Salgına yakalanmaya da soruşturma

  • Mersin Şehir Hastanesi’nde çalışan SES Kadın Sekreteri Filiz Çelebi, ağır iş yükü ve güvenlik kaygılarıyla çalıştıklarını, salgına yakalanmaları durumunda haklarında soruşturma ve idari cezalandırma sözleşmesi imzalatıldığını söyledi. 

 

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Mersin Şubesi Kadın Sekreteri Filiz Çelebi, Mersin Şehir Hastanesi'nde çalışan sağlık emekçilerinin maruz kaldığı mobbing, pandemi sürecinin getirdiği iş yükü ve bu süreçte kadın çalışanların maruz kaldığı şiddet ile ilgili Jinnews’e konuştu. 

Mersin Şehir Hastanesi'nde Kovid-19 servisinde hemşire olarak çalışan Çelebi, şehir hastaneleri ile halk arasında büyük bir sağlık hizmeti algısı oluşturulduğunu dile getirerek, “Yapılan şaşalı açılışlar insanlarda sağlık hizmeti algısını yükselti. Halbuki hiçbir şey değişmedi. Daha az personel ile daha çok iş yükü üzerimize yüklendi. Sağlık anlamında kocaman binalar yaptık ama hizmet anlamında sınıfta kaldık. Halk ise büyük binalardan büyük hizmet bekliyor. Yeteri düzeyde gerçekleşemeyen sağlık hizmetinin sorumlusu olarak sağlık çalışanları görülüyor” dedi.

Pandemi sürecinin başlamasıyla birlikte iş yüklerinin daha da arttığını vurgulayan Çelebi, bu yoğun temponun ise salgının çalışanlar arasında hızla yayılmasına neden olduğunu kaydetti. Sağlık emekçilerinin sayısının günden güne düştüğünü dile getiren Çelebi, Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı yeni alınacak 12 bin personelin bu durumda yetersiz olacağını ifade etti. Çelebi, ülke genelinde dağıtıldığında her hastaneye iki ila üç arasında personel düştüğünü söyledi. 

24 hastaya 24 saatte üç hemşire

Mersin Şehir Hastanesi'nde sağlık çalışanlarının salgına yakalanmaları durumunda haklarında soruşturma, kişisel koruyucu ekipman ihmali olduğu durumda da idari cezalandırma başlatılacağına dair sözleşme imzalatıldığını aktaran Çelebi, şunları söyledi: “Şu an çalıştığımız Şehir Hastanesi’nde bir kovid servisinde 24 hasta yatıyor ve 24 saatte sadece 3 hemşire nöbet tutuyor. Hemşirelerin verdiği hizmet sadece bakım ve tedavi edici hizmetle sınırlı değil. Bilgisayar üzerinde yaptığımız işlemler de var. Hastanın animizminin alınması, geçmişinin sorgulanması, güncel bilgilerinin doğrulanması, kullandığı ilaçları, alerji oluşabilecek riskler gibi bir sürü ek işlem var. Bunlar da hemşireye yüklenen görevler arasında. Bütün bunların hepsi ayrı bir iş yükü. Bu iş yükü arttıkça o üç hemşirenin bir tanesi bilgisayara bağımlı kalıyor. Bir tanesi tedavi yapacaksa öbürü bakım hizmetine yetemiyor. Az sayıda personel ile çok sayıda hastaya bakmaya çalışırsan ne kişisel koruyucu ekipmanı kullanabilirsin ne kendi sağlığını koruyabilirsin ne de halk sağlığını koruyabilirsin.” 

Dayatılan sözleşme  

İş sağlığı kurallarının sağlık çalışanlarını hem kendi hem de çevresindekilerin güvenliğinden sorumlu tuttuğunu belirten Çelebi, şunları ekledi: “Şehir hastaneleri kurulduğu ilk günden beri hep havalandırmaların eksikliğini gündeme getirdik. Böyle bir sözleşmeyi imzalatırken ve dayatma yapılırken fiziki eksiklikler, yetersizlikler gözardı ediliyor. O kadar yoğunluğun içerisinde çalışırken pandemi riski, evde çocukların bakımı, yaşlı ve hasta bakımı, evimize bu salgını taşıma kaygısı, okullar kapandı ‘çocuğumun eğitimi ne olacak’ düşüncesi derken üzerine bir de böyle bir sözleşmenin dayatılması mobbingdir. Bu dayatmayı gördüğümüz zaman ister istemez baskı altında çalışacağız. ‘Ya hastalanırsam, soruşturma geçirirsem’ gibi bir sürü kaygı oluşuyor. Zaten stresli çalışıyoruz bir de bu eklenince ister istemez psikolojimizi bozuyor.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.