Siyasal boşluk ve Türkiye
Forum Haberleri —

Ortadoğu
- Bölgede İran’ın Lübnan’dan sonra Suriye’den Irak’a kadar çıkarılmasının ardından yeni bir güç ve nüfus boşluğu ortaya çıktı. Türkiye bu güç ve nüfus boşluğunu doldurmayı başından beri istiyor. Yani İsrail, Hizbullah’a saldırmaya başladığından beri.
DEVRİM GEWDA
Dünyada ne oluyor sorularını insanın aklına getiren bir haftayı geride bıraktık. İsrail’in, İran'a saldırısı ve ardından gelen gelişmeler Ortadoğu’da kartların yeniden dağıtıldığı bir sürece girildi. Baas rejiminin çökmesi, HTŞ'nin Şam'da hükümet koltuğuna oturması ve ardından gelen bu süreci herkes merakla izlemekte.
Türk devletinin Önder Öcalan ile görüşmesi ve demokratik toplum çağrısının anlam ve önemi bu kavşakta daha iyi anlaşılıyor. Yaşanan manzaraya baktığımızda aslında ister istemez insanın aklına bir soru geliyor. Bu sorunun cevabı aslında önümüzdeki günlerde Türk devlet aklının sürece yaklaşımından anlayacağız. Çünkü İbrahim Kalın’ın Independent Türkçe’ye verdiği röportajda açıktan olmasa da aslında Türklerin yeni oluşacak Ortadoğu’da Kürtlerin hamisi olma arzusunu satır aralarında ustalıkla gizlemek istese de bir şekliyle niyeti kendini dışa vurdu. Türkiye’deki açılım sürecinin ortaya çıkmasının tek ama tek sebebi Ortadoğu’daki yeni şartlar mı acaba? Bölgede İran’ın Lübnan’dan sonra Suriye’den Irak’a kadar çıkarılmasının ardından yeni bir güç ve nüfus boşluğu ortaya çıktı. Türkiye bu güç ve nüfus boşluğunu doldurmayı başından beri istiyor. Yani İsrail, Hizbullah’a saldırmaya başladığından beri. Herkes biliyor bunu. Amerikalılar da tamam madem güç boşluğunu doldurmak istiyorsunuz o zaman Kürt meselesinde bir hal edin demiş mi oldu? Türkiye Ortadoğu’da güç olmak ve İran’ın boşluğunu doldurmak istiyorsa, Kürtlerle barışmak zorunda olduğunu iyi biliyor. Bundan kaynaklı gelişen yeni süreçten Türklerin ne kadar haberlerinin olduğunu kestirmek kolay olmasa gerek! HTŞ'nin Şam’da iktidar koltuğuna oturması ABD ve İsrail için şimdilik bir sorun teşkil etmese de gelecekte sorun yaratacağını iyi biliyor. Eymen ez Zevahiri’nin yolunu yol bilenler elbette öyle kolay İsrail ve ABD'ye biat etmeyecek. Şimdi sadece herkes birbirini idare etmekte aslında.
İsrail, ABD şahsında bir denemeye kalkıştı, İran’a ağır darbeler vursa da istediği sonucu elde etmedi. Lübnan ve Suriye’de İran'ı zayıflattı, doğru, ama bu İran’ın tükendiğini anlamına gelmiyor, nitekim son tablo ortada. İran da boş durmadı ve saldırılara ağır cevap verdi. Şimdi Ortadoğu’da fokur fokur kazan kaynamakta. Kaynayan bu kazanda Kürtlerin de pay sahibi olduklarını çok iyi biliyoruz. Bundan dolayı Kürtlerin talibi ister istemez çoğalmakta. Şimdi bu tablodan yola çıkarak mı Türk devlet aklı barış sürecine gitti yoksa gerçekten yaşanan o kadar acı ve toplumun özlemle beklediği demokratik toplum özlemine cevap olmak için mi girildiğini hep birlikte göreceğiz.
Önder Abdullah Öcalan bütün sorumluluğu üstlenerek bu süreci ilerletmekte Israr ediyor. Çünkü Önder Öcalan yaşanan bu senaryoyu önceden gördüğü için Ortadoğu toplumunu yeni bir felaketten kurtarmak için bir nevi her şeyi bir kenara iterek inisiyatif alarak bir kez daha tarihsel ve toplumsal rolünü üstlenerek bütün dünyaya bunu ispatladı. İki kulvarda yürüyen bir süreç var; Kürtlerin kulvarında her şey neredeyse yapıldı, diğer kulvarda halen somut ilerleyen bir şey yok. Kısaca Kürtlerin retoriğe ihtiyacı yok, yapılan iyi niyetli açıklamalar ve söylenen sözlerden ziyade Kürtlerin somut anayasal adımların vuku bulması için gözleri ile görmek ve şahit olmak istediği kimi adımlar var. Bu adımlar atılmadığı sürece, sürece dair umutların da giderek azaldığını toplum içinde hissediyoruz.
Eğer Kürtler zaten çantada keklik deyip 1919 ve 1920’lerdeki gibi yaklaşıp yeni yöntemlerle islah edip teslim alırız diye niyetlenenlere şunu demek ya da hatırlatmak lazım. Kürtler dünyada siyaset alanında aktör ve Ortadoğu’da büyük bir organizasyon olarak şimdi faaliyet yürütmekteler. Kürtler artık ontolojik olarak varlıksal gerçekliğini ispatlamış ve soykırım sürecini tamamlamıştır. PKK’nin 12. Kongresi aslında bu hakikatin iz düşümüdür. Kürtler Ortadoğu’da Önder Öcalan şahsında demokratik toplum ısrarını sürdürdükleri oranda toplumsallaşıp büyük coğrafyalara yayılmaktalar. En son Şam’da kiliseye yapılan saldırı demokratik ulus dışında herhangi bir yol ve yöntemin Ortadoğu’da yaşamsallaşmayacağı bir kez daha ispatlandı. ABD, AB ve bütün dünya aslında Ortadoğu’da verilen hegemonya savaşında Kürtler olmadan bir adım bile ilerlemeyeceklerini bildikleri için sahada düşük yoğunluklu savaşlarla sahayı dizayn etmek istemekteler. Bu kadar büyük fırsatlar doğmuşken süreci zamana yayarak zaman kazanıp Kürtleri oyalamak kimseye kazandırmayacağı ayan beyan ortada. Her haliyle Kürtlerin kaybedecek bir şeyleri olmadığını aklı başında her insan iyi bilir. Kürtler artık bir halk hareketinden ziyade toplumsallaşmış ve bu uğurda yıllardır sebat eden bir topluma dönüştü. Toplumun temel ilkesi her alanda artık sebat etmek olmuşken kalkıp ucuz hesaplar yapmanın modasının geçtiğini bir kez daha hatırlatmakta yarar var.







