Ön Asya'da kör dövüşü

Aykan SEVER yazdı —

  • ABD Dışişleri Bakanı Blinken'ın Türkiye ziyareti sonrası TC de Esad ordusuna- burada elbette dolaylı olarak hedefte Rusya ve İran da var- karşı saldırıları yoğunlaştırdı. Rojava'ya dönük TC atakları da sürüyor.

Üçüncü Dünya Savaşı'nın Ön Asya cephesi geçtiğimiz hafta farklı güçlerin karşılıklı iç içe geçmiş saldırılarıyla adeta bir kör dövüşünü andırmaya başladı. Savaşın Netanyahu yönetiminin istediği tarzda bir "kıyamet" haline dönüşme ihtimali maalesef artıyor. Bu duruma Ukrayna savaşındaki şiddetin dozunun çoğalması da kuşkusuz katkıda bulunuyor.

Kısaca duruma bakacak olursak, İsrail kendisine dönük sınırlı baskılara aldırmıyor. Gazze ve Batı Şeria'da katliamlarını sürdürüyor. Tel Aviv yönetimi Lübnan'da Hizbullah ve yöneticilerine saldırılar düzenliyor. Ayrıca burada Hamas liderlerini de vurdu. Hizbullah şimdilik sınırlı karşılıklar veriyor. 

Suriye'de ise ABD ve İsrail saldırıları devam ediyor, Esad ve İran milis güçleri hedefleniyor. DAİŞ de burada Esad yönetimine karşı saldırılarını artırdı. ABD Dışişleri Bakanı Blinken'ın Türkiye ziyareti sonrası TC de Esad ordusuna (burada elbette dolaylı olarak hedefte Rusya ve İran da var) karşı saldırıları yoğunlaştırdı. Rojava'ya dönük TC atakları da sürüyor. 

ABD, Irak'ta İran karşıtı kampanyasına Tahran yanlısı milis ve yöneticileri vurarak devam ediyor. DAİŞ de ABD'ye paralel bir çizgide İran bağlantılı güçleri hedefliyor. Bağdat yönetimi ise Tahran'ın ittirmesiyle ABD'nin Irak'tan çekilmesi gerektiğini daha sık tekrarlar hale geldi. Irak DAİŞ güçlerine dönük de zaman zaman operasyonlar yapıyor. Arada Tahran yanlısı milislerin İsrail'e Irak'tan roket attığı haberleri de basına yansıyor. 

ABD'nin bölgedeki İran'ın varlığını sınırlama politikası nedeniyle yakın zamanda Irak ya da Suriye'den çekilmesi beklenmiyor. Böyle bir olasılık seçim sürecinde Trump'ın seçime katılıp katılamayacağı belirsiz olsa da hanesini bir hayli güçlendirecektir.

Geçen hafta DAİŞ'in sahne aldığı bir diğer yer de İran oldu. Yüz civarında kişinin öldüğü saldırıyı DAİŞ-Horasan(Afganistan) üstlendi. DAİŞ-Horasan, ABD'nin Afganistan'dan çekilmesi sonrası Taliban'a dönük saldırılar da yapmıştı. DAİŞ'in Orta Doğu'da Kürtler karşısındaki yenilgisi sonrası çok parçalı bir yapı içinde olduğu görülüyor. DAİŞ'in TC ile uzun zamandır sıkı fıkı olduğu biliniyor. DAİŞ farklı ülkelerde yerel oluşumlara sahip olsa da özellikle Orta Doğu'da ABD-İsrail-TC politik çizgisine paralel hareket ettiği ise bir gerçek. Benzer bir örnek olarak Fransa'nın Afrika'da çekilmek zorunda kaldığı ülkelere dönük artan DAİŞ ve El Kaide bağlantılı grupların saldırıları da gösterilebilir. Bütün bunlar DAİŞ'in doğrudan ABD-İsrail-TC-Fransa vb. devletler tarafından kontrol edildiğini ispatlamasa bile politik çizgi uyumunda oldukları açık.

Kızıldeniz'de ise Husi saldırıları deniz trafiğini kesti. Yük gemileri artık Afrika açıklarından dolaşarak Avrupa'ya doğru yol alıyor. Burada ABD ve müttefiklerinin Husi saldırılarını şimdilik engelleyebildiği söylenemez. Arada İran'ın Yemen'deki Husilere silah takviyesi yapmaya çalıştığı, engellendiği türünden haberler de basında yer buluyor. 

Toplamda kısaca şunlar söylenebilir: Filistinliler katliama tabii tutulurken aslında bölgedeki devletlerin hiç biri onların yaşamını umursamıyor. Örneğin İran bu süreçte etkisini artırdığını varsayarak aynı zamanda ekonomik-sosyal yapısının büyük bir savaşı kaldırmayacağını düşündüğü için doğrudan çatışmadan uzak durarak kazançlarını korumaya çalışıyor. Yani kendi işine bakıyor. ABD Dışişleri Bakanı Blinken Orta Doğu turunda Filistinlilerin yaşadıkları topraklardan tehcirine izin vermeyeceğiz gibi laflar etti ancak yaşamalarını kim sağlayacak, devam eden soykırımı kim engelleyecek? Bu türden soruların yanıtı yok! Son olarak İsrail "özel operasyon aşamasına geçiyoruz, artık eskisi gibi çatışma olmayacak" dese de bunun ABD'nin Araplara dönük politik manevralarını kolaylaştırmak için gündeme gelmiş göstermelik bir adım olma olasılığı yüksek. Zira aynı İsrail'in katliamcı liderleri dünyanın gözü önünde “Biz Amerikan bayrağındaki başka bir yıldız değiliz” diye Biden yönetimiyle dalga geçiyor. Seçim sürecinde olan Amerikan liderliğinin Netanyahu rejimi karşıtı herhangi bir hamleye ne niyeti ne de mecali olduğunu söylemek de zor.

Türkiye'deki rejim ise Filistinliler için timsah gözyaşı dahi dökmüyor. Son aylarda İsrail'e ihracatı yüzde 35'e yakın artan TC, Filistinlilerin soykırımı sayesinde ve sonrasında elde edebileceği siyasi-ekonomik ranta oynuyor. Dikta aynı zamanda öteden beri emperyalist hülyalarını süsleyen Rojava ve Güney Kurdistan'ın işgali için de fırsat kolluyor. 

 

Bu süreçte bize düşen halklar arası barış ve dayanışma çabalarını büyütmek, yeni bir dünya yaratma mücadelesini sürdürmek olmalı. Ancak işimiz tutarlılıktan uzak, esnaf gazetecilerin üfürüğüyle yol alan politikacılara kalırsa bir hayli zor…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.