Şavak'ta bir koçer

Kadın Haberleri —

İntizar İlçi

İntizar İlçi

  • İntizar İlçi hem dengbêj hem de emekçi. Yazın bir yandan Şavak bölgesinin yüksek dağlarında koyunlarını otlatıp, peynir yaparken bir yandan da evin işini sırtlıyor. İlçi, koçerlikte en çok kadınların zorluk yaşadığını söylüyor.

Dêrsim’de hayvancılıkla geçimini sağlayan Şavaklılar, yaylaya giderken evlerini, hayvanlarını, yiyeceklerini, giyeceklerini kısacası günlük yaşamda ihtiyacı olan her şeyi kamyonlara yükleyerek yola çıkıyorlar. Uzun süren yolculuğun ardından güneş doğunca hayvanları araçlardan indiriyor ve otlatmak için dağlara yüzünü dönüyorlar. Aynı zamanda koçer bir aşiret olan Şavaklıların kadınları ise yayladaki işlerin büyük yükünü taşıyor. Her gün 100’den fazla koyun sağıyor, ev işi yapıyor ve emekleriyle ayakta durmaya çalışıyorlar.

58 yaşındaki İntizar İlçi de bu kadınlardan biri. Kışın ailesiyle Dêrsim’in Pertek ilçesinin Celador (Bulgurtepe) köyünde kalıyor, ilkbaharda yüzlerce hayvanı yüksek dağlara götürüyor. İlçi, emekçi olmasının yanı sıra berrak sesli bir dengbêjdir.

Küçüklüğünden beri klam dinleyip, söyleyen İlçi, PİRHA’ya hikâyesini şöyle anlatıyor: “Annem sürekli klam söylüyordu, derdimiz klamdı. Arada bir hayvanları gütmek için elime aldığım sopayı alıp saz yapıp çalıyor, türkü söylüyordum. Sesim güzeldi. Eşim saz çalmama izin vermiyordu. ‘Peyniri kim yapacak?’ diye söyleniyordu.”

 

 

Sırasıyla koçerlik

Milan Dağı’nda koçerlik yapan İlçi, “Çadırı orada açıyoruz, koyunları sağıyor, peynir yapıyoruz. Sabah erken kalkıp suyu getiriyor, ekmek pişiriyoruz. Sonrasında ise koyunlar kırpılıyor. Gelen tüccarlar bidonlara basılan peynirleri alıyor. Annemlerin döneminde fakirlik, açlık vardı. İyi kötü idare ediyorduk. Sonra koçerlik sırası bize geldi. Gece gündüz koyun, keçi otlattık. Çocuklarımızı büyütüp evlendirdik” diyor.

16 yaşında kendi isteğiyle evlendiğini söyleyen İlçi, devam ediyor anlatmaya: “Munzur Dağı’nda düğünümü yaptılar. Bu seferde kaynanam kayınpederim rahat vermediler. Babam beni geri götürmek istedi ama insanların bana söz etmesinden çekindim. Kabul etmedim. Yine yaylacılığa başladım. Ovacık, Sarı Saltık, Qurkirik ve sonrasında Ağzunik’e gelerek köyümüz Celador köyüne ulaşıyorduk. Bu sefer de köy işleri başlıyordu. Ahırı temizle, samanları doldur, tezekleri temizle…”

 

 

En çok kadınlar eziliyor

İlçi, kadınların yaşadıkları zorlukları şu sözlerle dile getiriyor: “Ekmeğimizi dürüm yapıyorduk. İçine peyniri fazla koymaya kıyamıyorduk. Sonra koyunları gütmeye gidiyorduk. Kızlarımız büyüyecek, evlenecek onların çeyizini alalım diye didiniyorduk. Hayvanlarımızın çoğalması için uğraşıyorduk. Çocuklarımız bizden daha iyi bir yaşam sürsün istiyorduk. Peyniri sattıktan sonra hesap yapıyorduk. Birçoğu ota, samana, yeme içmeye gidiyordu.

Koçerlikte erkek değil kadın eziliyor. Erkekler yaptığımız işi beğenmiyordu. ‘Yemek neden olmamış, soba niye yanmamış, çocuğu yıkadın mı, ceketimi diktin mi?’ diye soruyorlardı. Sabah hayvanları otlamaya, götürüyorduk sağmaya getiriyorduk. Hepsine nasıl yetişeyim? Ben de canım.”

 

 

 

‘Sıcak evimizde oturmadık’

“Ne peynirimiz ne hayvanımız para ediyor” diyen İlçi, ekliyor: “Bizden ucuza alıp pahalıya satıyorlar. Tüccarlar ‘bidon alıyoruz, işçi çalıştırıyoruz, mazot yakıyoruz’ diyerek bütün yükü üzerimize yüklüyor. Biz çalışıyoruz, onlar zengin oluyor. Biz ne gezdik, ne yedik, ne de diğer insanlar gibi sıcak evimizde oturduk. Kızım 4-5 yıldır evli ve işten dolayı görmeye gidemiyorum. Okuyan kadınlar buradan dışarı gidiyor, okumayanlar yani onlara göre cahil olanlar ise eziliyor.” DÊRSİM

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.