Romantikleştirilen sloganlar sesimizi kısıyor

Kadın Haberleri —

 Nasrin Momen Afzali

Nasrin Momen Afzali

  • İran’da kadın özgürlüğü için atılan sloganların sadece romantikleştirilmiş olup gerçek bir toplumsal destekten yoksun olduğunu belirten kadın hakları aktivisti Nasrin Momen Afzali, “Kadınların sesi İslamofobi nedeniyle sıklıkla sansüre maruz kalıyor, bu da deneyimlerini daha da marjinalleştiriyor ve eşitlik taleplerini bastırıyor” dedi.
  • Nasrin Momen Afzali, erkeklerin kadın haklarını savunmada isteksiz olduğunu söyledi ve ekledi: “Evliliklerde eşitliğin olmaması, kadınların ilişkilerinde aradıkları özerklik ve saygınlığı elinden alıyor. Hayatları üzerinde kontrol sahibi olmadıklarını düşünen birçok kadın, umutsuzluktan bir kaçış yolu olarak intihara sürükleniyor.”

İran’da 2022 yılında ‘ahlak polisleri’ tarafından “başörtüsünü düzgün takmadığı” gerekçesiyle gözaltına alınan ve işkenceye maruz kalan Jîna Eminî’nin katledilmesinden bu yana Rojhilatê Kurdistan’da başlayan protestoların etkisi sürüyor. Serhildanın yaşamın her alanına taşması, halkın devrim ve özgürlük talebinde ısrarcı olduğunu ortaya koyarken Molla rejimi ise kadınları hedef alarak toplumu dizayn etmeye çalışıyor.

İranlı aktivisti Nasrin Momen Afzali, rejimin kadınlara yönelik kötü muamelesi, hukuksuz tutuklamalar ve artan cinayetlerin endişe verici olduğunu belirterek, toplumun kadınların toplumsal cinsiyet ayrımcılığına maruz kalmasını yeterince anlamaması nedeniyle kadın düşmanı politikaların sürdüğünü söyledi.

Sorun sadece başörtüsü değil

“Erkeklerin kadın haklarını savunma konusundaki isteksizliğinin altını çizmek çok önemli; bireylerden veya ünlülerden gelen tek tük destek, bu yaygın sorunu ele almakta yetersiz kalıyor. Kadınların başörtüsü ile sembolize edilen özgürlükleri her geçen gün daha da aşınırken toplumsal güç yapılarından dışlanmalarının aracı haline geliyor. Dahası, nüfus artışını teşvik etmek gibi yeni düzenlemeler, toplumsal refah kisvesi altında kadınları ezmenin ek araçları olarak hizmet etmekte. Kadınların iradeleri dışında gebeliklerinin zorla devam ettirilmesi, binlerce kürtajın engellenmesinin de gösterdiği gibi, kadınların özerkliklerinin ciddi bir ihlalidir. Bu durum kadınların eylemliliğini ve refahını göz ardı ediyor.”

Jinnews muhabiri Melek Avcı’ya ülke çapında protestoların azaldığını, üniversite öğrencileri, öğretmenler, emekli eğitimciler, işçiler veya başka grupların taleplerini farklı şekilde dile getirdiğini ifade eden Nasrin Momen Afzali, şunları ekledi: “Kadınlar ise sadece günlük hayatlarını yaşayarak ve evlerinden dışarı adım atarak, doğal olarak bu süregelen mücadeleye katılıyor.”

Sığınacak yerimiz yok

STK ve özel kuruluşların son zamanlarda kapatılan sığınma evlerine alternatif bulmaya çalıştığını kaydeden Nasrin Momen Afzali, “Kendini kadın haklarına adamış bir aktivist ve bir avukatın ev sahibi olduğu ve sadece 10-12 kadına hizmet veren bir sığınma evinin yakın zamanda kapatılması, kaynakların, yasaların korkunç yetersizliğinin altını çiziyor. Hükümet, küçük ölçekli bir sığınma evine bile tahammül edemeyerek, kadınlara yönelik şiddete dolaylı olarak göz yummakta, faillere cezasızlık hakkı tanımakta ve kadınlara yönelik şiddet için cezasızlık kültürünü sürdürmektedir” dedi.

Ölümü ‘kaçış’ gören kadınlar

Nasrin Momen Afzali, aile, toplum ve hükümet baskılarının kadınları intihara sürüklediğine işaret ederek, şunları söyledi: “Hobiler veya akranlarla sosyalleşme gibi en temel özgürlüklere ve kişisel uğraşlara yönelik istekleri bile, yaygın kısıtlamaların ortasında ulaşılmaz oluyor. Eğitim başarılarına rağmen özellikle de yüksek lisans veya doktora derecesine sahip olanlar için iş fırsatları çok az ve ağırlıklı olarak bu alanlar erkeklere tahsis edilmiştir. Dahası, evliliklerde eşitliğin olmaması, kadınların ilişkilerinde aradıkları özerklik ve saygınlığı da ellerinden alıyor. Hayatları üzerinde kontrol sahibi olmadıklarını düşünen birçok kadın, algıladıkları umutsuzluktan bir kaçış yolu olarak daha radikal yollara başvuruyor ve bu tarz düşüncelere kapılıyor.”

Romantikleştirilmiş sloganlar

Nasrin Momen Afzali, ayrıca "Gendjan azadi" ya da "kadınlar özgürlüğü sever" sloganının sadece romantikleştirilmiş ve idealize edilmiş olup gerçek bir toplumsal destekten yoksun olduğunu da ekledi.

Bu sözler, kadın haklarını destekleyecek eylemler ve hareketler olmadan boşa çıkar. Kadınların mücadeleleri diğer Müslüman kadınların mücadelelerinden farklı ilerliyor, ancak durumlarına ilişkin küresel anlayış eksik kalmayı sürdürüyor. Kadın haklarını savunan hareketlerin ardından bazı ilerlemeler kaydedilmiş olsa da başörtüsü dayatması da dâhil olmak üzere İslam'ın etkisini reddetme arzuları hakkında hala yaygın bir farkındalık eksikliği var. Ne yazık ki, sesleri İslamofobi nedeniyle sıklıkla sansüre ve filtrelemeye maruz kalmakta, bu da deneyimlerini daha da marjinalleştirmekte ve özerklik ve eşitlik taleplerini bastırıyor.” ANKARA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.