Şah Kalender Çelebi

Türkiye tarihinde birçok halk hareketi vardır ki destanlara sığmaz.
Bunlardan biri de Şah Kalender Çelebi İsyanıdır. (1527)
3 Ekim 2010 tarihli Günlük gazetesinde "Bir Destanın Yol Haritası" başlıklı yazımızda Baba İshak yürüyüşünden söz etmiş ve tarihteki yansımalarını olanaklar ölçüsünde açıklamaya çalışmıştık.
Antep, Maraş, Adıyaman, Malatya, Sivas, Kayseri, Tokat, Amasya, Çorum, Yozgat, Kırşehir (Malya Ovası) Bu hat bitmemiş bir destanın yol haritasıdır. Baba İshak yürüyüşü bu güzergahta (1239/1240) olmuştur. Baba İshak Selçuklu güçlerini hak ile yeksan etmiş, Konya’daki saraya yürümektedir ki, Selçuklu, zırhlı Frenk askerlerinin yardımı ile Baba İshak ve yarenlerini katleder ve Selçuklu sarayı derin bir nefes alır. Ama halkın nefesi kesilir. Baba İshak katliamı Alevi toplumu açısından çok büyük bir kırılma noktasıdır.
Baba İshak katliamı aynı zamanda Anadolu’daki çok kültürlü toplumsal yapı için de bir kırılma noktasıdır.
Sevgili dostum Ali Haydar Avcı’nın, "Şah Kalender İsyanı/ Alevi Tarihinden Bir Kesit/LA Yayınları" kitabı yeni çıktı. Tarihe ve hakikatlere ışık tutacak çok önemli bir çalışma. Kitabın girişi;
"Doğruya Hak de Hakkı doğru bil, Çün ruhsatın vardır aşıklardan/ Cihanda ismi kıldı sır, sırdan söyle beri gel hey…
Bilirsin baki kalmaz bu sırrı eyyam, ne gül kaldı, ne bülbül kaldı ne de serencam/Bir derde müptelayım desem ne fayda.
Böyle başlar bir el kıssa-i macerayı destan./ Raviyan-ı ahbar ve nakilanı asar/ ve muhaddisanı ruzigar/ Şöyle rivayet ederler kim…"
Sevgili Avcı, Şah Kalender Çelebi’nin soyu, kişiliği, isyanın hangi koşullarda ve neden olduğu, gidişatı ve sonuçları hakkında lirik ve didaktik bir dille belgelere dayalı bilgi veriyor.
Şah Kalender Çelebi, Baba İshak’ın yürüdüğü güzergahın tersine bir yürüyüş yapmış. Osmanlıya kök söktüren Şah Kalender Çelebi, Hacıbektaş soyundandır. Hacıbektaş, Kırşehir, Çorum, Amasya, Tokat, Sivas, Kayseri, Malatya, Maraş güzergahında hakimiyet kuran Şah Kalender, Osmanlı oyunları sonucu Nurhak Dağları'nda katledilmiştir.
Bu değerli çalışmalar "Hacıbektaş Anadolu’yu Türkleştirmek, Müslümanlaştırmak için geldi!" diyen Türk/İslamcı tarih tezinin yalanlarını ortaya çıkarmak açısından da önemli bir hizmet görüyor.
Tarihte Şahkulu ve Şeyh Bedrettin eylemi hariç bütün Kızılbaş eylemleri Kızılırmak boyundan Kürdistan’ın içlerine doğru bir gel git şeklinde yaşanmıştır.
Yavuz Selim (1514-1517) yüz bin Kızılbaş'ı bu yol haritası üzerinde katletmiştir.
Koçgiri, Dersim, Malatya, Sivas, Çorum, Maraş katliamları da bu yol haritasında yapılmıştır.
Bu yol haritası Anadolu ve Mezopotamya halklarının etnik ve inançsal anlamda buluşma, kaynaşma noktası; Türkiye toplumunun katalizörüdür.
İbrahim Kaypakkaya Çorumludur. Dersim'e gidişi bu yoldan olmuştur.
Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan bu yoldan (Gemerek, Şarkışla) yürümüştür.
Mahir Çayan ve yoldaşları bu yolda yürürken (Tokat, Niksar, Kızıldere köyü) katledilmiştir.
Sinan Cemgil ve yoldaşları (Nurhak Dağı) bu yolda yürürken katledilmiştir.
Kürt siyasal demokratik hareketi bu yolda yürüyüşünü başlatmış, Kürdistan’a yürümüş ve bu yolda yürüyenlerle yoldaş olduğunu söylemiş, miraslarına sahip çıkmıştır.
Ve Mustafa Kemal de "Kurtuluş Savaşı" için Kürt beylerinden, Alevi dedelerinden, Sünni şeyhlerinden yardım isterken bu güzergahta yürümüştür. Türkiye Cumhuriyeti bu hat üzerinde kurulmuştur.
Ne garip ve tuhaf bir vakadır ki, bu hat üzerinde kurulan cumhuriyetin gerçekleri yine burada inkar edilmiş ve "Tek tip, Türk/ İslam kimliği" ile "makbul vatandaş" yaratılmak istenmiştir. Türkiye toplumunun buluşma, kaynaşma noktası, katalizörü olan bu yol haritası şimdilerde Türk ve Kürt'ü, Alevi ve Sünni'yi ayıran bir duvar gibi duruyor. (Arap, Ermeni ve Çerkes halklarının adı bile kalmadı!) Resmi ideoloji bu duvarı örmek, halkları ve inanç toplumlarını birbirine yabancılaştırmak için az uğraşmadı. Yoksulluğa mahkum ederek göçe zorlamak, asimilasyon, baskı, katliam, "tedip, tenkil, tehcir!" Elinden gelenin fazlasını yaptı.
Bu yol haritasındaki halkların duygu ve düşünceleri talan edilmiş, geleceği yağmalanmıştır. Dağları hüzünlü, ırmakları yaralı, ovaları kurak, kentleri suskundur!..
Yeni bir tarih okuması, anlatımı ve eylemi gerek. Bu Muaviye soylu düzen karşısında Şah Kalender Çelebi’nin erdemini ve eylemini güncellemek gerek.
