Ortadoğu’da herkesin duyarsız kaldığı açık tehlike

Doğan Barış ABBASOĞLU Haberleri —

  • İklim değişikliği ve kuraklığın en çok etkileyeceği bölge Kuzey Afrika ve Ortadoğu olacak. Bilim insanları bölgenin yüzde 90’ının çölleşme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu tahmin ediyor.

Yüzünüzü nereye dönerseniz kudretli, büyük medeniyetlerin enkazlarına rastladığınız bir coğrafya Ortadoğu.

Irak’ın güneyinde Abu Shahrein yakınında çölün ortasında Sümer Krallarının ilk şehri, Enki’nin evi Eridu’nun kalıntıları bulunuyor. Bu kalıntıların bir dönem yeryüzünün cenneti olarak kabul edilen ve binlerce yıl medeniyetin merkezlerinden biri olan bir şehre ait olduğuna inanmak kolay değil.

Sümer’in keşfi

Bundan 200 yıl kadar önce dünyada büyük bir arkeoloji patlaması yaşanıyordu. Özellikle Batılı arkeologlar İncil’de, Herodot’un tarihinde, İlk ve Ortaçağ gezginlerinin günlüklerinde adı geçen şehirleri bulmak için Ortadoğu’yu adeta bir köstebek yuvasına çevirmişti.

Bu dönemde Ninova ve Babil’in haritasını çıkaran İngiliz James Rich, birçok taş tableti de incelemeye başladı. Tabletlerin çözümü sonucunda sık sık “Sümer ve Akad”, “Sümer ve Akad’ın kralı” ibarelerinin geçtiği görüldü.

Sümer hakkında bilim insanlarının hiçbir fikri yoktu. Neredeydi? Bu insanlar kimdi? Nasıl bir medeniyet kurmuşlardı? Bu gizem yaşanan arkeolojik bulgu patlamasıyla adım adım çözüldü. Onlarca Sümer şehri asırlardır uyudukları çölleşmiş toprağın altından gün yüzüne çıkarılmaya başladı.

Bu şehirler o kadar yok olmuşlardı ki insanlığın hafızasından silinmişlerdi.

Çöl toprağı altındaki medeniyet

Bir şehrin yok oluşunun nedenleri genelde komplikedir. Değişen güç dengeleri, savaşlar, ticaret yollarındaki değişim, üretim dengeleri bir şehrin önemini kaybetmesine neden olur. Ve zamanla şehir küçülür, coğrafi konuma bağlı olarak da varlığı ortadan da kalkabilir.

Doğadan kaynaklı nedenlerle bir şehrin yok oluşu ise neredeyse geri döndürülemez bir durumdur. Örneğin Eridu çok büyük oranda iklim değişikliği ve bilinçsiz tarım nedeniyle şehrin tarım üretiminin durması nedeniyle terk edilmiştir. Birçok Sümer şehrinin de kaderi benzer bir şekilde olmuştur.

Bugün artık çölleşmiş topraklarda Eridu, Uruk, Sippar, Babil, Nippur, Kish, Shurruppak gibi şehirlerin kuru, insansız kalıntıları bize sadece geçmiş hakkında değil gelecek hakkında da bilgi veriyor.

Ortadoğu insansızlaşma tehlikesi

Ortadoğu’yu, coğrafyamızı yakın sayılabilecek bir gelecekte bekleyen büyük bir tehlike var: Kuraklık. Bu kuraklık tehlikesinden bahsederken tarımı etkileyen, dönemsel bir kuraklıktan bahsetmiyoruz. Bölgede birçok şehri insansızlaştırabilecek bir iklimsel değişim tehlikesi önümüzde duruyor.

Birlemiş Milletler verilerine göre dünyada iklim değişikliğinden en ciddi bir şekilde etkilenmesi beklenen bölgeler Kuzey Afrika ve Ortadoğu olacak. Önümüzdeki 50 yıl içinde mevcut trendlerin devam etmesi durumunda gıda ve su döngüsünün tamamen çökeceği tahmin ediliyor.

Halihazırda Dünyada en çok su sıkıntısının yaşandığı 17 ülkeden 12’si Ortadoğu’da yer alıyor. En çok tehlike altında olan ülkeler de Irak ve Suriye.

1,5 milyon insan kuraklık nedeniyle şehirlere göç etti

2007-2010 yılları arasında Suriye'de yaşanan büyük kuraklık, ülke tarihinin en kötü kuraklığı olarak kaydedildi. Bu dönemde, yağış miktarı normalin %50 ila %75 oranında azaldı. Bu büyük kuraklık döneminde, Suriye'deki tarım sektörü büyük ölçüde zarar gördü ve tahıl üretimi önemli ölçüde düştü. Suriye'nin en önemli buğday üretim bölgelerinden bazılarında üretim, normal seviyelerin yüzde 10’u oranında gerçekleşti.

Bununla birlikte yaklaşık 1,5 milyon insanın geçim kaynaklarını kaybetti ve şehirlere göç etmek zorunda kaldı.

Bölge insanının yüzde 90’ı kuraklıkla mücadele etmek zorunda kalacak

Irak’ta ise sadece 2014 yılında, Irak'ta su kıtlığı nedeniyle 2,5 milyon dönüm (10.117 kilometrekare) tarım alanı kullanılamaz hale geldi. Bu durum, ülkenin gıda güvencesini tehdit etti ve tarım sektöründe ekonomik kayıplara yol açtı.

Suriye ve Irak'ta, özellikle Fırat ve Dicle nehirlerine bağlı olarak, 21. yüzyılın başından bu yana su seviyeleri önemli ölçüde düştü. Bazı tahminlere göre, Fırat ve Dicle'nin su akışı, 2040 yılına kadar %30 ila %50 oranında azalacak.

Suriye’de Heseke, Dêrazor gibi nehirlerin taşıdığı sulara hem temiz su hem de tarımsal sulama için ihtiyaç duyan şehirlerin bu durumda neredeyse varoluşsal bir tehditle karşı karşıya kalabilecekleri düşünülüyor.

BM verileri Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde kişi başına düşen yenilenebilir temiz su kaynakları miktarının 2 bin 800 metreküpten, 700 metreküpe düştüğünü gösteriyor. Bu oran küresel olarak kabul edilen su stresi eşiğinin 1000 metreküp altında.

BM yine 2025 yılında bölgedeki insanların yüzde 90’ından fazlasının su kıtlığıyla mücadele etmek zorunda kalabileceğini tahmin ediyor.

Kuraklık tehlikesine karşı neler yapılabilir?

Her şeyden önce şunu belirtmekte fayda var ki siyasal çatışmalar, baskıcı otoriter rejimlerin yol açtığı istikrarsızlık ve yönetim boşlukları nedeniyle hemen hemen hiçbir Ortadoğu ülkesinde kuraklığa karşı orta ve uzun vadeli tedbirler alınmıyor.

Kuraklık konusunda geliştirilmesi gereken en önemli tedbirlerden biri suyu tarımsal üretimde doğru kullanımı. Ortadoğu’da su çok büyük oranda tarımsal üretim için kullanılıyor. Daha verimli sulama sistemlerinin geliştirilmesi, modern tarım teknikleriyle daha az su harcanması, etkili su depolama teknikleri kuraklıkla mücadele konusunda hayati durumda.

Ortadoğu’da çölleşme

Suriye’nin yüzde 55’i, Irak’ın ise yüzde 40’ından fazlası çöl ve yarı çöl alanlardan oluşuyor. Suriye’de tarımsal üretimde aşırı su kullanımı nedeniyle çölleşme artarken Irak’ta ise Mezopotamya deltası ve Basra Körfezinin kuzeyi bilim insanlarının tahmininden çok daha hızlı bir şekilde çölleşiyor. 21’inci yüzyılın sonuna kadar bu bölgedeki sıcaklık artış oranının küresel ortalamanın iki katı kadar olması bekleniyor. Bu da tüm Ortadoğu’nun yüzde 90’ının çöl haline gelme riski altına koyuyor.

Savaş tehlikesi

Kuraklık ve savaş neredeyse ele ele yürüyen iki kavram. Stanford Üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre son yüzyılda çatışmaların yaklaşık yüzde 20’si kuraklık, sel, doğal afet ve diğer nedenlerden ortaya çıktı. Aynı araştırma bu yüzyılda yaşanacak iç çatışmaların dörtte birinin iklim değişikliğinden kaynaklanacağını öngörüyor.

Ortadoğu varolan kırılgan yapısı, anti-demokratik rejimlerin egemenliği gibi ciddi toplumsal gerginlik yaratan bir siyasal gerçeklik içinde bulunduğundan kuraklığın hem iç hem de uluslararası çatışmalar yaratma potansiyeline sahip.

Özellikle bölgenin can damarı olarak nitelendirilen Fırat ve Dicle havzalarındaki su paylaşımı mücadelesi çok sayıda insan hayatına mal olabilir.

Sıcak hava dalgaları

Bilim insanları bölgede sıcak hava dalgalarının süresinin ve yoğunluğunun artabileceğini ve Ortadoğu'da 21. yüzyılın ortalarına kadar bazı bölgelerde sıcak hava dalgalarının yılda en az bir kez görülebileceğini öngörüyor. 2050 yılına kadar, bazı bölgelerde sıcaklık artışlarının 2-3°C'ye kadar çıkabileceği tahmin edilirken yüzyılın sonunda ise artışın 4-5 derece kadar olması bekleniyor. Bu zaten ortalama sıcaklığın yüksek olduğu Ortadoğu’da nemli bölgelerde insan yaşamının imkansız hale gelebileceği yerler doğurabilir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.