Seçim mi devlet operasyonu mu?

Forum Haberleri —

.

.

  • Bir ülkede bu kadar işsizlik ve yoksulluk, bu kadar ekonomik-sosyal-siyasal ve askeri kriz ve yine bu kadar çete, mafya, kara para ve kandan beslenen bir rejim olacak, ama bu tablonun başındaki şahıs yine kazanacak! Acaba Türk toplumu kendi katiline bu kadar aşık mı? Hayır, bu bir devlet operasyonudur ve kazandırmıştır.

ALİ AKTAŞ

Türk cumhuriyetinin 1. yüzyılının sonu ve 2. yüzyılının başlangıcı olan seçim şimdilik geride kaldı. Millet İttifakı’nın adayı Kılıçdaroğlu buna “en adil olmayan seçim” dedi. Aslında geçen yüzyıldaki hiç bir Türk seçimi adil olmadı. Kürtler ve Aleviler için sadece adı seçimdi, ötesi oyundu.

Kürtler bu seçime referandumla yaklaşıp kazandılar. Yüksek bir katılım ve oyla Türk rejim ve devletini reddettiler. Cumhuriyetin başından beri olmayan meşruiyetini sıfırladılar. Bu durumda Türk rejimi-devleti Kürtleri temsil ettiğini iddia edemez. Erdoğan, Kürtlerin de Cumhurbaşkanı olduğunu söyleyemez. Ahlaklı olsalar, hukuki kültürleri olsa demezler. Türk toplumu, halkı ve aydınları da bunu görüp karşı çıkmalılar.

Kürtlerin devrimci-demokratik mücadelesi tabii ki Türkleri de etkiliyor. Nitekim bu seçim Türk toplumunun değişim istediğini gösterdi. Ama başta CHP olmak üzere Millet İttifakı partileri devlet kaygısı nedeniyle restorasyonla yetinince faşist AKP-MHP rejimini deviren bir sonuç çıkmadı. Bunların sokak mücadelesini yapmayacağını gören devlet, Erdoğan’ı daha da destekledi. Sonuçta sırf Erdoğan değil, Cumhur İttifakı da parlamentoda çoğunluk sağladı.   

Derin devlet bu seçime de müdahale etti. Tüm muhalif partilerin oylarını bilerek düşürdüler. İlk turda Erdoğan’ı bilerek seçtirmediler. Deprem bölgesinde Cumhur İttifakı’nın oylarını bilerek yükseltiler. MHP oylarını da bilerek yükseltiler. “Kürt yok” diyen ve iktidar için kardeş katili bir geleneğin devamı olan bir devlet ne yapmaz ki! Bir ülkede bu kadar işsizlik ve yoksulluk, bu kadar ekonomik-sosyal-siyasal ve askeri kriz ve yine bu kadar çete, mafya, kara para ve kandan beslenen bir rejim olacak, ama bu tablonun başındaki şahıs yine kazanacak! Acaba Türk toplumu kendi katiline bu kadar aşık mı? Hayır, bu bir devlet operasyonudur ve kazandırmıştır.

İşte bir devlet kendi toplumuna-halkına ancak bu kadar hakaret edebilir! Hukuk dışına çıkmış bir rejimi ayakta tutmak için bir devlet tüm güçleriyle seferber oluyorsa o artık halkına düşmanlık yapıyor demektir. Bu seçime AKP-MHP değil, Türk devleti girmiş, hile ve baskıyla kazanmış yapmıştır. İnsanları domuz bağıyla katletmiş Hüdapar'ı savunan ve HDP’yi ise kapatmaya çalışan bir rejim ve devletin yapacağı işte budur, yani halkının değişim tercihini çalıp demokrasi istemine set vurmaktır. 
Bunu Millet İttifakı da biliyor, ama ses çıkarmıyor. Zira demokratik değiller ve bir de Kürtlerin yararlanmasını istemiyorlar. Oysa faşizm seçimle gitmez ve kaybedeceği seçime de girmez. Kaldı ki Millet İttifakı’nın restorasyon programı eski devleti bile geri getiremezdi. Kürt sorununda barışçıl-demokratik çözümü savunmaz, demokratik cumhuriyet için mücadeleyi göze almaz ve yapılan siyasi soykırımlara, kayyumlara, tecrite ve tutuklamalara karşı çıkmazsan muhalif-demokrat olamazsın, kısaca bu asıl konularda bile rejimle aynı küreği sallarsan seçim kazanamazsın. Adam binlerce islamcı çetenin hamisi olmuş, rejim devirmek için Suriye’yi işgal ederek milyonlarca Arapı mültecileştirip sırtından para kazanıyor, sense bu gerçeği bile doğru okumuyorsan bil ki dürüst demokrat bile değilsin. 

Eğer CHP şefi en hileli seçim diyorsa o zaman sonucu kabul etmemeliydi. Hem hileli denilecek hem de Erdoğan tebrik edilecek, bu bir ikiyüzlülüktür. Bu aynen “anayasaya aykırı, ama evet diyeceğiz” demektir. İmamoğlu da Amed’e giderken Kürtlere Atatürk resmi hediye etmişti. Bir Alman’ın Yahudilere Hitler resmini hediye ettiği olmuş mudur? Bunlarda bir kişilik sorunu yok mu? Seçim böylesi kadrolarla kazanılır mı? Millet İttifakı bu konuda politikasını ve programını gözden geçirecek mi? Toplumu faşist rejimden hala kurtarma iddiası varsa evvelce kendisini demokratikleştirmesi gerekmez mi? Bunu yapmadıkları sürece Erdoğan’dan farklı olarak topluma bir program sunamazlar ve seçilemezler. Öncüsüz bir toplumdan daha fazlası beklenemez. Tek başına yoksulluk ve Erdoğan karşıtlığı kimseye seçim kazandırmaz. Devletin hile ve baskıyla Erdoğan’a hediye ettiği bir seçimde bile eğer toplumun yarısı hayır diyorsa demek sorun toplumda değil, öncülüktedir.

En azından HDP ve Yeşil Sol Parti’nin bu seçim süreci ve sonuçları hakkında toplumu aydınlatması gerekiyor. Öncülük ettiği Emek ve Özgürlük Bloku’na TİP’in bir seçim ittifakıyla yaklaştığını önceden göremez miydi? Açıkladığı gibi kendi adayıyla girseydi daha doğru olmaz mıydı? Aday belirtip yerleştirirken acaba halkı da dikkate alan yeterli bir özen gösterildi mi? Azınlıklar, kadınlar, gençler ve sivil kurumlar bazında 3. Yola uygun davranıldı mı? Çoğu defa sanki zafer sarhoşluğu ve popülist söylem öne çıkmadı mı? Kısaca 3. Yol yeterince işlendi mi? HDP yolunun özü demokratik Türkiye-özgür Kürdistan ise demokratik cumhuriyet ve toplum, eşbaşkanlık, özgür kadına dayalı yaşam, ekolojik düzen ve doğaya saygı, savaş değil barış, tecrit değil müzakere ve yine diğer alanlara ilişkin örneğin nasıl bir ekonomi ve dış politika, AB ve NATO gibi konular yeterince işlendi mi? 

HDP’nin bundan sonra görev ve sorumluluklarının daha da ağırlaştığını ve çözümün de kendisine düştüğünü görerek yol alacağı kesindir. 2. Yüzyıla girerken mevcut çoklu kriz ve sorunların 3. Yol olmadan çözülmeyeceğini HDP’nin bildiği kesindir. Öyleyse Kurdistan sahası kadar Türkiye sahasında da bu yolun anlatılıp örgütlendirilmesine çok ihtiyaç vardır. 

Devletin bu seçimde de Erdoğan’ı tercih etmesi ve Erdoğan’ın da devlet eliyle seçilmiş olması Kürtlere karşı savaşın da şiddetleneceği demektir. Zaten faşist İslami çetelerin Türkiye ayağı olan tetikçi Hüdapar’ın yeniden piyasaya sürülmesi bunu gösteriyor. Fakat savaş rejimi olan Erdoğan’la Türkiye artık hiçbir sorunu çözemez ve düze çıkamaz. Bu devlet Erdoğan’ı ve Erdoğan da bu devleti tüketip paçavraya çevirmiştir. Bölgede, Balkanlar ve Doğu-Avrupa’da I2. Dünya savaşının kanlı geçtiği bir süreçte NATO ülkesi olan Türk rejiminin Rusya- İran ilişkisi sorun olmaya devam edecektir. Osmanlı hayalleri olan Türk rejiminin Irak ve Suriye’yi işgal girişimleri ve Başur ile Rojava’yı Türk topraklarına katma çabası sırf bölge için değil, dünya için de tehlike demektir. Yine Akdeniz ve Ege’de “mavi vatan” projesi ile Yunanistan’ı tehdit etmesi de bir sorundur. Kısaca bu seçimden kriz ve kaos çıkmıştır.

Evet, nerden bakılırsa bakılsın bu seçim Türkiye’de sorunların artmasına yol açmıştır. Çete, mafya ve kara para aklayan, kan ve savaştan beslenen, talan-soygun ve ranta dayanan bir rejim ve devlet suçta işbirliği yaparak ve toplumu din, ırkçılık ve milliyetçilik istismarıyla manipüle ederek sözde bir seçimle meşruiyet kazanarak yol almak istiyor. Ama nafiledir. Özgür yaşamın, halklar ve toplumların da ve özellikle de ayağa kalkmış kadın ve gençlerin de kendi kanunları vardır. Bıçak kemiye dayandığında böylesi çakal rejim ve devletleri aynen deprem gibi sallar ve yerle bir ederler.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.