Savaş rüzgarları

Aykan SEVER yazdı —

  • Dünyanın genelinde esen savaş rüzgarları insanların aklını da savuruyor. Maalesef atmosfer de dünyanın önemli bir kısmı için yeni didişmeler üretmekten öteye geçemeyecek kadar kirli.

ABD yönetimi post-modern karakterli 3. Dünya Savaşı'nı Uzak Doğu'da Çin'e karşı genişletmenin arayışına dönük politikaları son dönemde yoğunlaştırdı. Biden geçtiğimiz haftalarda Camp David'de Japonya ve Güney Kore liderleri ile tarihi diye nitelenen bir zirvede görüştü. Deklare edilenlerin dışında buluşmanın elbette "tarihi" bir tarafı var, zira fiilen bu üç ülke Uzak Doğu NATO'sunu Çin'e karşı (ve tabii Kuzey Kore-Rusya'ya karşı da) konumlandırmış oldular. Bu ittifaka AUKUS dolayımıyla Avustralya ve İngiltere de dahil. Ayrıca Filipinler bölgede ABD'nin belli başlı askeri üslenmesinin bulunduğu ülke. Şimdi Sırada Vietnam'ın bu Uzak-Doğu NATO'suna eklenilmesi arayışı var. Nitekim Biden bu hafta Hindistan'da yapılacak olan G-20 zirvesinin(9-10 Eylül) ardından Vietnam'a gidecek.

Bazı uzmanlar Vietnam ekonomisinin sermaye, teknoloji ve pazar erişiminde acilen desteğe ihtiyacı olduğu görüşünde. Hatırlanacağı üzere 1955-1975 arası ABD, Vietnam halkına karşı kanlı bir savaş yürütmüş ancak savaşı kaybetmişti. Şimdi ise Vietnam'ı 3. Dünya Savaşı'nda ittifaklarına dahil etmesi çok daha "ekonomik" bir biçimde mümkün olabilir. Vietnam hali hazırda Pekin'in Güney Çin Denizi'ndeki Spratly ve Paracel adaları üzerindeki toprak iddiaları nedeniyle anlaşmazlıklar yaşıyor. Petrol ve doğalgaz sondajları sebebiyle de iki ülke arasında gerilim var. Bu ABD'nin Hanoi yönetimini yanına çekmesi için elverişli bir zemin sunuyor ancak Sovyetler Birliği döneminden beri Vietnam'ın Rusya ile askeri ilişkileri korunuyor ve Putin yönetimi Vietnam'a silah satışlarını artırma peşinde. Sol iddialarını sürdüren Vietnam idaresinin savaşın seyri başlığında alacakları politik tutum da elbette önemli. Özetle Vietnam açısından karşımızda çeşitli olasılıklar var, ancak savaşın alevleri kaçınılmaz olarak herkesi sarabilir.

Bütün bunlara karşın ABD'nin savaştaki ana rakibi Çin ne yapıyor? Rakamlara boğmadan söyleyecek olursak Çin ekonomisi son aylarda kötü seyrediyor. İhracat ve büyüme  rakamları düşüyor. Genel olarak tüketim ve  emlak fiyatları azalıyor. Bu "kötü" gidişte ABD'nin uyguladığı çok yönlü ambargoların kuşkusuz payı var. Ayrıca Biden yönetimi Çin'le çalışan Amerikan sermayesini ABD'ye çekmek için caydırıcı tedbirlere başvuruyor. Bir anlamda Trump'ın "önce Amerika" politikası uygulanmış oluyor. Çin ekonomisinin büyüklüğü ve dolayısıyla yaşadığı sorunlar bütün dünyayı etkileyecek durumda. Krizin büyümesi pekala uzun zamandır ısıtılıp durulan "Tayvan sorunu" etrafından sıcak bir savaşa dönüşerek başka bir düzleme evrilebilir. Çin lideri Xi Jinping'in Biden'ın görüşme teklifini adeta geri çevirircesine Hindistan'daki G-20 zirvesine gitmemesinde mevcut gerginliğin önemli bir payı olmalı.

Son olarak BRICS’in 22-24 Haziran zirvesinde Mısır, Arjantin, Etiyopya, İran, Suudi Arabistan ve BAE’nin bu oluşuma dahil olması ve üye sayısının 11'e çıkması kuşkusuz Çin'in dünya siyasetindeki rolünü artıracaktır ve bu gelişme özellikle doların uluslararası ticaretteki belirleyici rolünü kenara itebildiği takdirde kapitalist-emperyalist rekabette Pekin'in önünü açacaktır. Ancak başta BRICS dahilinde bulunan Hindistan olmak üzere mevcut ittifak ve politik tutumları "mutlak" olarak görmemek gerekir. Bu belirsizlik savaşa içkin olan post-modern karakter gereği bilakis fazlasıyla gündemde olacaktır.

Sonuçta dünyanın genelinde esen savaş rüzgarları insanların aklını da savuruyor. Maalesef atmosfer de dünyanın önemli bir kısmı için yeni didişmeler üretmekten öteye geçemeyecek kadar kirli.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.