Şimoni’yi öldürmek, Makbule’yi tutuklamak 

Forum Haberleri —

.

.

  • Türkiye’de, siyasi hokkabazlıklar ne kadar olursa olsun, gündem ne kadar hızlı değişirse değişsin Kürtlerin gündemleri var olma mücadelesidir. Şimoni’yi öldürmek, Makbule’yi tutuklamak devletin acizliği, çaresizliği ve çürümüşlüğüdür. 
  • Tepedeki diktatör zat, her gün tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek devlet deyip duruyor. Her şey tek olunca farklılıklar yok demektir. Bunu anlamayacak kadar feraset yoksunu kesimler kalkıp ‘Kürtler ne istiyor’ demeleri cehalet değilse düşmancadır.


RAUF KARAKOÇAN

Türkiye, çok hızlı gündem tüketen bir ülke olduğu için bazı can alıcı konular gündemde yer bulamıyor. Gündem oluşturmayı toplumun aklını çelme işi olarak gören iktidar, kendisine hareket etme alanı yaratıyor. Tartışmaların odağına aldığı konularla toplumun dikkati yönlendiriliyor ve asıl meseleler küllendiriliyor. Tıpkı, sanatçı Gülşen’in tutuklanmasında olduğu gibi. Şimdi Türkiye’nin bir numaralı gündemi Gülşen’dir. Bütün medya organları, siyasiler, sanatçılar, toplumun değişik kesimi bu tartışmaya çekilmiştir. Bunun adı, bilinçli gündem saptırma ve toplumu farklı düşünce mecralarında oyalamadır. 

Bir olayı başka bir olayla kıyaslama ve bundan sonuç üretmek asıl maksadımız değildir.
Van’ın Edremit ilçesinde ‘örgüte yardım etmek’ suçlamasıyla tutuklanan Makbule ve Hadi Özer çifti, 8 Mayıs’tan beridir Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutuluyor. Tutuklama gerekçesinden tutalım, sorgu ve mahkeme sürecine, tutukluluk haline, bu kararı veren yargıya, hasta ve %52 engelli olmasına rağmen ‘cezaevinde kalabilir’ diyen Adli Tıp Kurumu (ATK) raporuna, Kürtçeden başka dil bilmediği için meramını anlatamayan 80 yaşındaki Makbule ananın durumuna, işleyen hukuk sistemine, adalet duygusuna nereden bakarsak bakalım tam bir trajedi filmi gibi ama gerçek bir hikâye.

Türk devleti 79 ve 80 yaşındaki Özer çiftini neden tutuklar? ‘Örgüte yardım’dan ne kast ediliyor? Yaşlı çiftin tutuklanmasını gerektirecek fiiller ne olabilir? Zaten işin bu tarafıyla ilgilenen yok. Ne de olsa yargıya intikal etmiş üzerinde söz söylemek caiz değilmiş gibi! Hukuksuzluk zaten oradan başlıyor. Hukuken Kürt yoktur, Makbule ana yoktur, var olması hukuksuzluğun başladığı yerdir. Sonraki süreç de hukuksuzluğun devam etmesi anlamına gelir. Daha önce de kaybettirilen 65 ve 71 yaşlarındaki Keldani Diril çifti vardı. Kaybolduktan tam 70 gün sonra, Şimoni Diril’in (65) cenazesi şişmiş halde, hayvanlarını otlatan bir çocuk tarafından bir dere kenarında bulunuyor. Hürmüz Diril’den de (71) 11 Ocak’tan beridir haber alınamıyor.

Diril çiftinin başına gelen Özer çiftinin başına gelenden daha beterdir. 

Bu çiftlerin başına gelen aslında Kürt halkının başına gelenin özeti gibidir. Bu iki olayın faili olan devleti sorgulamak gerekir. Keldani Diril çifti ve Kürt Özer çifti, etnik kimlik ve inanç farklılıklarından dolayı hedef alınmışlardır. Kürt ve Keldani olmanın bedeli ölüm ve tutuklama olmuştur. Hani birde, ikide bir derler ya ‘Kürtler ne istiyor’ diye! Kürtlerin bir şey istemeye mecali bile bırakılmadı. Asıl, devlet Kürtlerden ne istiyor? Bunca zulüm, katliam, yıkım, işkence, tutuklama yetmedi mi? Demek ki, bunlar yetmemiş olacak ki, her geçen gün tırmandırıldıkça tırmandırılıyor. Düşmanlık sadece Kürtlerin canını almakla sınırlı kalmadı. Kürt’ün dağına-taşına, kurduna-kuşuna, suyuna-toprağına, havasına-ormanına varana dek ne var ne yok hepsine saldırarak nihai olarak sona erdirmektir.  

Bir halkı yok sayan zihniyet karşısında ‘Kürtler ne istiyor’ türünden lakırdıların tekrarından gına geldi artık. Akıl fukarası olanları, zihinsel engellileri, siyasi iktidarın etkisinde kalan apolitik kesimleri bir tarafa bırakalım, bunun dışında kalanların niyetleri düşmancadır. Tepedeki diktatör zat, her gün tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek devlet deyip duruyor. Her şey tek olunca farklılıklar yok demektir. Bunu anlamayacak kadar feraset yoksunu kesimler kalkıp ‘Kürtler ne istiyor’ demeleri cehalet değilse düşmancadır. 

80 yaşındaki Makbule Özer’i ele alırken sadece hukuki açıdan ele almak eksik olacaktır.

Kürtlerin halk olarak uğradıkları durumun hukukla, anayasa ile, kanun ve kararnamelerle bir ilgisi yoktur. Yasaları uygulama sorunlarından kaynaklı duruma indirgemek de yetersiz bir izahtır. 80 yaşındaki yaşlı ve hasta bir kadını cezaevine tıkmanın izahatı onun varlığıyla alakalıdır. Yani yok sayılan Kürdün varlığıyla alakalı bir durumdur. Yani; ‘Eyy Kürt seni yok sayıyorum, olmamalısın, neden sen varsın’ deniliyor. Asıl sorun Kürtlerin var olma sorunudur. TC’nin bütün politikaları Kürtleri yok etme temeline dayandırılmıştır. Katliamlar ve asimilasyon başat pratik uygulamalardır. 

Devlet, zaten her yönüyle dökülen, bütün kurumlarıyla çürüyen bir duruma gelmiştir. Zor yöntemlerini uygulayarak, hukuk sopasını kullanarak, korku üreterek toplumu kontrol etmeye çalışıyor. Enflasyonun varlığı bile kendi başına gayri meşru yapıların üremesine yol açar.

Yolsuzluğa, hırsızlığa, hukuksuzluğa, fuhuş da dahil her türlü melanete zemin sunar. Bu hale gelmiş bir devlette, 80 yaşındaki Makbule Özer’in tutuklanması gündem olmaz, haber değeri bile taşımaz olur. Yani olmazlar oluveriyor. 

Anlı şanlı Türk devleti 80 yaşındaki Makbule’yi tehdit ve tehlikeli görüyor. Bu yaşlı kadın, kendi ülkesinde haksız ve hukuksuz bir şekilde tutuklanıp cezaevine atılıyor. Kendi ana diliyle kendisini savunamaz hale geliyor. %52 engelli olmasına rağmen ATK raporu üzerinden cezaevinde kalmasına karar veriliyor. Makbule ana şahsında Kürt toplumunun ne hale geldiğini, devletin sınırsız düşmanlığını görmek mümkündür. 

Türkiye’de, siyasi hokkabazlıklar ne kadar olursa olsun, gündem ne kadar hızlı değişirse değişsin Kürtlerin gündemleri var olma mücadelesidir. Şimoni’yi öldürmek, Makbule’yi tutuklamak devletin acizliği, çaresizliği ve çürümüşlüğüdür. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.