Seçimde meydan faşizme bırakılmamalı

Forum Haberleri —

direniş

direniş

  • Öncelikle anti faşist güçler birleşmeli ve halkla buluşmak için seferber olmalıdırlar. Değişik biçimlerde seçim ittifakları yapılabilir. Ama sol ve demokrasi güçlerinin ittifakı stratejik ve anti faşist temelde olmalıdır.

ZEKİ AKIL

Türkiye artık seçim havasına girdi. Erdoğan, Mayıs seçimlerinden sonra yaptığı açıklamada İstanbul’u alma hedefini açıklamıştı zaten. İstanbul’un ne kadar önemli olduğunu biliyor. Kendisi "İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır" diyordu. Ancak CHP İstanbul’u Kürtler ve başka çevrelerin desteğiyle aldı ama hakkını veremedi. Bunu tekrar hatırlatalım, CHP İstanbul’u aldıktan sonra bastırmalı ve erken seçime iktidarı zorlamalıydı. Ancak bunu yapmadı. Aktif muhalefet yapamayınca Erdoğan zaman kazandı ve devleti ele geçirme, faşizmi egemen kılma çalışmasını sürdürdü. Bunu akılda tutarak, bu seçimleri faşizmi geriletme eksenli ele almak ve ona göre etkili bir kampanya yürütmek gerekiyor.

2014’te MGK toplantısında Kürtlere karşı ‘’Çöktürme Eylem Planı’’ onaylandı. Bu plana göre kaç bin insan öldürülecek, yaralanacak ve kaç yüz bini göçertilecek vb. belirlenmişti. Yine aynı planda HDP’nin elindeki belediyelerin hemen alınması da vardı. Bu plan gereği HDP’nin halkın oyuyla aldığı bütün belediyelere el koydular. Tamamen savaş konseptinin bir parçası olarak belediyeler alındı, Kürtlerin düşman olarak ezilmesi gerekiyordu, onların zayıflatılması ve bütün örgütlü yapılarının dağıtılması pratikleştirildi. Bu plan gereği ona yakın şehir yıkıldı, binlerce insan katledildi, kaybedildi.

HDP’nin elindeki belediyeler istihbaratın ve bürokrasinin sıkı denetimi altındaydı. Adaylar başvurduğunda sıkı güvenlik soruşturmasından geçiriliyorlardı. Sürekli müfettişlerin denetimi vardı. Haklarında yasal engel yoktu. Seçimlere girmelerine onay verilmişti. Kürt halkı da son derece aydın, politik ve kimliğine sahip çıkan bir halktı. HDP’nin ve adayların siyasi kimliklerini bilerek onlara oy verdi. Ancak savaş konseptinin bir gereği olarak hükümet belediyeleri alacaktı. Buna kılıf uydurmak gerekiyordu. Aslında uyduracakları herhangi bir kılıf da yoktu. Ama Erdoğan psikolojik savaşın öncüsü olarak "HDP belediyeleri Kandil’e para gönderiyor, Kandil belediye başkanlarını atıyor’’ gibi lafları dolaşıma soktu. Basın da elinde olduğu için böyle bir algı yaratmak ve iç dış kamuoyunu aldatmak için kara propagandaya hız verdiler.

HDP adaylarının sicili temizdir diye savcılar belge veriyor ve YSK da bu insanlar seçilebilirler diye onaylıyor. Yüzbinlerce insan sandığa gidiyor, oy veriyor. Bütün bunlar Türkiye’nin yasalarına göre oluyor. Erdoğan bunlar yokmuş gibi son derece hukuktan, siyasi ahlaktan ve insanlıktan uzak bir pervasızlıkla bir psikolojik savaş yürüttü. Belediyelere el koymakla kalmadı, seçilenleri hapse attı, suçladı, ağır cezalar verdirtti. Bütün devlet gücü ve mahkemeler emrinde olduğu halde bugüne kadar Kandil’e para gönderildiği veya Kandil’in atama yaptığına dair kanıtlanmış bir şey yoktur. Bu yönlü alınmış bir mahkeme kararı çıkmamıştır.

Erdoğan tek adam rejimini büyük oranda yerleştirdi. Bütün bunlara rağmen hala kendisini güvende hissetmiyor. Çünkü Kürtleri çökertemediler. Türkiye’nin sol ve demokratik güçleri, kadınlar, Aleviler ve emek örgütleri teslim olmadı. Yerel seçimlerde büyük şehirleri alamazsa konumu tartışmaya girecek. Ayrıca İstanbul onlar için büyük bir rant alanı. Maddiyatla kendisine bağladığı güçleri yemlemesi gerekir. Bu açıdan İstanbul dahil seçimi almak için bütün yol ve yöntemlere başvuracaktır. Mayıs seçimleri örnektir, daha kötüsünü de beklemek gerekir.

Seçimler Kürtler ve demokrasi güçleri için de bir fırsat olarak görülmeli. Öncelikle anti faşist güçler birleşmeli ve halkla buluşmak için seferber olmalıdırlar. Değişik biçimlerde seçim ittifakları yapılabilir. Ama sol ve demokrasi güçlerinin ittifakı stratejik ve anti faşist temelde olmalıdır. Bu ittifak seçimlerle sınırlı kalmamalıdır. Türkiye halkları savaşın ağır faturasını ödüyor. Binlerce insanın can kaybı var. Bu savaş Türkiye’nin hiçbir sorununu çözmedi. Kürtleri öldürmek ve inkarla Türkiye düze çıkmadı. Bu yönetim çıkmazı daha da derinleştirmek için uğraşıyor.

Yaşananlardan dersler çıkararak 31 Mart’ı faşizmin önünü kesme hedefli ele almak gerek. Baskılar, hileler, provokasyonlar vb. olacak. Bütün oyunları ve baskıları boşa çıkaracak bir kararlılıkla seçim kampanyası yürütülmelidir. Zindanlarda ağır tecride rağmen bir direniş var. İçeride ve dışarıda direnişleri birleştirip büyütmek önemli sonuçlar ortaya çıkaracaktır.

MHP, AKP, Ergenekon ve Hüda-Par gerici faşist bloku Türkiye’ye karanlıklara çekmek için var gücüyle çalışıyor ve bütün kötülükleri örgütlüyorlar. Buna karşı da anti faşist devrimci demokratik bir ittifakla karşılık vermek gerekiyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.