Savaşın Gölgesi

Kültür/Sanat Haberleri —

Savaşın Gölgesi

Savaşın Gölgesi

  • “Burası zekânın mabedi, ben de buranın baş rahibiyim. Kazanacaksınız, zira yeterince kaba kuvvetiniz var. Ama gerçek anlamıyla kazanamayacaksınız, çünkü bunun için ikna edici olmanız lazım. İkna edebilmek için de sizde şu eksik: Akıl ve mücadelenizde haklı olmak.” 

TİJDA YAĞMUR

Alejandro Amenábar'ın mükemmel filmi ‘İçimdeki deniz'den bu yana çektiği ilk uzun metrajlı filmi olan ‘Savaşın Gölgesi’ 2019 yapımı. Amenábar'ın bu son filmi yalnızca bir 20'nci yüzyıl İspanya iç savaş tarihi dersi olmakla kalmıyor, aynı zamanda güçlü antifaşist mesajlar da içeriyor. 

Faşist Franco rejiminin başlangıcı bir mezarı mühürler gibi İspanya’nın yazgısını neredeyse kırk yıl boyunca tayin etti. ‘Savaşın Gölgesi’ bizi tam da 1936'ya, askeri faşist darbenin ilk yıllarına götürüyor.

Unamuno'nun hikâyesi

Film, orduya kısmen destek veren yazar Miguel de Unamuno’nun hikayesi ile başlıyor. Belki de dramı ya da edebiyat devi Unamuno’nun kendisiyle ailesi ve dostlarını tedirgin etmeden hesaplaşması desek daha doğru.

Amenábar ve senaryoyu birlikte yazdığı Alejandro Hernandez,  “İspanya’nın en büyük yazarı” olarak gösterilen filmin baş kahraman Miguel de Unamuno’un perspektifi ile kuşatılmış durumda.

Kendisiyle yüzleşir

Unamuno eski bir yarı-zamanlı sosyalist aslında. İktidarla daha önce çatışmaları olmuş, hatta 1920’lerde sürgüne bile gönderilmiş. Ancak faşist askeri cuntaya en azından açıktan eleştirmekten kaçınacak kadar da mesafeli duruyor.

Film 1936’da başlar. Zaman içinde iyice görünür olan faşizm, en yakın dostlarının yahudi ya da komünist oldukları gerekçesiyle birer birer tutuklanıp öldürülmesi, aile içindeki farklılaşma ve tartışmalar Unamuno’nun kendisiyle yüzleşmesi ve hesaplaşmasına neden olur.

Bu geri durma, en iyi dostu genç profesör Salvator’u (Carlos Serrano-Clark) ve Protestan papaz Atilano’yu (Luis Zahera) hayalkırıklığına uğratır. Unamuno’nun ünlü bir entelektüel olarak prestijini yükselen faşizmi kınamak için kullanması gerektiğini düşünür, ama hayalkırıklığını da gizlemezler.

Franco ile görüşme talebi

Ancak bu noktada Unamuno, zayıf, yorgun ve sola karşı neredeyse askerileşmiş sağa olduğu kadar mesafeli. Dostları yoktan yere tutuklandığında bile bir şekilde aklıselimin galip geleceğini umar. Bunu ancak Franco ile görüşme talep ettiğinde fark eder, ama iş işten geçmiştir.

Unamuno dostlarının özgürlüğü için yalvarırken Franco’nun şahsiyetsiz, ruhsuz yanıtından İspanya’nın iç savaştan özgürlükle çıkma umudu olmadığı gibi onların da kaderinin çoktan belirlenmiş olduğunu anlar.

Yetersiz ve gerilimden yoksun

Genel yapısı ve tek tek sahneleri biraz fazla düzgünce evrilip çevrilmiş olsa da ‘Savaşın Gölgesi’ son tahlilde bir yönde daha eğilimli, diğerinde ise tek boyutlu kalıyor. Karakterlerin sürüklediği bir eser olarak yetersiz ve daha büyük olayları canlı kılmak için gereken gerilimden de yoksun.

Amenábar ve ekibinin bir sekanstan diğerine fazla hesaplanmış geçişlerde eğreti bir denge oluşturmaya çalıştığını hissedebiliyoruz. Ne yapmaya çalıştığını ve bunun arkasındaki tecrübeli yeteneği daima görebiliyoruz ama bunlar nadiren duygusal etki bırakıyor.

Yine de başarılı

Yine de, “İçimdeki deniz”den sonra bu film başarılı sayılır. Alttaki kusurları görsek bile en azından yüzeyde kusursuz şekilde akıyor. Tüm teknolojik ve tasarım katkıları birinci sınıf ve geçmişin çekici dünyasını ikna edici şekilde canlandırıyor.

Final sahnesi

Filmi muhteşem kılan sahne ise kuşkusuz Unamuno’ya bütün dünyada tanınırlık kazandıran ve filmin final sahnesinde anlatılan olay. 

Franco ve eşinin katılacağı üniversitedeki ‘Irk şenliği’ konferansı ‘Yaşasın ölüm!’ sloganlarıyla kesilir sık sık. Sloganlara çoğu zaman General Astray öncülük eder.

Sonra kürsüye üniversitenin rektörü sıfatıyla Unamuno gelir. Generalin bir harp malulü ve sakat olduğunu, bu yüzden herkesin kendisi gibi sakatlanmasını istediğini söyler ve ekler: “Cervantes de harp malulüdür, fakat Millán-Astray’de Cervantes’in ruh yüceliği olmadığı için ancak insanlara etkisi olumsuz olmaktadır.” Salonda kıyamet kopar. “Aydınlara ölüm!, Yaşasın ölüm!” sloganları atılmaya başlanır. Linç edilme olasılığının yüksek olmasına rağmen Unamuno devam eder: “Burası zekânın mabedi, ben de buranın baş rahibiyim. Kazanacaksınız, zira yeterince kaba kuvvetiniz var. Ama gerçek anlamıyla kazanamayacaksınız, çünkü bunun için ikna edici olmanız lazım. İkna edebilmek için de sizde şu eksik: Akıl ve mücadelenizde haklı olmak. Size 'İspanya’yı düşünün' demenin faydasız olduğunu görüyorum.” 

Bu olaydan hemen sonra görevinden alınan Unamuno ev hapsinde tutulur ve birkaç ay sonra da hayatını kaybeder.

Oyuncular kusursuz

Unamuno gibi İspanyol kültür tarihinde adı ilk sıralarda yer alan bir entelektüeli oynayan başrol oyuncusu Karra Elejalde'nin performansının olağanüstü olduğunu kabul etmek gerekiyor.

Filmin bir diğer önemli oyuncusu Eduardo Fernandez Serrano da bir gözü ve bir kolunu savaşta kaybetmiş Franko hayranı ve ateşli destekçisi, aynı zamanda Franko'yu darbeye, iktidarı alarak diktatörlüğünü kurmaya teşvik eden general Jose Millan Astray (Pepe) rolünü kusursuz oynuyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.