Saray El Nusra’yı savunuyor üç nöbetçi basın özgürlüğünü

Özgür Gündem Gazetesi ile dayanışma amacıyla bir gün için “nöbetçi Genel Yayın Yönetmeni” olmak, “terör örgütünün propagandasını yapmak” mış…
İyi de, dünya alem üç “nöbetçi Genel Yayın Yönetmeninin” böyle bir “propaganda kastı” olmadığını biliyor. Onlar Özgür Gündem Gazetesini bile değil, bu gazetenin şahsında “düşünce ve basın özgürlüğü”nü savunuyorlar.
Kasıtları bu.

Söz konusu “nöbetçi” dayanışmacıların bir çoğu, “bir günlük” Genel Yayın Yönetmenliği yaptıktan sonra, bırakalım “terör örgütünün propagandasını”, belki de “terör örgütü” denilen örgütün kimi eylemleri hakkında ağır eleştirilerde de bulunacaklar. Bulunmuşlardır da.  

“Kasıt” ceza hukuku disiplininde kilit kavramdır. Tutuklananların “kastı” dününceyi ve basın örgütlüğünü savunmaktır.
“Terör örgütünün propagandası” nasıl yapılır?
Fincancı, Nesin ve Önderoğlu’nu tutuklayan “özel kasıtla” kurulmuş Mahkeme’nin hakim ve savcısına bu işin nasıl yapıldığını en taze örnekle anlatayım. Anlatayım da, “analar nasıl terör örgütü propagandası yapan tosuncuklar doğururmuş” herkes anlasın:
"Bir halk saldırıya uğruyorsa bunun karşılığını her yerde vermeye hakkı vardır. 11 Eylül saldırıları Müslümanların lehinedir. 11 Eylül’de Müslümanlar karşılık verebildiklerini gösterdiler. Müslümanlar bedel ödetiyor artık.
Peygamber efendimiz hakkında hakaret küfür dolu karikatürler çizildi.  
‘Bakın bu kutsalımıza saygısızlıktır yapmayın’ dedi.

Batı ne dedi ‘Düşünce özgürlüğüdür, karışamayız.” Sonra iki tanesi gitti…

Bedel ödettiler. Bakın ondan sonra yapmıyorlar. Charlie Hebdo’nun Genel Yayın Yönetmeni açıklama yaptı bundan sonra ‘Artık biz Hz Muhammed ile ilgili karikatür çizmeyeceğiz’ diye. Bunlar başka türden anlamıyorlar”.
Bu sözler ne El Kaide TV’lerinde sarfediliyor, ne de IŞİD’ın internet sitesinde yer alıyor.
Bu sözlerin sahibi Hasan Açıkalın adında bir Saray-Kışla militanı. Saray’ın en önemli TV kanallarından biri olan Kanal A’da konuşmuş… 11 Eylül terör eylemini gerçekleştiren El Kaide adlı terör örgütü ile, Paris’te Charlie Hebdo karikatür dergisindeki katliamı yapan IŞİD adlı terör örgütünün propagandası nasıl yapılır, mükemmel şekilde ortaya koymuş…
Nasıl oluyor bu iş? Nasıl oluyor da, propaganda kastı olmayan insanlar tutuklanıyor da, düpedüz kanlı katliamları yapan terör örgütlerinin propagandasını alenen ve medya yoluyla kasten yapan Aktrol, öyle bir günlüğüne değil, bin günlüğüne terör örgütü propagandası yapabiliyor?
Yanıt çok basit.

Çünkü bu ülkenin Cumhurbaşkanı oruçlu ağzıyla millete şunları söylüyor:

“Hem DAEŞ’in, hem rejimin, hem de YPG’nin hedefi birbirleri değil, Suriye halkının gerçek temsilcisi olan muhaliflerdir. El Nusra da DAEŞ’e karşı savaşıyor. Ona niye kötü diyorsunuz? El Nusra kötü ama PYD’yle YPG iyi. Olay farklı. El Nusra’nın bulunduğu konum farklı olduğu için iyi teröristler, kötü teröristler.”
Erdoğan’ın “DAEŞ’e karşı savaşıyor” diyerek savunduğu ve MİT TIR’larıyla silah gönderilen El Nusra nedir? Bir terör örgütüdür. ABD, Fransa, Avustralya, Birleşik Krallık, Kanada, Rusya, Yeni Zelanda, hatta Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri El Nusra’yı resmen “terör örgütü” saymış. Ve El Nusra Nisan 2013’te El Kaide’ye bağlılığını ilan etmiş.

Cumhurbaşkanı dünyaya meydan okuyor. Neden El Nusra’ya “kötü diyorsunuz?”

Kendi ülkesine de meydan okuduğunun farkında bile değil: Türkiye El Nusra’yı 2014 yılında “terör örgütü” olarak ilan etmek zorunda kalmış.  
Ve şimdi, ülkenin Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin bile hala hukuken “terör örgütü” olarak ilan etmediği PYD’yi “terör örgütü” olarak ilan ediyor ve başında bulunduğu devletin “terör örgütü” olarak ilan ettiği El Nusra’yı, dünya alem önünde “DAEŞ’e karşı savaşan Suriye’nin muhalefeti” olarak tanıtıyor.
O böyle yapınca Hasan adındaki Aktrol de, El Nusra’nın bağlı olduğu El Kaide terör örgütü ile, yine El Kaide’den türeyen IŞİD adlı terör örgütünün propagandasını AKP’nin ve Saray’ın TV’sinden yapıyor.  
“Terör örgütünün propagandası” nedir, Fincancı’nın, Nesin’in ve Önderoğlu’nun “kastı” nedir, sanırım anlaşılmıştır.