Sensizliğin ertesi

Haberleri —

Kürt halkının ve Türkiye halklarının gönlünde unutulmaz izler bırakan Ahmet Kaya’nın ölümünün 19. yılı. Paris’te sürgünde yaşama veda eden Kaya’dan geriye 22 albüm ve unutulmaz parçalar kaldı.

Özgün müziğin unutulmaz sanatçısı Kürdistan ve Türkiye halklarının gönlünde eşsiz bir yere sahip olan Kürt sanatçı Ahmet Kaya’nın aramızdan ayrılışının 19. yılı. 28 Ekim 1957 yılında Adıyaman’dan Malatya’ya göç eden bir ailenin beşinci çocuğu olarak dünyaya gelen Kaya, 43 yıllık ömrüne 22 albüm sığdırdı. Müziğe dokuz yaşında babasının ona aldığı bağlama ile başlayan Kaya, ilk konserini de babasının çalıştığı Sümerbank fabrikasında işçilerin düzenlediği “İşçi Bayramı” gecesinde verdi. İlkokulu Malatya’da okuyan Kaya, geçim sıkıntıları nedeniyle 1972 yılında İstanbul’a göç etmelerinin ardından çalışmak zorunda kaldı ve liseyi dışarıdan okuyarak bitirdi. İstanbul’a göç ettiklerinde yaşadığı sıkıntıları Kaya şu sözlerle dile getirecekti:

Küfür zannettim

“Onlarla konuşmuyordum; çünkü onlarla konuşamıyordum. Giyimleri başkaydı, konuşmaları başkaydı. Onlar gibi konuşmaya çalışıyordum. Mesela terziye gidip onlar gibi pantolon diktirmeye filan başlamıştım. Terzinin yaptırdığı pantolonların üzerime uymadığını görüyordum. Onlara yakışıyordu bana yakışmıyordu. Bir kız vardı bizim okulda; herkesin bir aşkı vardır, çocukluk aşkı. Bir gün gittim dedim ki: ‘Biraz seninle konuşak beş dakika, kaçıyorsun hep...’ Bana dedi ki: ‘Rica ederim.’ Öyle bir ağrıma gitti ki: ‘Ben de sana rica ederim,’ dedim.. Ben o zaman anlamını bilmiyordum, yani onu bir küfür zannettim.”

   

Birçok şairin şiirini seslendirdi

16 yaşında iken afiş astığı gerekçesiyle bir süre tutuklu kalan Kaya, bir grup arkadaşıyla birlikte Halk Birimleri Derneği çalışmalarında yer aldı. Birçok etkinlikte sahne almaya devam eden Kaya, 1978 yılında yaptığı askerlik dönüşünde Emine Kaya ile evlendi ve 1982 yılında kızları Çiğdem dünyaya geldi, bir süre sonra da eşinden ayrıldı. İşsizlik ve ekonomik sıkıntılarla boğuşan Kaya ilk albümü “Ağlama Bebeğim”i 1984 yılında çıkardı ancak bir süre sonra toplatma kararı çıkarılarak, albümleri toplatıldı. 1985’e gelindiğinde ise Kaya ikinci albümü “Acılara Tutunmak”ı çıkardı. Bu sıralarda Gülten Hayaloğlu ile tanışan Ahmet Kaya, Yusuf Hayaoğlu şiirlerini de bestelemeye başladı. Sözlerinin çoğu Yusuf Hayaoğlu’na ait olan “Yorgun Demokrat” albümü de Kaya’nın 1987 yılında çıkan üçüncü albümü oldu. Kaya’nın şüphesiz en çok ilgi gören albümü 2 milyon 800 bin bandrole ulaşan “Şarkılarım Dağlara” albümü oldu. Ancak albüm, içinde geçen “Abin birgün dağdan döner, sarılırsın yavrucağım” sözleri nedeniyle toplatıldı ve Kaya’nın konser vermesi yasaklandı. Ahmet Kaya kendi besteleri dışında Atilla İlhan, Can Yücel, Nevzat Çelik, HAsan Hüseyin Korkmazgil, Enver Gökçe ve Ahmed Arif gibi birçok şairin şiirlerini de besteledi. Kaya’nın 22 albümündeki tek Kürtçe parçası da “Karwan” adlı şarkısıdır.

Linç gecesi

Ahmet Kaya 10 Şubat 1999’da Magazin Gazetecileri Derneği’nin Princess Otel kongre salonunda düzenlediği ödül töreninde “Yılın En İyi Sanatçısı” ödülü alırken yaptığı konuşmada şunları dile getirdi: “Ben bu ödül için İnsan Hakları Derneği’ne, Cumartesi Anneleri’ne, tüm basın emekçileri ve tüm Türkiye halkına teşekkür ediyorum. Bir de bir açıklamam var: Şu anda hazırladığım ve önümüzdeki günlerde yayımlayacağım albümde bir Kürtçe şarkı söyleyeceğim ve bu şarkıya bir klip çekeceğim. Aramızda bu klibi yayınlayacak yürekli televizyoncular olduğunu biliyorum, yayınlamazlarsa Türkiye halkıyla nasıl hesaplaşacaklarını biliyorum.”

Ahmet Kaya’nın bu sözleri sonrasında salonda bulunanlar Kaya’yı linç etmeye kalkıştılar. Çatalların hedefindeki Ahmet Kaya’nın yaşadığı linç sonrasında Hürriyet Gazetesi manşetten hedef gösterdi ve İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemeleri tarafından Kaya hakkında toplamda 10,5 yıl ağır hapis istemiyle iki dava açıldı. Yaşadığı baskılar sonrasında Kaya, 16 Haziran 1999’da Türkiye’yi terketti. Paris’e yerleşen Kaya, 16 Kasım 2000 yılında “Hoşçakalın Gözüm” albümü kayıtlarını yaparken, geçirdiği kalp krizi sonucu sürgünde yaşama veda etti.  Kürt halkının gönlünde unutulmaz bir yere sahip olan Ahmet Kaya’nın kızı Melis Kaya geçtiğimiz günlerde, Kaya’nın 62. doğum günü için kaleme aldığı yazıda şunları dile getirecekti:

Bir sabah babam öldü…

“Evet, benim bir kere babam öldü, 13 yaşındaydım. Babam öldüğünde 13 yaşında bir kız çocuğuydum. Bugün hayatı 21 yaşın bakış açısıyla yorumlamaya çalışıyorum ama o gittiğinden beri bir yanım hala çocuk ve hep öyle kalacak. Babama emanet ettim o çocuk yanımı. Belki o yanım biraz büyüyüp diğer yanıma erişebilseydi böyle bir yazı yazmaya gerek bile duymayacaktım ama o çocuk yanım günlerdir hep ağlıyor.

Babam öldüğünde 43 yaşındaydı. Çok büyüktü, görkemliydi, benim masal kahramanımdı. Bugün benim 40’lı yaşlarında arkadaşlarım var ve gözümde onlar o kadar gençler ki…Kendimi bilmeye başladığımdan beri ailem bir savaşın içerisinde. Ben bir savaşın içerisindeyim ve o savaşın içerisinde atıldım büyüme macerasına. Bir sabah babam öldü ve annemle baş başa kaldım, yapayalnız.”

 

KÜLTÜRSERVİSİ

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.