bizim için doyurucu değildi ama 'söz konusu olan kişi bir meczup, ayrıntılı değerlendiriyoruz' demişlerdi ama şu ana kadar ayrıntılı değerlendirme ile ilgili bir veri gelmedi. Şu haliyle birileri zaten her defasında bir meczup bulur, bir mizansen çizer ve birilerine mesaj verir. Bir AK Toroslar çetesi var."

Bürokrasi ve Saray'da süreç karşıtları var

Bürokraside ve Saray'da bu sürece karşı olan odaklar bulunduğunu savunan Emir, şöyle konuştu: "Bir AK Toroslar çetesi var yargının içerisinde. Saray'ın içerisinde birileri var. Bu süreci zehirlemeye çalışıyor. Bürokrasinin içerisinde var bu süreç bir şekliyle dursun diye düşünenler. Bunlar aslında bir mesaj veriyor. Hem de Meclis'e, bize mesaj veriyorlar. Bundan daha açık daha net mi mesaj ne olabilir? Daha ne yapmalarını bekliyoruz. Zaten bu tip eylemler bu tip adamlara yaptırılır. Bunlar hazırlanır. Bunlar bir yerlerde bu videolar çektirilir bu işler yaptırılır. Sonunda getirilir ama bu mesajı alması gerekenler alırlar. Bunun arkasındaki ne varsa ortaya çıkartmak lazım. MHP'ye bir operasyon yapılıyor. Komisyona bir operasyon yapılıyor. Hepimiz bu bunun muhatabıyız."

Erdoğan ikircikli

Emir, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’a da dikkat çekti. Erdoğan'ın sürece ilişkin tutumunun 'ikircikli' olduğunu savunan Emir, Türkiye'deki umudu söndürmek için devletin içerisindeki 'kirli yapıların' faaliyete girdiğini belirtti. Emir şunları söyledi: "Aynı şekilde bürokraside bir direnç olduğu izlenimi bize geliyor ama bir direnç noktası da muhtemeldir ki Tayyip Erdoğan'dır. Erdoğan aslında açıkça sahiplenmemiş. Sürecin her an bir yerinden bırakabileceğine dönük izlenimler vermektedir. ayyip Erdoğan aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi'nin de komisyonda olmasından rahatsızdır."

AKP'li yazar da

AKP'nin medya elemanlarından Abdulkadir Selvi de dünük köşesinde bu konuya dikkat çekti. Meclis’in önünde komisyon toplantısı öncesi beyaz Toros yakılmasının normal olmadığını belirten Selvi, şunları yazdı: "Birileri mesaj veriyor diye düşündüm. Şahıs sabıkalı olduğu için güvenlik kaynakları bu değerlendirmemi paylaşmadı. Meclis’in önünde aracını yakan Mehmen Emin F. isimli şahıs,16 farklı suçtan sabıka kaydının olması, daha önce Mersin Adliyesi’nin önünde benzer bir eylem yapması nedeniyle ‘sabıkalı ve psikolojisi bozuk şahıs’ kategorisinde değerlendiriliyor. Doğrudur ama ben ikna olmadım. Kuşkularım devam ediyor. Bu memlekette meczuplar, psikolojisi bozuk olanlar neden zaman ayarlı, mekân ayarlı, toplumda infiale neden olacak eylemlere imza atarlar? Bu işler için neden meczuplar ya da çocuk yaştaki katiller ile psikolojisi bozuk olan şahıslar kullanılır? Komisyonun şehit ailelerini dinleyeceği gün, Meclis’in önünde beyaz Toros yakılarak mesaj verilmeye çalışıldı. Şimdi bu mesajın okunup karşı cevabın verilmesi gerekiyor. Çünkü bunlar ancak bu dilden anlar.

17 araçtan neden Toros?

Meclis’te PKK’nın silah bırakmasıyla ilgili komisyonun toplantısı var. Mersin’de oturan şahıs bu toplantının olduğunu nereden biliyor? Komisyon şehit ailelerini dinleyecek. Bütün gözler komisyona çevrilmiş durumda. Sadece komisyon toplantısını takip etmemiş, komisyonun kimleri dinleyeceğini de biliyor. Beyaz Toros, 90’lı yıllarda faili meçhullerin simgesi olmuş. Bu şahsın 17 hurda aracı olduğu söyleniyor. Neden içlerinden sadece beyaz Toros’u seçip Meclis’in önünde yakma eylemi gerçekleştiriyor? etmeye çalışmış. Şahsın, Ergenekon davası sürecinde ismi duyulan Cinali grubu ile bağlantılı olduğu söyleniyor. Bu kadar tesadüf biraz fazla değil mi? Önemli olan bu kişinin eylemi değil, önemli olan bu kişiyi kim yönlendirdi ve bu eyleme angaje etti? Bu eylemin arkasındaki parmak kime ait? Bunun bulunması gerekiyor. Bu tarlayı kim sürdü, bu şahsı bu eylemi yapmaya kim ikna etti? Hangi karanlık mahfil?"

HABER MERKEZİ

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.