Patnos farkı kapattı

Patnos L Tipi Cezaevi, yeni olmasına rağmen diğer cezaevlerindeki baskı ve işkenceyle yarışır duruma geldi.
Patnos L Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki tutsaklar, yaşadıkları hak ihlallerini ailelerine anlattı:
* Özellikle kısa dalgalı olan radyolarımız verilmiyor. Diğer cezaevlerindeki kantinlerde satılan radyolara burada el konuluyor.
* Diğer cezaevlerinden buraya sürülen arkadaşlarımız çıplak aramaya maruz kalıyor, kabul etmeyenler saldırı ve işkenceye uğruyor. Darp raporu almak için de hastane ve doktora götürülmüyor.
* Cezaevi kapasitesi bin 500 olmasına rağmen doktor bulundurulmuyor. İlaçlar çok geç veriliyor, bazı ilaçları da paramızla almamız dayatılıyor.
* Dilekçelerimize cevap verilmiyor. Yaptığımız suç duyuruları savcılığa götürülmüyor, işleme konulmuyor.
* İHD, CİSST gibi insan hakları derneklerine yaşadığımız sorunları aktaran mektuplara el konuluyor.
* Yöresel kyafetli fotoğraflarımıza el konuluyor, yırtılıp atılıyor.
* Kitapların toplatma kararı olmamasına rağmen el konuluyor. Bazı dergiler verilmiyor.
* Rutin aramalarda ince aramalar yapılıyor. Personeller, tahrik edici davranışlarda bulunuyor. Askerlerin aramaya dahil edilmesiyle provokatif bir zemin yaratılıyor.
* İaşe bedelimiz karşılanmıyor. Açlıkla terbiye etme politikası güdülüyor.
* Ağır hasta arkadaşlarımızın ve diğer arkadaşlarımızın hastaneye sevkleri yapılmıyor.
* Hiçbir sosyal haktan yararlanamıyoruz. Sohbet, resim atölyesi, spor gibi haklarımız gasp ediliyor.
* Bazı tutsaklarda verem şüphesi gözlemlendi, revire götürülmüyor. Hijyensiz bir ortamda veremin yayılmasından endişe ediliyor.
Tutsak yakınlarına da
Patnos’ta sadece tutsaklara değil, yakınlarına da baskılar yapıldığı aktarıldı. Görüşmeye giden tutsak yakınları, cezaevine şişme mont, lacivert giysilerle gelenlerin içeri alınmadığını, hasta ve çocuklu kadınların saatlerce ayakta bekletildiğini söyledi. Küçük yaşta çocukların taktığı küpelerin dahi çıkartıldığını belirten aileler, bir tutuklu yakınının cebi yırtık diye montla girmesine izin verilmediğini ve kadınlara, “Pediniz var mı?” diye sorulduğunu; eğer varsa göstermesini istediklerini dile getirdi.
Ağrı Cezaevi’ndeki açlık grevi
Ağrı Cezaevi’nde ki 6 tutsak, yaşanan hak ihlallerine karşı 45 gün açlık grevi yaptı. İHD Ağrı Şubesi, 45 gün süren açlık grevin geçen hafta bitirildiğini bildirdi. Ağrı’daki tutsaklar, aileleri aracılığıyla şunları aktardı: “Tutsakların sağlık durumu hayati risk oluşturmaya başladı. Sürekli aramalar yapılıyor. Tokmak ve benzeri araçlarla pencereler sürekli vuruluyor. Tutsaklara günde onlarca kez göz taraması yaptırılıyor. Günlük gazeteler verilmiyor. Tutsaklar 6’şar kişilik gruplar halinde koğuşlarda tecrit altında tutuluyor. Hiçbir sosyal haklardan yararlandırılmıyor.”
Öte yandan Elazığ Yüksek Güvenlikli 2 No’lu Cezaevi’nde ise kimlik dayatmasını reddeden tutsakların, sloganlar atarak kapı vurma eylemi yaptıkları belirtildi. Bunun üzerine tutsakların darp edilerek tek kişilik hücrelere konulduğu öğrenildi.
Tacize itiraza görüşme yasağı

Silivri 2 Nolu L Tipi Cezaevi’nde kalan eşinin ziyaretine giden Betül Özdemir’e, girişte tacize varan üst aramasına karşı çıkınca “ceza infaz kurumunun düzen ve güvenliğini bozduğu” gerekçesiyle cezaevi idaresi tarafından 3 ay görüş yasağı getirildi.
İzmir’de yaşayan Betül Özdemir, çocukları ile birlikte 29 Kasım günü Silivri 2 Nolu L Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan eşi Mehmet Özdemir’in görüşüne gitti. Ancak kurum girişinde görüş öncesi yapılan üst araması sırasında, bir gardiyanın kendisini taciz eder bir biçimde arama yapması üzerine görevli gardiyana tepki gösterdi. Söz konusu gardiyanla kısa süreli tartışan Özdemir hakkında cezaevi idaresi tarafından soruşturma açıldı.
3 ay görüş yasağı
Taciz biçiminde yapılan üst aramasına karşı çıktığı için Özdemir’e soruşturma sonucunda, “ceza infaz kurumunun düzen ve güvenliğini bozduğu” gerekçesiyle 3 ay görüş yasağı verildi. Cezaevi İdaresi kararını Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 86. Maddesi’nin 8. Fıkrasında yer alan “Ziyaret ve görüşlerde uyulması gereken kurallara uymayanlar hakkında yapılacak yaptırımlara” bağladı. Karar metninde “Arama kabininde araması yapıldığı sırada Betül Özdemir’in görevli memurlara hitaben ‘Beni bu şekilde arayamazsın. Sen sapıksın resmen. Sen arama yapmıyorsun beni taciz ediyorsun. Edepsiz, ahlaksız, terbiyesiz’ diyerek hakaretlerde bulunarak, aramaya karşı çıkması üzerine ceza infaz kurumunun düzen ve güvenliğini bozmak nedeninden dolayı 3 ay süreyle kurumda yapılacak olan görüşlerden yoksun bırakılmasına karar verilmiştir” ifadelerine yer verdi.
'Soyun, dersem soyunacaksın'
Özdemir ise arama sırasında kendisine “taciz” denecek şekilde arama yapılması üzerine tepkisini gösterdiğini ifade etti. Bunun üzerine bir gardiyanın kendisine ‘Ben sana soyun dersen soyunacaksın’ diyerek üstüne yürüdüğünü aktaran Özdemir, söz konusu gardiyana yaptığının “ahlaksızlık olduğunu” söylemesi üzerine ise gardiyanın ‘Ben sana bir ceza isteyeyim de sen gör’ dediğini ve ardından ceza verildiğini söyledi. Özdemir, olay sonrası yaptıkları başvurulara henüz yanıt alamadıklarını, ancak gardiyanların başvurularına bir hafta geçmeden cevap verildiğini belirterek, karara tepki gösterdi.
'Cenazeni eve yollarız' tehdidi
Osmaniye T Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutulan Emin Dal, ailesiyle yaptığı telefon görüşmesinde cezaevi müdürü tarafından "cenazeni eve yollarız" şeklinde tehdit edildiğini söyledi.
Ağabeyi Mehmet Şahin Dal ile haftalık olağan telefon görüşmesi gerçekleştiren Dal, "İşkence görüyorum. Osmaniye Cezaevi müdürü benim yanıma gelip 'Senin cenazeni eve yollarız. Seni öldürürüz’ dedi. Sürekli tehdit ediliyorum" dedi. Dal, ayrıca telefon görüşmelerinin de yasaklandığını belirtti.
Yüzünde morluklar vardı
İstanbul'da yaşadıklarını ve maddi imkansızlıklar nedeniyle kardeşini ziyaret edemediklerini belirten ağabey Dal, “Kardeşimin ziyaretine çok sık gidemiyoruz. Gittiğimizde ise yaşadığı işkenceyi görebiliyoruz. En son görüşe gittiğimizde kardeşim belli etmek istemedi ama yüzünde, boynunda morluklar, kızarıklar vardı” diye konuştu.
Yaşanan durumla ilgili cezaevi yetkililerini aradıklarını ifade eden ağabey Dal, şöyle dedi: “Bize sadece ‘Ceza aldı, telefon hakkını kullanamaz’ diyorlar ama görüş yasağının ya da telefon yasağının neden olduğu ile ilgili bilgi vermiyorlar. Yaşadığı işkenceyi sorduğumuzda da ‘Burada öyle bir şey yok diyerek telefonu yüzümüze kapatıyorlar.”
Kardeşinin hayatında endişe ettiklerini vurgulayan Dal, “Dört duvar arasında ölümle tehdit edilen biri ne yapabilir bilmiyoruz” diyerek Adalet Bakanlığı ve insan hakları savunucularına yaşananlara müdahale etme çağrısında bulundu.
Cezaevi mektubuna 90 yıl
Buca'da yapılan ev baskınında tutuklanan 3 kişi ile birlikte cezaevinden mektup gönderen Vahdettin Yalçıner hakkında iddianame hazırlandı. İddianamede, operasyondan 2 gün önce cezaevinden tahliye edilen Rızgar Rıdvan Yakut'un üzerinde Yalçıner’in yazdığı mektubun bulunması, 4 kişiye 90 yıla varan hapis cezası istemine yetti.
İzmir’in Buca ilçesinde 22 Mart'ta yapılan ev baskınında Rızgar Rıdvan Yakut ile birlikte Mizgin Çiçek ve Tuncay Coyrat, "PKK’nin cezaevi koordinasyonun içinde yer aldıkları" gerekçesiyle gözaltına alınıp tutuklanmıştı. İzmir Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen soruşturma tamamlanırken, iddianamenin tamamı operasyondan 2 gün önce cezaevinden tahliye edilen Rızgar Rıdvan Yakut’ta bulunan ve 1995’den bu yana cezaevinde tutulan Vahdettin Yalçıner tarafından yazılan mektup üzerinden hazırlandı. Soruşturma kapsamında Yakut, Çiçek, Coyrat ve Yalçıner'in “Örgüt üyesi olmak” ve “Örgüt propagandası yapmak” iddiaları ile cezalandırılmaları istendi.
İddianamede, Çiçek için 3 sosyal medya paylaşımıyla üzerine atılı suçlamayı zincirleme şekilde işlediği iddiasıyla 3 kez “Örgüt propagandası yapmak” ve “Örgüt üyesi olmak” iddialarıyla 30 yıla varan hapis cezası istendi. İzmir 15. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede,Yakut, Coyrat ve Yalçıner hakkında ise 20’şer yıla varan hapis cezası istendi. Ev baskınlarında el konulan dergi, kitap ve mektuplar ise iddianamede, suçlama gerekçesi yapıldı.
Yeğenine yazdığı mektup
Cezaevindeki Yalçıner'in Umut Aydoğdu adlı kişiye yazdığı mektupta ise Erzurum’da 1995’de girdiği bir çatışmada yaşamını yitiren Kadim Şahin anlatılıyor. İddianamede ayrıca Kadim Şahin’in Aydoğdu’nun öz dayısı olduğuna yer veriliyor. İddianamenin sonuç kısmında ise savcılık, “Mektubu yazan şahsın PKK örgütü üyeliğinden hükümlü oluşu, mektubun ölen bir örgüt mensubunun ailesine ulaştırma amacının güdülmesi, çıkan yasak yayınların PKK örgütü ile alakadar yayınların oluşu, PKK örgütü ile alakalı daha önceden suç kayıtlarının oluşu gibi nedenler bir bütün olarak göz önüne alınıp düşünüldüğünde, KCK sistemine bağlı cezaevlerinde Komite yapılanmasının içerisinde faaliyet yürüttükleri, KCK tarafından verilen talimatların cezaevlerinde hakim olmasında ve terör örgütü her yerde hissedilmesinde rol oynadıkları…” ifadelerine yer vererek, hapis cezasıyla cezalandırılmalarını istedi.
Davanın ilk duruşması 2 Nisan 2018'de görülecek.
