Erwin Motor
Kültür/Sanat Haberleri —
- Ayşenur Demir’in oynadığı Cecile Volange karakteri; ölene kadar çalıştı, hep çalıştı. O kadar çalıştı ki, en sonunda hastalandı. Çalışırken kendi değildi, Rimbaud’un dizelerindeki gibi; o bir başkasıydı.
EYLEM ÖZBUĞANLI
“Beni özgür kılan şey bu işe olan adanmışlığımdır.”
Geçtiğimiz günlerde Moda Sahnesi’nde İmge Tiyatro yapımıyla sergilenen, yazar Magali Mougel’in Erwin Motor adlı oyunun prömiyerine davet edildim. Oyun, Cecile Volange’ın “kendini özgür kılan şey" olarak tanımladığı ve kutsamış olduğu işçiliği en berrak haliyle ortaya koymaya çalıştı. Karşıt sınıfların yaşam tarzları, davranışları ve yetileri gibi birçok durum sağlam bir kurgu ile aktarıldı. Kölece ezene duyulan bağlılığın ortaya çıkışı da kaçınılmaz olan bir oyundu sergilenen. Oyunu izlerken hem aile üçgeninden çıkamayan hem de iş yerinde makineleşmiş, patron ve mesai çarkından kaçamamış bir Cecile karakteri çıkıyordu karşıma.
Ayşenur Demir’in oynadığı Cecile Volange karakteri; ölene kadar çalıştı, hep çalıştı. O kadar çalıştı ki, en sonunda hastalandı. Çalışırken kendi değildi, Rimbaud’un dizelerindeki gibi; o bir başkasıydı. Artık kendi bedeninde değil, ortadaydı. Kapitalizm onu kapmış ve metalaştırmıştı artık. Kapitalist makine dur durak bilmeden hücum ediyor ve onu kodlamaya çalışıyordu. Bunu koca eliyle, patronu eliyle yapmaya çalışıyordu. Cecile Volange’ı kendi labirentine itip ve ona farklı deneyimler yaşatıp kapitalist düzenin içerisinde kodluyordu. Artık daha fazla üretim onun için her şeydi, bir robot gibi durmadan işliyordu, takılmadan ve durmadan.
Cecile Volange uzun mesailere, patronu tarafından tacize, aşağılanma ve manipülasyonlara maruz kalmasına rağmen herhangi bir şekilde isyan etmiyordu. Oyun, Cecile’nin isyan etmemesinin sebebi nedir sorusunun cevabını çarpıcı bir şekilde gösteriyordu bize. Bedeninde patronun elleri vardı, bu eller bağladı ruhunu. Bu eller kılçıklı, kirli, ağarmış tüylerle dolu. İştahlı bir şekilde dokunuyorlardı Cecile’e. Kendine yabancı ama ellere alışkındı ve o eller için üretmeye.
Cecile’i ele geçireni tahmin etmek zor değildi. Koca bir distopyanın yaratıcısı olan ataerki. Kadının her alanına tahakküm etmeye yeminli, binlerce kollu nefer. Ruhunu buna karşı çıkmaya cüret edecek kadar yeşertemedi Cecile. Dimdik ayakta duruyorken, isyan eden kocası oldu. Onda akan kanda gördü yansımasını fakat M. Volange’nin bu isyanı ezene olan isyan değil, eşine olan birikmiş bir öfke olarak karşımıza çıkıyordu. Peki bu öfke nasıl boşalacaktı? Ataerki kalıplarına uygun şaşırtmaz şekilde, kadına sudan bahanelerle çatıyor ve bunun örnekleri artarak sınırsız hale geliyordu. Öfke hedef şaşırmış olarak karşımıza çıkıyordu.
İktidar her yerde ve her biçimiyle Cecile’nin karşısındaydı.