Rêber Apo ile Rusya’da 33 gün

Dosya Haberleri —

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve Fatma Arîn

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve Fatma Arîn

Rêber Apo’nun Rusya’da kaldığı 33 güne tanıklık eden Fatma Arîn o günleri anlattı

  • 1998 yılının başlarında Kürt köyündeydim. Moskova’ya gitmem gerektiği söylendi. Bir Kürt evine vardığımda, Başkan’ın Moskova’da olduğunu öğrendim. Bir süre sonra Başkan’la görüşmeye gittik. Yaklaşıp onu selamladım: “Rusya’ya hoş geldiniz..."
  • O’nun yanında tam 33 gün kaldık. Başlangıçta morali yüksekti. Jirinovski’nin evinden akademi için ayarlanan eve taşındığımızda içimizde bir umut vardı. Tekrar Jirinovski’nin evine döndüğümüzde sanki kara bulutlar üzerimizde dolaşıyordu.
  • Önderlikle ayrılığa hazırlanmak çok zordu. “Hazır olun, Önderlik gidecek” dediler. Sonunda arabalar geldi. Önderliğin yüzünde sakin bir gülümseme vardı. Hepimize tek tek sarıldı. Arabaya binerken dönüp elini kaldırdı; “Özgür Kürdistan’da buluşuruz” dedi...

ZÎN DÎLAN

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komplo 27. yılına giriyor. Rêber Apo komployu, “Çarmıha gerildim. Çivilerin biri Rusya’da, biri İtalya’da, biri Yunanistan’da, biri de Türkiye’de çakıldı” sözleriyle yorumlamıştı. Rusya’ya yaptığı iltica başvurusu 4 Kasım 1998’de Rusya Parlamentosu’nun alt kanadı Duma tarafından kabul edilen Rêber Apo, Türkiye’nin baskıları sonucu Moskova’yı terk etmek zorunda kalmış ardından İtalya’ya gitmişti. “Moskova’dakiler ilk çivileri sıkı vuruyorlardı. İlk defa suratlarında dostluğa hiç yer vermeyen görüntülerle tanışıyordum” diyen Rêber Apo’nun Rusya’da kaldığı 33 güne yakından tanıklık eden Fatma Arîn o günleri tüm detaylarıyla anlattı. Arîn'in tarihi şahitliğini araya girmeden olduğu gibi yayınlıyoruz.

Bir rüya gibiydi

1998 yılının başlarında Kürt köyündeydim. Ülkeye dönüş hazırlıkları yaparken Moskova’ya gitmem gerektiği söylendi. Bir Kürt evine vardığımda, Başkan’ın Moskova’da olduğunu öğrendim. Akşam, ben, Tayhan, Şiyar, Xeyrî ve Azerbaycan’dan Tahir arkadaş yola çıktık. Mahir Welat ile Vladimir Jirinovski’nin (Duma Meclisi eski Başkan Yardımcısı-Liberal Demokrat Parti Başkanı) evine gittik. Başkan da oradaydı. Hepimiz çok heyecanlıydık.

Bir süre sonra Başkan’la görüşmeye gittik. Önder Apo önde oturuyordu. Yaklaşıp onu selamladım: “Rusya’ya hoş geldiniz” dedim. Oturmamı söyledi ve siyaset üzerine konuşmaya başladı. O anı bir rüya gibi yaşıyordum. Orada çok kalmadık. Önderlik başka bir yere taşınacağımızı söyledi. Birkaç araçlık konvoyla yola çıktık. Yeni yapılmış, üç katlı büyük bir eve vardık. Sonradan öğrendim ki bu ev, Rusya’da eğitim faaliyetlerini sürdürmek için hazırlanmıştı. Yaklaşık on bir, on iki gün kadar orada kaldık. İkinci katta kadınlar, üçüncü katta erkekler kalacaktı. Birinci kat ise toplantılar için düzenlendi. Suriye’deki gibi bir akademi ortamı kurulmuştu ve biz bu hayalin gerçekleşmesinden mutluluk duyuyorduk.

 

 

Bir Kürt kadını böyle durmamalı

Bir akşam Rozerîn (Başkan'la birlikte gelmişti) Önderlik ile yakından tanışmam için beni yanına götürdü. Çok çekiniyordum, nasıl davranacağımı bilemiyordum. Adımı sordu. Başka sorular da yöneltti. O an çok heyecanlıydım. Korku, saygı ve çekingenlik iç içeydi. Önderlik duruşuma dikkat etti. “Bir Kürt kadınının duruşu böyle olmamalı. Kendine güvenmelisin” dedi. Başımı öne eğdiğimi, gözlerine bakamadığımı fark etmişti. Zamanla, yavaş yavaş açıldım. Her yemekte, her buluşmada bizimle sohbet ederdi. Nereli olduğumuzu, ailelerimizi, ne düşündüğümüzü sorardı.

Önderlik erkenden fark etmişti

Önderliği görmek benim için büyük bir mutluluktu ama tehlikenin boyutlarını, komplonun ne kadar ciddi olduğunu o zaman tam anlamamıştım. Önderlik ise her şeyi çok önceden fark etmişti. Tayhan yoldaş da bunu anlayan nadir insanlardandı. Siyaset ve tarih konularında çok donanımlıydı.

O günlerde Rüstem yoldaş ve Mahir sık sık gazete getirirlerdi. Türkçe yazılmış makaleler vardı; örgüt ve Önderlik üzerine. Ben Türkçe bilmiyordum ama Tayhan yoldaş çeviri yapar, bana her şeyi anlatırdı. Anlamamı isterdi. Zazaydı, Kurmancîyi sonradan öğrenmişti.

 

Vladimir Jirinovski

 

Jirinovski gelecek, sen çevireceksin

Bir gün Önderlik, resmi kıyafetleriyle birinci kata indi. Çok ciddi, çok kararlı bir hali vardı. Sanırım devlet yetkilileriyle bir görüşmesi olacaktı. Gitti, oldukça geç döndü. Önderliğin ve Rozerîn’in moralleri bozuktu. Sonradan öğrendim ki farklı gelişmeler var.

Bir süre sonra Jirinovski, Önderliğin yanına geldi. Tayhan yoldaş, “Fatma tercüme etsin” demiş. Ben kabul etmedim, Yanlış çevirirsem mahcup olurum, dedim. Önderlik yine de beni çağırdı: “Hazırlan, Jirinovski gelecek, sen çevireceksin” dedi. O an çok heyecanlandım. Neyse ki kısa süre sonra Rüstem geldi, çeviriyi o yaptı. Derin bir nefes aldım.

Mitrafanov’un evine taşındık

O günlerde evde büyük bir hazırlık vardı. Görüşmeler ve düzenlemeler birbirini izliyordu. Fakat Önderliğin o resmi görüşmesinden sonra bütün planlar değişti. “Hazırlanın, başka bir yere gideceğiz” dediler. Eşyalarımızı toplayıp Aleksey Mitrafanov’un (Milletvekili, Duma Jeopolitik Sorunlar Komitesi Başkanı) evine taşındık. İki katlı, daha korunaklı bir evdi. Önceki yerin artık güvenli olmadığını anlamıştık.

Önderlikle sabah yürüyüşü

Önderlik orada her sabah erken kalkar, yaklaşık iki kilometre yürürdü. Biz de onu takip ederdik. Yürürken hep sorular sorardı: “Ruslar bize nasıl yaklaşıyor? Kazakistan’daki insanlar bizi nasıl tanıyor?” Kazakistan’da insanlar birbirine ve mücadeleye bağlıdır, Kürdistan’ı ve sizi merak ediyorlar, demiştim. Güvenlik için iki Rus görevli uzaktan bizi izlerdi. Yürüyüşlerde genellikle üç-dört kişiydik. Önderlik bizi takip eden iki Rus’u göstererek, “Onlara gidip sorun bakalım bizi tanıyorlar mı, bizim kim olduğumuzu biliyorlar mı?” dedi. Tahir yanımızdaydı, o da arada gidip onlarla konuştu. Bir gün bana, “Rus siyaseti hakkında ne düşünüyorsun?” diye sordu. Başkanım, çok karmaşık, dedim. Aslında o dönemde pek fark etmiyordum ama sonradan anladım ki, Önderlik bizim politik farkındalığımızı ölçüyordu. Komplonun ciddiyetini, gelecekte nereye varabileceğini bilip bilmediğimizi anlamaya çalışıyordu. Tayhan yoldaşla aralarındaki diyalog bu yüzden çok derindi.

 

 

En zor ve en gizli dönemler

Mitrafanov’un evine taşındıktan kısa süre sonra Önderlik Med TV’ye çıktı. O programdan sonra yerimiz ifşa oldu. Bu yüzden tekrar taşınmamız gerekti. Bir süre Jirinovski’nin evinde kaldık.

O dönem Önderlik artık dışarı fazla çıkmıyordu. Ev dardı, güvenlik gerekçesiyle hareketi sınırlıydı. Evde bir erkek ve bir kadın nöbetçi vardı. Ayrıca dışarıda da iki kişi nöbet tutuyordu. Garajda kalan arkadaşlar da gece gündüz güvenliği sağlıyordu. O günler, Önderliğin Rusya’daki en zor ve en gizli dönemleriydi.

Bir gün Tahir, Tayhan ve ben arabayla dışarı çıkıp birkaç şey almak için yola koyulduk. Kısa bir süre sonra arkamızdan bir aracın bizi takip ettiğini fark ettik. Tayhan arabayı durdurup ne olduğunu sordu. Bizi takip edenler arkadaşlarmış meğer. Tayhan’ı görünce özür dilediler ve uzaklaştılar. Sonradan anlaşıldı ki, Tayhan’ı Önderliğe benzetmişler. Saçlarının biçimi uzaktan gerçekten de ona benziyordu.

Kara bulutlar dolaşıyordu

Bir süre her şey normal görünüyordu ama Önderlikte bir huzursuzluk hissediliyordu. Onun yanında tam 33 gün kaldık. Başlangıçta morali yüksekti, ancak gün geçtikçe atmosfer değişmeye başladı. Vladimir Jirinovski’nin evinden akademi için ayarlanan eve taşındığımızda içimizde bir umut vardı. Fakat oradan tekrar Jirinovski’nin evine döndüğümüzde sanki kara bulutlar üzerimizde dolaşıyordu. Önderliğin yüzünde de bu tedirginlik açıkça okunuyordu. Onunla görüşmeye gelen herkesin üzerinde aynı gerginlik vardı.

Yalnızca evin önüne çıkabiliyordu

Mahir Welat ve Rüstem sık sık geç dönerlerdi. Önderlik bundan hoşnut değildi. Geldiklerinde toplantılarda konuştuklarını, duyduklarını anlatırlardı. Televizyon her zaman açıktı. Bir şeye ihtiyaç olduğunda Önderlik bizi çağırırdı, biz de her an hazır beklerdik. Önceki ev genişti. Önderlik yürüyüş yapar, hava alırdı. Fakat bu son ev dardı, kapalıydı. Dışarıya yalnızca evin önüne kadar çıkabiliyordu. Biz iki kadın içeride kalıyor, erkek arkadaşlar Önderlikle birlikte dışarıda yürüyordu. Bizi izleyen, koruyan insanlar vardı ama kim olduklarını bilmiyorduk. O günlerde herkes, durumun giderek daha ciddi bir hal aldığını fark ediyordu.

 

Tayhan ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan

 

Tayhan komplonun derinliğini gördü

Tayhan yoldaş sık sık bizimle konuşur, “Durum sandığınız kadar basit değil” derdi. Bir gün Tayhan’ı sessizce otururken gördüm. Gözleri kapalıydı, düşüncelere dalmış gibiydi. Sık sık karanlık bir köşeye çekilip yoğunlaşırdı. Zamanla anladım ki bu, içinde bulunduğumuz durumun ağırlığıyla ilgilenme biçimiydi. Önderlikle Türkçe konuştukları için aralarındaki diyalog daha derindi. Tayhan, Önderliğin artık Rusya’da kalamayacağını, bunun uluslararası bir komplo olduğunu fark etmişti.

Jirinovski Türkiye’ye gitti, bizi satacak

Önderlik yorgundu, endişeliydi ama yine de her sabah yeni bir günün sorumluluğuyla kalkıyor, etrafındakilere moral vermeye çalışıyordu. Bir gün Aleksey Mitrafanov geldi. Önderlikle buluşmaktan çok memnun, heyecanlıydı. Ancak Jirinovski’nin Türkiye’ye gittiği haberi ulaşınca, Önderlik hızla aşağı indi. Hepimiz televizyonun başına geçtik. Önderlik haberlere bakarken “Jirinovski Türkiye’ye gitti, bizi satacak” dedi. Bu cümle odaya bir sessizlik getirdi. Çünkü Jirinovski ne zaman bir yere gitse, öncesinde Önderlikle görüşürdü. O günlerde Rusya’daki her hareket, bizde tedirginlik yaratıyordu.“Mahir Welat nerede? Neden cevap vermiyor?” diye sordu. Sesi sertti, yüzü öfkeliydi. Günlerdir Mahir Welat ve Rüstem’in bir görüşme yapacakları söyleniyordu, ama ortada yoklardı.

 

 

Seni göndermek zorundayız

Daha sonra Vladimir Jirinovski ve Aleksey Mitrafanov Başkan ile görüşmeye geldiler. Tayhan yoldaş bana dönüp, “Sen tercümanlık yapacaksın” dedi. Heyecan içinde kabul ettim. Görüşmede Önderliğe Rusya’dan ayrılması gerektiğini söylediler. Dönemin Rusya Başbakanı Yevgeni Primakov “Öcalan’ı Rusya’dan göndermezsen partini kapatırız” demişti. Bu nedenle baskı altındaydılar. “Seni göndermek zorundayız. Ani geldin, sen uçakta iken arkadaşların senin geleceğinin haberini verdiler. Önceden haber verilmedi. Seni kabul etmek zorunda kaldık ama artık ayrılmalısın” dediler.

Önderlik sözlerini büyük bir soğukkanlılıkla dinledi. Sakin bir sesle, “Demek Rusya artık gitmemi istiyor. Anladım” dedi. Ardından ekledi: “Biz Rus halkını her zaman dost bildik, öyle kalmasını isteriz.” Sonra, “Burada kalmak istemiyorum ama bana zaman verin, bir yer bulup gitmem gerek” dedi. Ancak onlara verilen talimat netti: “Üç gün içinde gitmelisiniz.”

Çıkmazsanız istihbarat çıkarır

Önderlik, “Üç gün yeterli değil. Nasıl yer bulacağız? Biz Rusya’nın Kürtlerin dostu olduğuna inanıyoruz” dedi. Jirinovski omuz silkti, “Bilmiyorum, ama gitmeniz daha iyi olur” dedi. Önderlik “Bize hazırlanmamız için zaman verin” dediğinde Jirinovski, “Çıkmazsanız istihbarat sizi çıkarır” diye yanıt verdi. Sonra Önderliğin nereye gideceği tartışılmaya başlandı. Yunanistan mı, başka bir Avrupa ülkesi mi, kimse net bilmiyordu. Sonunda İtalya üzerinde duruldu. Rus istihbaratının da katıldığı bu görüşmelerde herkesin yüzünde endişe vardı. Jirinovski, “Kendinize tutuklanmayacağınız bir ülke bulun. Rusya’nın tarihine Abdullah Öcalan’ı teslim eden bir ülke olarak geçmek istemiyoruz” dedi.

 

Aleksey Mitrafano

 

‘Rusya’da tutuklanmasın da!…’

O ayrılıktan sonra Mitrafanov uzun süre sessiz kaldı. Önderliğin gitmesini istemiyordu, ama Önderlik artık onlara güvenmiyordu. Ayrılmak istiyordu ve kararını vermişti. Görüşme kısa sürdü. Çıkarken Mitrafanov, Jirinovski’ye “Nasıl böyle diyebilirsin? Ya yarın bir yerde tutuklanırsa?” dedi. Jirinovski’nin cevabı çok netti: “Bırak gitsin, Rusya’da tutuklanmasın da, başka bir yerde tutuklanırsa kendi sorunu.”

Bu sözleri Önderliğe aktardım. Önderlik sadece, “Anladım, söylesinler” dedi. Ardından devlet görevlileri geldi. Her şey hazırlanmıştı. Önderlikle birlikte gidecek biri gerekiyordu. Rusça bildiğim için beni düşündüler ama o dönemde pasaportumla çıkış yapmam mümkün değildi. Sonra başka bir arkadaşın gideceğini söylediler.

Yeni hedef İtalya oldu

Birkaç gün içinde Mahir Welat ve Rüstem geri geldiler. Artık her şey açıktı. Rozerîn’in de Önderlikle birlikte gideceği kesinleşti. Hedef belliydi: İtalya. İnsanlar odadan odaya geçiyor, konuşmalar yapılıyor, planlar tartışılıyordu. Hepimiz moral olarak çökmüştük. Rusya, Önderliğin artık kalmasına izin vermeyeceğini açıkça göstermişti.

Televizyonu Kürt çocuklarına hediye etti

Hazırlıklar tamamlanınca Önderlik beni çağırdı. “Televizyonumu Kürt köyünün çocuklarına hediye ediyorum” dedi. “Gerçekten o köyü görmek istiyordum. Çocukları da çok merak ettim” diyordu. Arkadaşlar köyde günler öncesinden hazırlık yapmış, bir yer ayarlamışlardı. Herkes “Belki bugün, belki yarın Önderlikle köye gideriz” diyordu. Ama bu dilek gerçekleşmedi.

Önderlik son günlerinde bile eğitime, özellikle çocukların geleceğine dikkat çekti. Her zaman, “Çocuklarınıza önem verin, okusunlar. Rusya’da gelecekteki işler için bize o çocuklar gerekecek” derdi. “Rusya’da sanat okumak için çok büyük paraya ihtiyaç yok, o çocuklara müzik, tiyatro eğitimi verin. Onlar Rusya’daki Kürt sanatının geleceği olacaklar” dedi.

 

 

'Hazır olun, Önderlik gidecek'

Önderlikle ayrılığa hazırlanmak çok zordu. “Hazır olun, Önderlik gidecek” dediler. Herkes sustu. Tayhan yoldaş o gün, uzun zamandır içmediği halde sigara yaktı. Önderliğe sigara içmeyeceğine söz vermiştin, dedim. “Bırak bugün içeyim. Çok acı çekiyorum” dedi. Sonunda arabalar geldi. Önderliğin yüzünde sakin bir gülümseme vardı. Hepimize tek tek sarıldı. Arabaya binerken dönüp elini kaldırdı: “Özgür Kürdistan’da buluşuruz” dedi. Ardından birkaç araçlık konvoy uzaklaştı. Biz öylece, sessizce kalakaldık.

Duyduğumda içimde bir şeyler koptu

Önderliğin Rusya’dan ayrılışının ardından hayat adeta donmuştu. Sanki ev yok olmuş, her şeyle birlikte biz de boşluğa düşmüştük. Kimin hangi odada olduğu, kimin ne yaptığı belli değildi. Kimse konuşmuyor, kimse yemek yemiyordu. O gece sessizlik içinde, gözlerimiz dolu uyumaya çalıştık.

Ertesi sabah Tayhan arkadaş geldi. “Eşyalarınızı toplayın, Kürt köyüne gideceğiz” dedi. Arabaya eşyaları yükledik, yola çıktık.

Moskova’ya vardığımızda Tayhan yoldaş bizden ayrıldı. “Burada biraz dinlenin” dedi ama morali çok bozuktu. Bir süre sonra Sîdar, Xeyrî ve Tahir, Kürt köyüne gitmek üzere yola çıktılar. Ben eve girdiğimde arkadaşlar televizyonun başındaydı. “Önderlik (İtalya’da) tutuklandı” dediler. Duyduğum an, içimden bir şeyler koptu. Herkes birbirine bakıyordu, kimse inanmak istemiyordu.

 

Jêhat
Tayhan

 

Tayhan ve Jêhat’ın eylemleri

O andan sonra Moskova’daki bütün Kürtler sokaklara döküldü. Eylemler başladı. Biz de halkın arasına karıştık. Yürüyüşler düzenledik, bildiriler dağıttık. Sabahın dördünde telefon çaldı. Bir arkadaş “Kalkın! Kendini yakan arkadaşlar olmuş, hemen Mala Kurdan’a gidiyoruz!” dedi. Hepimiz koşarcasına Mala Kurdan’a gittik. İnsanlar ağlıyor, birbirlerine sarılıyordu. Bir arkadaş eylemi görüntülemişti ve kasetten videoyu açtılar. Tayhan da oradaydı. Gözleri yaşlıydı. Kürt halkı ayaklanmıştı. Herkes sokaktaydı. Yunan ve Türkiye kurumlarına yönelik eylemler yapıldı, birçok kişi tutuklandı. Kafkasya’dan Orta Asya’ya kadar her yerde Kürtler, Önderlik için ayağa kalkmıştı.

İki üç gün sonra (17 Kasım 1998 gecesi) Tayhan (Ahmet Yıldırım) yoldaş ve Jêhat (Remzi Akkuş) yoldaşlar kendilerini yaktılar. Jêhat yoldaşı daha önceden tanıyordum. Tedavi için Moskova’ya gelmişti. O gün halk, acıyı en ağır haliyle yaşıyordu. Jêhat yoldaş olay gecesi yaşamını yitirdi. Tayhan yoldaş ise birkaç gün dayanabildi.

 

* * *

Fatma Arîn kimdir?

1963 yılında Kırgızistan’da doğdu. Ailesi, Kuzey Kürdistan’daki (Bazîd ve Van) ayaklanmalar sırasında yerlerinden edilerek Ermenistan ve Azerbaycan üzerinden göç etmek zorunda kaldı. 1934-1937 yılları arasında da Kazakistan ve Kırgızistan’a sürüldüler. Aile o dönemden itibaren Kırgızistan’da yaşamını sürdürüyor. Ailece özgürlük mücadelesi içindeler.

 

* * *

Yaşamı hep disiplin içindeydi

Önderliğin yaşamı başlı başına bir disiplin içindeydi. Günü belli bir düzenle geçirirdi. Uyanışı, dolaşması, televizyon izlemesi, konuşmaları, her şey belirli bir sistemle yürürdü. Bu düzenin içinde yaşamak bizi de bir biçimde etkiliyordu. Sanırım çok az uyuyordu. Sabah erkenden kalktığımızda çoğu zaman televizyon karşısında haberleri izlerdi. Özellikle Rus kanallarını dikkatle takip eder, bazen beni çağırıp “Rusların bizim hakkımızda ne dediğini çevir” derdi. Ben de haberleri tercüme ederdim.

 

* * *

Masa tenisini severdi

 

 

Genel olarak sade, düzenli ve ölçülü bir yaşam sürüyordu. Bir gün bana, arkadaşlarıyla oynadığı bir oyuna katılmamı söyledi. Fakat ben cesaret edemedim. Önderlik masa tenisini severdi, özellikle Sîdar’la oynardı. Oldukça iyi oynuyordu. Kadın arkadaşlarla da oynamak istiyordu ama ben çekinirdim. Oynarken izlediğimde yüzündeki ciddiyet dikkatimi çekerdi. Oyunu bile büyük bir sorumlulukla oynuyordu. Her topa, her hamleye odaklanıyor, kazanmak istiyordu. Bu haliyle bile bize bir şey öğretmeye devam ediyordu.

 

* * *

Senin hatırın için yemiş

Başkan et yemeyi pek sevmezdi, acı yemekleri sever ancak kendisini rahatsız ettiğinden dolayı nadiren tercih ederdi. Rozerîn, “Bir Rus yemeği yapalım” dedi. Ben de kabul ettim. Lahanalı et ve sosis pişirdik. Tepsiyi götürdüğümüzde Başkan gülümseyip “Bunlar ne?” diye sordu. Rozerîn, “Rusya’da böyle yemekler yeniyor, sizin de bu yemeklerin tadına bakmanız için hazırladık” dedi. Başkan sessizce bir tane yedi. Sonra mutfağa dönünce sadece bir tane yediğini gördük. Arkadaşlar gülüp “Senin hatırın için yemiş” dediler.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.