Sistem içi tartışmanın hırsız-polis versiyonu...

Diyelim ki, bu ses kayıtlarında “hakikat payı” var.
Bu neyi gösterir?
Başbakan’ın hırsızlık yaptığını gösterir.
Ama Oslo sürecini nasıl yıktığını göstermez... KCK operasyonlarına nasıl imza attığını da göstermez. Rojava’ya karşı çetelere yaptığı silah yardımlarını hiç göstermez.
Neyi gösterir?
Başbakan’ın, eğer bu kasetler gerçeğin binde birini yansıtıyorsa, hırsız olduğunu gösterir.
Yani cepçi...
Kapkaççı..
Kaldırımcı...
Şimdi siz bu Başbakan’ı bu tür suçlamalarla mı devirmek istiyorsunuz?
Diyelim ki devirdiniz...
Ve haydi bizi saf buldunuz, yutturdunuz, devirdikten sonra, “çalmayacağız” dediniz. Biz de inandık.
Sonra ne yapacaksınız?
Başbakan’ın Oslo masasını devirmesine aldırmadığınıza göre, demek ki, siz de İmralı masasını devirmeye kalkacaksınız. KCK soykırım operasyonları umurunuzda olmadığına göre, demek ki, bir de siz yeni KCK operasyonları yapacaksınız. Rojava’ya karşı çeteleri silahlandırmaya tık demediğinize göre, siz beterini yapacaksınız... Ne diyorsunuz? Duymuyoruz...
Yani sizin Başbakan’dan farkınız, “hırsız olmayan müzakere düşmanı olmanız, kapkaççı olmayan BDP düşmanı olmanız, dızdızcı olmayan Rojava düşmanı olmanız, öyle mi?
Şimdi şu ortaya dökülen kasetler neyi gösteriyor?
Şunu gösteriyor: Bu kasetleri ortaya dökenler, demek ki, Başbakan’ı yıllardır dinlemişler, Başbakan’ın yakınlarını da dinlemişler, herkesi dinlemişler, tüm devleti dinlemişler...
Dinleye dinleye, neden sadece Başbakan’ın hırsızlıkları hakkındaki kasetleri yayınlamışlar? Aklınıza bu soru hiç mi gelmiyor? Neden Başbakan’ın oğluyla yaptığı konuşmanın tapesi yayınlanıyor da, Genelkurmay Başbakanın Roboskî hakkında Başbakanla yaptığı konuşma yayınlanmıyor? Sizin “tele kulaklarınız” yalnızca hırsızlığa mı ayarlı?
Her şeyi dinliyorsunuz, her şeyi görüntülüyorsunuz...Aferin size...İyi de neden Rojava ile ilgili, El Kaide çeteleriyle ilgili tek bir ses, tek bir nefes, tek bir görüntü, tek bir hayal, tek bir ruh yok ortada?
Siz milleti gırgıra mı alıyorsunuz?
İlahi “kulakçılar”... Bunca dinlemişsiniz, didinmiş, tepinmişsiniz, şu dinlemelerinize, hiç mi Kürdistan barajlarının gerçek askeri amaçlarını ifşa eden konuşmalar takılmadı? Şu kadar derece güneye, şu kadar derece kuzeye, bir o kadar batı ve doğuya uzanan bir baraj gölünün “gerilla sızmalarını” nasıl önleyeceğine dair tatlı sohbetlerden bizi neden mahrum bırakmaktasınız?
Alın size bir misal daha...Neden bu kasetlerde, tapelerde, görüntülerde, böğürtülerde bir tek kalekol stratejisiyle ilgili işaret yok? Seçimlerden sonra gerillaya karşı her hangi bir gizli operasyon yapılıp yapılmayacağına dair en küçük bir ses, nefes duymadınız mı? Diyelim ki, Başbakan “operasyon yapmayacağım, PKK canım ciğerim” dedi. Neden yayınlamıyorsunuz? Belli ki böyle bir şey demedi. O halde “hele şu seçimi atlatayım, PKK’yi kana boğacağım” demişse, neden bunu yayınlamıyorsunuz? Bu başbakan bu konularda hiç mi konuşmuyor? Ne biçim bir kulak bu kulak?
Hay sizin kulağınıza...
Siz hep, “ayakkabı kutusu”yla, “hüplenmiş paralarla” mı ilgilisiniz?
İnsanlar ne olacak?
Barış ne olacak?
Çözüm ne olacak?
Rojava ne olacak?
Kürdistan’ın kaderi ne olacak?
Bütün bunlar hakkında, şu “böceklerinize” takılan tek bir kırıntı neden yok?
Belli...Bütün bunların amacı, tıpkı askeri vesayete karşı mücadele döneminde olduğu gibi, kavgayı “sistem içinde” tutmak.
Sistem dışına çıkartmamak.
Şöyle yapmaktadırlar:
“Sen hırsızsın, ben hırsızım, biz hırsızız, siz hırsızsınız, onlar hırsız...Hepimiz hırsız...”
Doğrudur doğru olmasına da...
Katil kim? Demokrasi düşmanı kim?
Kuto diyor ki, “tufaya gelmeyelim sevgili abelerim...”
